Bugünlerde Memur-Sen ve Hükûmetin danışıklı dövüşünü, toplu sözleşme görüşmeleri olarak izledik durduk. Bildiğiniz gibi Ali Yalçın, 1 milyon memur üyesi olan Memur-Sen’in genel başkanı. Sendikacılık adabını henüz öğrenemese de sonuçta 1 milyon kişiyi temsil ediyor. Bunun yanında Memur-Sen’e yöneltilen “iktidarın sendikası” iddialarının da verdiği güçle arada esip gürlüyor. Kendisinden yaşça büyük olan ve Türkiye’de sendikacılığın bilgelerinden sayılan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’a dahi toplu görüşmelerde takındığı üslup ve kullandığı sözlerle henüz daha pişmediğini ispatlıyor. İsmail Koncuk ise Ali Yalçın’ın komik, temelsiz, popülist, partizan ve siyasete angaje olmuş sözlerine karşı bazen acı bir gülümsemeyle en güzel cevabı verip bu kutsal ittifak karşısında yıkılmaz bir duvar gibi duruyor! Kesk ise her zamanki “ne yapar, ne yaptırırım” tavrında klasik muhalefetini sürdürüyor.
Ali Yalçın bugüne kadar çok iddialı sözler etti. Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
İlk başlarda (09.08.2017) “Sözleşme masasının 20 milyon insanın hayatına etki edecek kararlar alacağı gerçeğini aklımızdan hiç çıkarmamalıyız.” diyerek iddialı bir giriş yaptı. 2 gün sonra ise (11.08.2017) Memur-Sen toplu sözleşme masasına “Helal Gıda Sertifikalı” dondurma ikramı ile oturarak Ali Yalçın, bugüne kadar güttükleri ve bundan sonra devam edecekleri siyasetleri hakkında mesaj verdi: dondurma! Hükûmet bu mesajı aldı. Ve kayıkçı kavgası başladı. Dondurmaların yalandığı gün; “Masanın gücü emeğin gücü ile orantılı hale gelmelidir.” diyerek iddiasını sürdürdü. Tabi biz gülümseyerek izledik.
Kayıkçı kavgasının 14.08.2017’deki oturumunda Ali Yalçın; “Yeni ve Büyük Türkiye söylemi, masada yansıtılsın 4. Dönem Toplu Sözleşmesi bir milat olsun” diyerek siyasete orta yaptı. Tabi şike ortaya çıkmasın diye biraz temkinli olmak gerekiyordu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Julide Sarıeroğlu’nun, “2018 için 3+3, 2019 için 3+3”lük teklifini, “Bu teklife kapalıyız” şeklinde önceden hazırlanmış cicili bicili dövizleri tüm ekibiyle kaldırarak reddetti. Vatandaşlar bir anda paniğe kapıldı, borsa düştü, döviz fırladı, insanlar yastık altına yöneldi. Aman Allahım Memur-Sen hükûmetin teklifini reddediyordu. Yiğit Ali durmadı devam etti; “Biz sunulan bu teklifi eski Türkiye’nin teklifi olarak görüyoruz. Onun için bu teklifi müzakere etmeye değer bulmuyoruz. Bu teklife kapalıyız.”. Yiğit Ali vurmaya devam ediyordu; “Alınteri dökene yüzde 3, parayı işletene yüzde 40, bankaların kârı enflasyonun 7 kat üzerinden gözüküyor” dedi. Hatta koskoca hükûmeti pas geçip; “Teklifi küçültenler, bu saatten sonra Türkiye’yi büyütenlerle temas kursun.” diyerek Saray’ı işaret etti.
19.08.2017 tarihindeki oturumda ise; “Cimri değil ciddi bir teklif bekliyoruz. Üçlü, buçuklu rakamlarla uzlaşma çıkmaz. Böyle bir anlayışı yansıtan teklifi müzakere etmemizi beklemek, Memur-Sen’in geçmişini, davasını ve mücadelesini reddetmeye davet olur. Ne onurumuzu çiğnetiriz ne de kamu görevlilerinin emeğini değersizleştirme sonucu doğuracak bir müzakerenin öznesi olma hatasına düşeriz.” diyerek meseleyi bir dava, onur meselesi haline getirdi. (Yersen). Yine; “Yaptığımız teklifi küçültenler, Türkiye’yi büyütenlerle temas kursun.” diyerek Saray’ı işaret etti. 1 gün sonra da “Biz istiyoruz ki, emeğin maaş rakamlarını enflasyon canavarı değil milletin adamı yükseltsin.” diyerek boyundan büyük laflar etti Yiğit Ali. Hatta Saray’a da “Buçuklu, yarımlı ilaveler yapılmasını kabul etmeyeceğiz.” diyerek rest çekti (Yersen). Bu paslaşma pardon tek taraflı restleşme üzerine Türk Milleti Saray’dan büyük beklenti içine girdi. Muhtemel bir baskın seçim veya 2019 başkanlık seçimi öncesi sempati uyandırmak adına büyük rakamlar hayali kurulmaya başlandı. Yiğit Ali raydan çıkmıştı bir kere konuşmaya da devam etti; “Toplu sözleşme masasının kahramanı Memur-Sen sıfatlarımıza halel getirecek bir teklife Evet demeyiz, bir metne imza atma gafletine düşmeyiz.” dedi.Bundan 1 gün sonra ise hükûmet teklifini birkaç puan artırarak ‘2018 için 3.5+3.5’, ‘2019 için 4+5” şeklinde sundu. Yiğit Ali yumuşamıştı, yelkenleri hafiften indirdi; “Bugün ifade edilen ‘2018 için 3.5+3.5’, ‘2019 için 4+5’lik teklif, elimize kalemi veriyor. Ama içine mürekkebi koymuyor.” diyerek bir oğlun babasından harçlık ister gibi bir edayla “Çağrımızın, ‘bize zammı, enflasyon canavarı değil, milletin adamı versin’ kısmı henüz karşılık bulmamıştır. Mevcut durum itibariyle, müzakereye hazır, imzaya uzağız.” diyerek kelime oyunlarına başladı. Aynı gün Yiğit Ali devam etti söze; “Bize sunulan teklif, kamu görevlilerini memnun etmekten, geleceğe dair güven duygusu vermekten uzaktır. Kamu görevlilerinin büyümeden pay almasına imkan sağlamaktan, enflasyona karşı korumaktan uzaktır. Bu kadar uzak olunan hususun varlığı karşısında, bu teklifi imzalamaya yakın olmak bizim için söz konusu değildir.” Hatta beklentisini yükselterek “Bize göre, masaya gelmesi gereken 4-5 puan daha var. Bu noktada, masanın imzaya hazırlanması, kaleme mürekkep konulması için masaya konulacak ve bize sunulacak birkaç puana ihtiyaç var.” Deyince tüm memurlar yine büyük beklenti içine girdi. Bu sözleri dedikten 4-5 saat sonra aynı gün gece saatlerinde hükümet teklifini 0,5 puan artırmış ve Yiğit Ali imzayı atmıştı. Yine dağ fare doğurmuştu. Ertesi gün Yiğit Ali buçuğa attığı imzanın arkasında durarak; “Akl-ı selim sahibi herkesin takdir edeceği bir sonucun elde edildiği görülecektir. Siyasi irade, kamu görevlilerine iki yıl için yapılacak zam oranına ilişkin teklifini %40 artırmıştır.” şeklinde beyanatlar verdi ancak masada resmi imzalar atıldığında önceki senelerde oldu gibi ne alkışlar ne kucaklaşmalar gözükmedi. Bilmediğimiz bir şeyler vardı. Kapalı kapılar ardında Yiğit Ali ikna edilmişti; hem de buçuk puana…
Yiğit Ali bir yanda memurlar, bir yanda siyasi geleceği dururken kararını siyasi geleceğinden yana vermişti. Konuşmaya devam etti; “İlk teklif sonrasında Sayın Başbakanımızla ve Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığımız görüşmelerin sürece olumlu katkısını ve bu görüşmeler sonrasında uzlaşmayı sağlayan oranlara ulaşıldığını özellikle belirtmek isterim. Bu çerçevede, 2018 yılı kümülatif zam oranı %7.64, 2019 yılı kümülatif zam oranı %9,20’dir.” Artık günlük hayatımıza kümülatif kelimesi de girmişti. Okullarda yıllarca sayısal derslerde öğretilemeyen kümülatif kavramını Yiğit Ali 5 dakikada tüm ülkeye öğretmişti. İmzanın atıldığı gün de dondurma ikramı bekledi herkes ancak yoktu. Sebebini bilmiyorum. Ve Yiğit Ali son noktayı koyarak tercihini siyasetten yana açıkladı: “Masa müzakereleri yanında masa dışı diplomasinin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu bir kez daha gördük.” .
Arkasındaki 1 Milyon üye, kümülatif olarak 5 milyon vatandaş ile Yiğitler yiğidi Ali’nin elinden anca bu gelmişti. Memur camiası şaşkındı, herkes 1 Milyonluk Memur-Sen üyelerinin tepki koyacağını, istifalar edeceğini, toplu sözleşmenin infial yaratacağını düşünürken şu sonuç çıktı: 1 MİLYON BALONCUK !
24/08/2017
Burak CANDAŞ