Katolik bir Alman olan Oskar Schindler aynı zamanda Nazi Partisi üyesidir. Buna rağmen II.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın işgalindeki Polonya’da devraldığı bir emaye fabrikası ve sonrasında ürettiği top mermisi fabrikasında çalışmaları için yaklaşık 1.200 Yahudiden oluşan bir liste yaparak onları işçi gösterip, Nazilerin ölüm kamplarından kurtulmalarını sağlamıştır. Tabii bunu yaparken birçok Nazi subayını da rüşvetle satın almıştır. Aksi takdirde Auschwitz kamplarına giden geri dönmüyordu. İşte bu işçi listeleri “Schindler’in Listesi” adıyla meşhur olmuş ve 1993’te S.Spielberg tarafından da bu isimle sinema filmi çekilmiştir.
Gelelim konumuza…Nazi Parti üyesi Schindler ve Yahudi kamplarıyla ülkemizdeki mülakatların ne alakası var? Şöyle ki zihniyet yönünden birbirinin izdüşümü olarak çok alakası var. Tabii burada devletimizin değil, Naziden dahi daha insafsız zihniyetli mülakat simsarlarının zulmü söz konusu…
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası İstanbul Yenikapı’da tüm siyasi parti ve STK’ların katılımıyla yapılan miting ile şeklen (!) de olsa oluşan “Yenikapı Ruhu” söylemi her cümlenin içinde geçmeye başlamıştı. Maalesef Yenikapı Ruhu söyleminin daha 1 ay sonrası ve devamındaki rektör atamaları, üst düzey bürokrat atamaları, alt düzeydeki yönetici görevlendirmeleri, yönetici ve öğretmen mülakatlarında bu ruh bir türlü icraata dönüşmedi. Görünüşte milliyetçi kesim ile AKP’nin birlikteliği gözükse de bu hiçbir zaman MHP ve AKP’nin yönetimleri dışında tabana kesinlikle yansımadı. Çünkü hem uygulamalar hem de doku uyuşmazlığı bu birlikteliği mümkün kılmıyordu. Ülkücülerin sembol üniversiteleri olan Gazi ve Atatürk Üniversitelerinde dahi 1. ve diğer üst sıralardaki Ülkücü adaylar yerine 4., 5. Sıradaki AKP’ye yakın rektörlerin atanması zaten MHP tabanında cılız da olsa tepki doğurmuştu. Bunun devamında ülke genelinde çeşitli kurumlarda yönetici mülakatları yapıldı. İnsanlarımız yine de bir umut Yenikapı Ruhu’nun gelmesini beklediler. Ruh çağırma seansları başladı...
Bilindiği gibi 2017 yılı Temmuz ayında ülke genelinde Milli Eğitim Bakanlığı okul müdür ve müdür yardımcıları mülakatları yapıldı. Bu mülakatlar öncesinde siyasi partiler, malum STK'lar, şaibeli vakıflar, dernekler arasında listeler uçuştu. Herkes bu listeler ile kendi yandaşının mülakatlarda yüksek puan alıp yönetici olmasına çalışıyordu; liyakâta, kabiliyete, ehliyete, hakkaniyete, hakka, hukuka özen gösterilmeden tek şart sadakatti. Ama kime sadakat? Anayasa ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda sadakatin bir partiye değil devlete yani hukuka olacağı açıkça belirtilmiştir. Ancak yine uygulamada sadakatin neye olduğunu, mülakatlar açıklandığında yurdun dört bir yanından gelen haberler, özellikle İstanbul Milli Eğitim Mülakatlarında patlayan skandallar Yenikapı Ruhunun ruhuna Fatiha okunduğunu, eski tas eski hamamın mülakat simsarlarınca devam ettirildiğini ortaya koydu. Özellikle Silivri Milli Eğitim camiasında mülakat öncesinde hazırlanan müdür ve müdür yardımcısı torpil listesi gündeme bomba gibi düştü. Bazı ahlaksız, imansız, münafık, insanlıktan nasibini almamış sahtekarlarca hazırlandığı iddia edilen bu mülakat listeleri, Türk Eğitim Sen tarafından ele geçirilip mülakatlar başlamadan noterde onaylatılmıştı. Bu listelerin ele geçirildiğinden haberi olmayan güya kurnaz, alçak simsarlar ise göbeklerini kaşıya kaşıya paralel yapılarını devletin tüm hücrelerine yaymanın mutluluğu içinde sonuçları bir koltukta yayılıp sırıtarak memnuniyetle karşıladılar. Mülakatlar açıklandığında bu resmi listeleri, mülakat öncesi noter onaylı listelerle karşılaştıran Türk Eğitim Sen, buradaki alçaklığı ortaya çıkardığında dedim ki ülkede iktidarı muhalefeti, STK’sı feryat figan edip bunu kınar, mülakat rezaleti ülkenin baş gündemi olur, hükümet, devlet içindeki bu fetö taktiğiyle yuvalanmaya çalışan alçakları deşifre eder ve yine birlik beraberliğimize halel gelmeden yolumuza devam ederiz diye düşünmüştüm (!). Maalesef herkes üç maymunu oynadı; görmedim, duymadım, bilmiyorum! Türkiye Kamu-Sen ve ana muhalefet partisi CHP dışında bu olayı üst perdeden kınayan olmadı! Halbuki Rize Milli Eğitim’de mülakatlarda 90-100 arası alan 26 kişiden 25’i Eğitim Bir Sen mensubuydu. Yine Silivri’deki noter onaylı torpil listelerinde 90-100 arası puan alanların % 99’u Eğitim Bir Sen mensubuydu. Bu örneklerden on binlerce var. Ben beklerdim ki tıpkı Türkiye Kamu Sen-Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk gibi, Memur Sen-Eğitim Bir Sen Genel başkanı Ali Yalçın da çıkıp; “Mülakatlarda bu listeleri hazırlayanlar ahlaksızdır, namussuzdur. Bu zihniyetteki insanların sendikamızla alakası yoktur. Tespit edilenler de ihraç edilecektir vs. vs.” tepki göstersin. Maalesef tepki göstermek bir yana, bazı aklıevveller “bizim üyelerimiz daha zeki demek ki” diyerek pişkinliğin tahtına oturdular. Sanki mülakatlarda zeka testi yapılıyor izlenimi vermek bir yana, diğer sendika üyelerini de böylece aşağılamış oluyor bu anlayıştaki nobranlar…
MEB ise feryatlar arş-ı âlâya ulaşınca mecburen soruşturma başlatmak zorunda kaldı. Ancak biz bu soruşturmaları daha önce 2014 Beykoz’daki sahtekarlık, 2014 Şanlıurfa Birecik siyasi ve mezhebî fişleme listesi ve 2015 Bakırköy mülakat listelerindeki ahlaksızlık, 2016 Muğla Seydikemer whatsapp faciasındaki utanmazlık olaylarında ve kamuoyunun duymadığı daha birçok soruşturmalarda gördüğümüz için tecrübe ile sabittir, büyük beklentiler olmasın! Yine de dostlar alışverişte görsün misali sonuçlar da görülebilir…
Gelelim Schindler’in listesine; teşbihte hata olmaz, mülakat zamanlarında listeler havada uçuşurken MHP’yi de memnun etmek için (göstermelik veya gerçek) liste alışverişi yapıldığı iddiaları ortalıkta dolaşıyor. Devletin içine yuvalanmış bazı mülakat simsarlarınca uygulanan bu mülakat soykırımında tıpkı Schindler gibi müdahil olup milliyetçi-ülkücü eğitimcilerin bu mülakat soykırımından kurtarılması için bazı MHP yöneticileri tarafından milliyetçi (genel merkezci) listeler hazırlandığı ancak bu listelerin bir türlü icraata dönüşmediği hatta mülakat simsarlarınca ciddiye dahi alınmadığı gelen duyumlar arasında. Tabi bu listeler hazırlanırken MHP’nin tavrı da listedeki milliyetçi eğitimciler; genel merkezci ise olumlu, Akşener, Oğan vd. muhaliflerden ise olumsuz tavır gösterildiği yani isminin çizildiği de konuşulanlar arasında. Hazırlansa da bu listelerin icraata dönüşmesini engelleyen ise devletimizin içine yuvalanmış fetövari, ışid zihniyetli akıllarınca milliyetçilere karşı dahi mülakatlarda cihat yaptıklarını zanneden ahmaklar, münafıklar ordusu…Mülakatlarda tırpan yiyen Türk Eğitim Sen üyelerinin genel tavrı ise “biz hiçbir listeye dahil olmak istemiyoruz, sadece hakkaniyet uygulansın” yönünde. Çünkü geçmiş yıllarda sadece sınav ile yönetici atamalarında Eğitim Bir Sen'in uğradığı hezimet hâlâ akıllarda...Duyumlardan biri de Türk Eğitim Sen üyelerinin referandumda siyasi değil ilkeli davranıp, her zamanki dik duruşunu gösterip (üyelerini yönlendirmemesine rağmen) % 90 üzerinde hayır demelerinin de siyaseten sahipsiz bırakılmalarında etkili olduğudur. Ülkede siyasi manzaraya baktığımızda siyaseten sahipsiz ancak onuruyla kendi başına dimdik ayaktaki tek sendikanın da Türkiye Kamu Sen ve kolları olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak siyasal İslamcıların hep eleştirdiği Hitler ve Nazi anlayışı, mülakatların genel yapısına zihin olarak maalesef hakim olmuştur. Hatta mülakatlarda bir tane Schindler ve Schindler’in Listesi dahi çıkarmamışlar, çıkmasına dahi müsaade etmemişlerdir. Şimdi on binlerce mülakat yolsuzluğu içinde farklı sendikadan 3-5 yüksek puan alan istisnayı gösterip kimse aklanmaya çalışmasın! Böylece bu konuda Nazileri dahi geride bıraktıklarını ispatlamışlardır. Ülkesinde bu adaletsizliği uygulayan bu mülakat simsarlarının bazı STK’ların içinde yuvalanarak cuma günleri cami önlerinde İsrail Yahudi Devleti’nden adalet dilenmeleri ise manidardır! Ve Yüce Allah'ın onları düşürdüğü zillet halidir! Önce İslam'ın gereği olarak ülkende adil ol, sonra elin Yahudisinden Kudüs’te adalet iste.
Mülakat sisteminin olmadığı adil bir güne uyanmak dileğiyle…
Yaşasın vatan, yaşasın Türk Milleti!
06/08/2017
Burak CANDAŞ