Ülkemizin de içten ve dıştan değişik adlar alında örgütlenmiş hainlerin tehditleriyle muhatap olduğu yaşadığımız sıcak günlerin perde arkasında kendini dünyanın süper gücü gören müttefikimiz(!) Amerika’yı, dost gördüğümüz(!) bazı Avrupa ülkelerini sıralayabiliriz maalesef… Evet, Dünyanın süper gücü Amerika… İngiliz geleneğinden gelen alışkanlığıyla güçsüz ülkelerin doğal kaynaklarıyla beslen emperyalist ülke Amerika… Orta Doğu ülkelerinin üzerinde yaşadığı petrolleriyle beslenerek kendi ülkesini imar eden sömürgeci Amerika… Evangelish Bush Başkalığında petrol ülkesi Irak Devletine demokrasi getireceğim vadiyle milyonlarca Iraklının ölümüne sebep olan katil Amerika… Büyük Orta Doğu Projesi(BODP) kapsamında müttefik sıfatıyla Tük iye’yi de kullanarak Suriye’deki işbirlikçilerle birlikte iç savaş çıkartıp milyonlarca Suriye halkını yerinden yurdundan edip komşu ülkelere göç ettiren, binlerce Suriyelinin öldürülmesine sebep olan, Türkiye’ye milyonlarca lira külfete mal olmasına sebep olan gözü doymaz bir ülke Amerika. Diğer adıyla ABD...
Son marifeti bilindiği gibi, üç semavi dinin merkezi sayılan Kudüs'ün İsrail Devletinin başkenti olmasıyla alakalı bu ülkenin emlakçılar kıralı yeni başkan Trump'ın tek taraflı aldığı kararı Birleşmiş Milletler’ in (BM) ret etmesinin en önemli yaptırım gücü ‘’güvenilmeyen. Uluslar arası arenada itibar kaybeden’’ bir Amerika’’’… Birleşmiş Milletlerin bu kararıyla, Amerika’yı yalnız bırakan başkanına hattını ve hukukunu da bildirmiş oldu.
Öyle hassas bir süreç yaşanıyor ki bu İslam Coğrafyasında, bölgenin iki güçlü devleti Türkiye ve İran başta olmak üzere bölge ülkelerinin liderleri BM nezdinde dengeleri oluşturacak barışı güçlendirecek hamlelerde bulunmalarına şiddetle ihtiyaç görülmektedir. Gelişmeler gösteriyor ki, ABD nin kendi çıkarları açısından bölgede PKK ve diğer terör örgütlerinden teşekkül edecek, müttefiki İsrail'in güvenliğini sağlayacak güçlü silahlarla donatılı bölgenin hainlerinden oluşan bir devlet kurmayı hedeflediği aşikârdır. Bu durum Türkiye'ye karşı güneyden cephe açma hamlesidir aynı zamanda.. Çünkü Türkiye kendi güvenliği açısından ABD nin bu hamlesine karşı önlemleri almak zorundadır. Batıdan ülkemize cephe açabilecek komşumuz Yunan’ın (!) Ege Adalarını işkâlı ve onlarca adanın silahlandırılması bu projenin bir parçası olduğu şüphesiz Güvenlik Güçlerimizin odağındadır. Savaş kapıda. Irak'ın ve Suriye’nin haline bakın. Başta Türkiye olmak üzere bölgesinde ülkeleri güven adına rahatlatacak barışı sağlama, bölge ülkelerinin liderleri bir araya gelerek bölgenin güvenliğini sağlayacak enstrümanları BM nezdinde harekete geçirmeleri iktidarların ana gündemlerini teşkil ediyor olmalı. Dünyayı kana bulayan iki dünya savaşının rekabet ve ekonomik krizden kaynaklandığını bilelim.
Zira Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ABD nin tek taraflı karar alması İşleri Arap saçına çevirdi… Bugünlerde dış politika ve Ortadoğu gündemi bildiğiniz çok bilinmeyenli denkleme dönüştü. Ne var ki Türkiye bölgede etkin ancak oyun kurucu olabilmesi için tüm ülkelerle iletişim kanallarımızın açık olması iktidarın ana gündemidir sanırım. Basından ve yayından izlenen bu süreçlerde yorum yapmanın yanıltıcı olabileceği doğaldır. Üretilen politikalarla bazen doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış yorumladıklarımız doğru olabiliyor.
Yaşadığımız coğrafyamızda özet tablo bu iken, bugünlerde dostluk mesajlarıyla yakından tanıdığımız Orta Doğu Coğrafyasının davetli aktörlerinden Rusya Devlet Başkanı Viladimir Vladimiroviç Putin ki biz ona kısaca Putin diyoruz, fıkra anlatmayı seven bir siyasetçi olduğu söylenir… Fıkralarını da genelde basın önünde anlatıyor olmasıymış…
Putin, bir basın toplantısında Rus ekonomisinin kötü gidişatıyla ilgili "geçen yıl ekonominin düzelmesi için 2 yıl süre vermiştiniz, görüşleriniz değişti mi?" sorusuna fıkrayla karşılık vermiş.
Fıkra şöyle;
"İki kişi karşılaşıyor.
Birisi, diğerine soruyor, nasılsın?
Diğeri cevap veriyor, çizgili siyah ve beyaz gibi.
Aylar geçiyor.
Peki, şimdi hangisi?
Cevap siyah!
Aradan yarım sene geçiyor ikisi tekrar karşılaşıyor.
Biri, diğerine soruyor, bu sefer nasılsın siyah mı beyaz mı?
Cevap siyah.
O zaman da siyahtı?
Hayır, şimdi anlıyorum ki o zaman beyazmış."
***
Putin’in bu fıkrasından kim nasıl bir çıkarım yapar veya aslında bu bir “fıkra mı” yoksa “kıssa mı” bilinmez ama aynı durumun ülke içinde geçerli olduğu kesin… Ülke adına, yaşam adına, “hukuk adına” bugün doğru görünenler, savunulanların bir süre sonra yanlış olduğunu görebiliriz… Bu sınav dünyasında hata ve yanlış elbet olur! Esas olan kastın olmaması… Esas olan yanlıştan erken dönmek… Esas olan yanlış yolda gideni uyarmak… Esas olan hatayı kabul edip çıkarımlar elde etmek…
Ha! Edemiyorsanız kendinizce gücün hangi tarafında olduğunuza bakın! Gerçi herkes kendince gücün “Aydınlık Taraf”ında… Aslında tarafımızın aydınlık mı, karanlık mı olduğuna gelecek, belkide tarih karar verecek…
Ve bütün bu çözüm bekleyen sorunların yegâne çözümü liyakatli ellerde ‘’adalet’’kavramının layıkıyla işleyişinden geçecektir.
Sonuç itibarıyla bilinmelidir ki Adaletsizlik toplumların bünyesinde tamir edilemez yaralar açar.
Adaletin önemiyle alakalı bir örnekle yazımızı tamamlayalım:
Bir ülkede bir vatandaş ölürse kilisenin çanı 2 kere, ölen bir asilzade ise çan 3 kere, ülkenin kralı ölürse 4 kere çalınırmış. Günün birinde hak kapısı bilinen mahkemede bir vatandaş haksız yere mahkûm edilmiş. Kilisenin çanı tam 5 defa çalmış. Meraka düşen ahali kiliseye koşmuş, papaza "Kraldan daha önemli biri var mı ki o kişi ölünce çanı beş defa çaldın?" diye sormuşlar. Papazın cevabı ise: "Evet, Kraldan daha önemli bir şey var! Bu gün adalet öldü."
***
Milli Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan, şu ifadelerle birlikte uyarılarda bulunmuştu:
"Şimdi bakınız, dış mihraklar Afganistan, Irak, Suriye ve İran'daki bütün planlarını adım adım uygulamaya koyarken asıl hedef hakkındaki hazırlıklarını da ihmal etmemekte... Asıl hedef nedir? Türkiye'dir! Türkiye'nin parçalanması, yumuşak lokma yapılması ve Arz-ı Mevdu’un bir parçası olması dolayısıyla da İsrail'e katılması husundaki planlar harıl harıl yürütülmektedir."