Sevgili dostlar, ‘’Başkanlık Sistemi’’başlığıyla sizlerle paylaştığım bir önceki yazıyla alakalı, olumlu ya da olumsuz eleştirel yaklaşımınızı önemsiyorum. Hukukçu değilim…Siyasetçi değilim….Türk-İslam şuuruyla beslenmiş milli ve manevi kimliğimle, Mühendislik tahsili yapmış eğitimci kimliğim ağır basan bir Türk Milliyetçisiyim.Anahatlarını yorumlayabildiğim kadarıyla gerçekçi bir Atatürkçüyüm. Cumhuriyet devrimlerini içselleştiren üniter, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin kazandırdığı kültürle bugünlere geldik.
Önümüzde meclisten geçmiş ‘’parlamenter sistemin’’ yerine ‘’Cumhur Başkanlığı Sistemi’’diye adlandırılan ve içeriğiyle hiçbir literatürde geçmeyen anayasal bir taslak Türk seçmeninin tasvibine sunulacaktır.
Sorumluyuz, araştırmalıyız, geleceğimiz adına tercihimizi yapmalıyız. Çünkü torunlarımıza karşı vebal altındayız.
İncelenmek üzere bir önceki yazımı değiştirmeden tekrar paylaşıyorum. Lütfen, çuvallayan siyasetçilerle değil, geleceğimize yön verecek bu tasarıyı aydın hukukçularla tartışarak sandığa gidelim, derim.
***
Üslup ve teknik anlamda stratejiler, sistemler, yapı, süreçler, tarzlar ve kültür… Gibi öncelikleri içerir devletin rejimini oluşturan birçok öğe olduğunu belirtelim.
Eğer demokratik bir rejim söz konusu ise bu öğelerin her birinde demokratik bir düşünce ve davranış söz konusu olur. Adil bir seçimle oluşan yasama, yürütme ve yargı sistemi, bunlar arasında bir fren ve denge mekanizması, ademimerkezi bir yapı, katılımı sağlayan bilgi ve karar süreçleri, denetim ve hesap sorma düzeni, demokratik bir kültür söz konusudur.
Böyle bir rejimde, otoriter tavırlar sergileyen bir başkanın gelmesiyle otokrasi doğmaz. Demokratik bir sistem ve kültür içinde, başkan otoriter bir tarz uygulasa bile rejimin diğer öğeleri demokratik bir tavır geliştirecektir.
***
Nitekim ABD’de hem yargı hem de vatandaşlar demokratik kültürün gerektirdiği gibi davranıyor.
Başkan otoriter yönetim tarzında ısrar ederse ne olur? Bu gibi durumlarda istikrar ve güven getirsin diye ortaya konulan politikaların bizatihi kendisi güvensizliğin ve istikrarsızlığın kaynağı olur. Bu nedenle konjonktür gereği birkaç otoriter yöneticinin iktidarda bulunması endişe edilecek bir durum değildir, çünkü halkın yönetime katılma ihtiyacı otoriter tarzlarla karşılanamaz. Bu nedenle, “Demokrasi yerine otokrasi mi gelecek?” endişeleri yersiz. Demokratik sistemlerde, geçici bir süre için halktan yetki alanlar halk adına karar verebilir ama halka rağmen yapamaz. Genel eğilim temsili demokrasi yerine katılımcı demokrasi yönünde. Ayrıca iyi dengelenmiş kuvvetler ayrılığı, yapılanların hukuk dışına çıkmasına izin vermez.
***
Teknik yapısıyla, usul ve demokratik kültür yapısıyla bu tasarı ‘’Başkanlık Sistemi ‘’değil, ‘’Tek Adam sistemi’( otokratik sistem)’ yapılanmasında yukarıda verilmiş tanımlamaya uymadığı görülmektedir. Tasarının Cumhur Başkanına tanıdığı yetkiyle Meclisi ve hukuk sistemini tanınan yetkileriyle manipüle etmeye yönelik güç zehirlenmesine odaklı bir keyfiyettir.
Bu haliyle bireyin hak ve özgürlüklerini gasp eden bir düzenleme, köleliğe davetiye çıkaran bir düzenleme olmuyor mu?
Bu haliyle yurttaş devletten sadaka almaya devam mı edecek yoksa kendisinin ürettiği bir ülke mi hedefleyecek?
Yapılması düşünülen referandum şimdiden CHP ve AKP arasında bir yarışmaya seçim kavgasına dönüştürmüş vaziyetteler..Vatan haini/vatan perverlik gibi anlamsız algı operasyonları…Bölük/pörçük siyasi söylemler… Oysa bu referandum ülkenin geleceğini tayinle alakalı değil midir?
Bu zihniyetle yurttaşın aklıyla alay etmek değil midir?
Yetkili ağızlardan saptırılmış söylemlerle sandığa gidecek yurttaşı doğru bilgilendirme samimiyetinden bahsedebilir miyiz?
Sorumluluğu görsellikten ibaret güçlü donanımlı yetkilere haiz bu tek adam sistemi bu tek adamı zehirlemez mi?
Gibi sorular yanıt bekliyor!
***
Siyasi hizipçileri, ayrıştırıcı dili dikkate almadan, referandum için evet diyene de hayır diyene de saygılı olmamız gerektiğini ve ülkemizi bölmek karıştırmak geriletmek isteyenlerin insanlarımızı karşıt kamplara ayırıp gerginleştirmek istediğini millet olarak bu oyuna gelmememiz gerektiğini dikkatle önemseyelim.
Anlayabildiğim kadarıyla meclisin işlevsizleştirilip boş bir işe yaramayan iş görmeyen yapıya dönüştürülmesinin tek adam yönetiminin diktatoryal bir sisteme evirilebileceğini…Örneğin Saddam Hüseyin’in Irak’ ta devrilmeden önce yüzde 98 rey aldığını…Bu anayasa değişikliğinin evet le geçmesi halinde ülkemizi geriye götüreceğini ve bu geriye gidişe değil toplum olarak ileriye bakmamız gerektiği noktasında mantıklı görüşler olduğunu hatırlatalım.
***
Biliyoruz ki ülkemizin milliyetçi bir iktidara ihtiyacı var
Bu coğrafyada Türk milleti olarak bağımsız başı dik gelecek projeksiyonu yapacaksak devletimizin ilelebet payidar olmasını istiyorsak hastalıklı taraflarımızdan derhal kurtulup merkezinde Türk milleti olan bir yapılanmaya gitmeli bu yapılanmayı iktidar yapmalı milletimizi uçurumun kenarından sağlam zeminlere taşımalıyız.
***
Ve hafızamızın bir kenarına kaydedelim: Modernizm denilen şey ne kadar kendi batıl davasına hizmet ediyorsa, onun karşısına basın-yayın yoluyla çıkmak Müslüman dünyasının temel zafiyetidir. Çünkü organize olamamaktadır. Çünkü Otokratik sistemlerin yaşamasında halk hizmetçidir.
Batıl davalar en güzel şekilde takdim edilirken, hak dava aynı şekilde takdim edilemezse, mesuliyetin büyüklüğü açıktır.
Bundan doğacak felaket hem dünyada hem de ahrette kendini hissettirir."Müslüman coğrafyasının ana sorunu otokratik sistemlerinde saklıdır.