Benim hobim genellikle Azerbaycan'ın tarihi şahsiyetleri ve sanatçıları hakkında tanıtım karakterli yazılar yazıp, esasen Türkiye sitelerinde paylaşmaktır. Ama bu kez geleneği bozarak Türkiye'nin genç, fakat buna rağmen dünyaca ünlü opera sanatçısı Murat Karahan hakkında yazmaya karar verdim. Ve eminim ki, bu yazıyı okuduktan sonra güçlü, güzel tembrli sese sahip, türkülerden, ayrıca Azerbaycan bestecilerinin şarkılarından başlamış Napolitan şarkılarına ve klasik operalardan aryalara kadar zengin repertuarı olan Murat Karahanı bir kere dinleyen herkes onun daimi dinleyicisine dönüşecektir.
M.Karahanı tam tesadüfen tanıdım... Geçtiğimiz yılın sonlarında Azerbaycan'ın emektar sanatçısı, Rusya Büyük Tiyatrosunun solisti Dinara Aliyeva Moskova'da C.Verdi festivali düzenlemişti. Festivale davet olunanlar sırasında Azerbaycan sanatçılarından E.Abdulla ve A.Rzazade ile beraber M.Karahanın da adı vardı. Aynı gün onun sesini dinledim ve şimdiye kadar tanımadığıma göre çok teessüflendim: güçlü, hoş ses ve en önemlisi profesyonel ve içten-yürekten performans! Ve Murat Karahanla sanal tanışma onun çok kibar, kelimenin her anlamında güzel annesi, çok değerli Nurser hanımın katılımıyla aile dostluğuna dönüştü. Burada söyleyim: Muratın yeteneğini ilk keşfeden, onu ses sanatçısı, özellikle de opera sanatçısı olmaya yönlendiren de Nurser hanım olmuştur. M.Karahan röportajlerinden birinde diyor ki, annemin de babamın da sesi muhteşem, ama ikisi de profesyonelce bu işi yapmamışlar. İçlerinde kalmış hep. Bu nedenle özellikle annem beni çok destekledi. Hatta zorladı...
Murat Karahan 1977 yılında Ankara'da doğmuşdur. İlk, orta ve lise eğitimini T.E.D Ankara Koleji'nde tamamlamıştır. Liseyi bitirdikten sonra orta müzik eğitimi olmayan ve ifa sanatı üzere sadece dört özel ders almış Murat, eşsiz sesi ve fıtrî yeteneği sayesinde sınavda yüksek puan kazanarak Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi'ne girer. Üniveriste'de o, Devlet Sanatçısı Suna Korad ve Prof. Pekin Kırgızdan sanatın sırlarını öğrenir. 2003 yılında mezun olan Murat aynı yıl Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde Solist Sanatçı olarak çalışmaya başlar; aynı zamanda Bilkent Üniversitesi'nde Master programına devam eder ve onu başarıyla tamamlar. Bu devirde İtalyan orkestra şefi Marko Berdondininin davetini kabul ederek Roma'ya giden sanatçı bir süre burada maestro ile çalışar.
Murat eğitimini daha da geliştirmek amacıyla 2009 yılında yeniden klasik opera sanatının beşiği olan İtalya'ya gidiyor. O, Roma'da 2 yıl boyunca dünyaca ünlü soprano Renata Scotto'nun öğrencisi olur; aynı zamanda Santa Cecilia Akademisi başkanı Profesör Bruno Cagli'den özel dersler alan Karahan Anna Vandi ve Cesare Scarton gibi ünlü sanatçılarla da çalışıyor. Bu devirde Akademi tarafından aldığı davet üzere dünyaca ünlü şef Kent Nagano'nun yönettiği C.Rossini'nin "Il Viaggio a Reims" operasında görev alıyor.
2010 yılında Doktorasını tamamlayan Karahan, aynı yıl ilki gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Opera Festivali'nin açılış gecesinde C.Rossini'nin "Fatih Sultan Mehmet" operasında Paolo Erisso partiyasını uğurla seslendiryor ve bununla da bazı yabancı müzisyenlerin dikkatini çekiyor. Ve M.Karahanın Avrupa sahnelerine yolu bundan sonra başlıyor. İlk davet Letonya Ulusal Operasından geliyor.
2012 yılında aldığı davet üzerine Letonya Ulusal Operası'nda devamlı misafir sanatçı olan M.Karahan burada aralarında "Lucia di Lammermoor" (G.Donizetti), "La Traviata" (C.Verdi), "La Boheme" ve "Manon Lescaut" (C.Puççini) gibi eserlerin bulunduğu 30'un üzerinde temsilde başrolleri seslendiryor; aynı zamanda Uluslararası Riga Opera Festivali ve Yeni yıl konserlerinde konuk sanatçı olarak görev alıyor.
M.Karahan sanatında yeni bir yükseliş onun Letonya Ulusal Opera truppasının Rusya Devlet Akademik Büyük Tiyatrosu sahnesinde gösterdiği temsille başlıyor. Sanatçı 2013 yılı Şubat ayında Letonya Ulusal Operası prodüksyonunda Büyük Tiyatronun sahnesinde G.Donizettinin "Lucia di Lammermoor" operasında başrolü - Edqarı büyük başarıyla ifa ediyor. "Rossiyskaya gazeta RG" temsil hakkında yayınladığı pozitif reyde yazıyordu: "Lucianın (Sonora Vayse) ve Edqarın (Murat Karahan) final aryaları harikulade müzik hatları ve aktör mizacı ile gerçek anlamda salonu coşturdu ..."
Bundan sonra M.Karahan klasik müzik mabedi sayılan Büyük Tiyatronun sahnesinde "La Boheme" operasında (C.Puççini) başrolün ifası için davet alıyor ve Leyla Gencerdən (soprano) ve Meriç Sümendən (balerin) sonra Büyük Tiyatronun sahnesine çıkan üçüncü Türk sanatçı oluyor.
Sadece iki temsilde başrolü söylemeye davet edilen sanatçı "La Traviata" operasında da (C.Verdi) başrolü seslendirmek teklifi alıyor. M.Karahanın sesini ve performansını çok beğenen ruslar, 25 yıl aradan sonra yeniden sahneye koyulan "Karmen" (J.Bize) operasında da başrole sanatçıyı davet ediyorlar. Eleştirmenler yazıyorlardı ki, kısa zaman diliminde işbirliğinden sonra Büyük Tiyatronun yeni temsilinde başrole davet almak büyük başarıdır. Ve M.Karahan bu başarıyı kendi performansı ile doğruluyor: Moskova izleyicileri yarattığı karakteri sahnede yaşayan Türk tenorun Don Josesini ayakta alkışlıyorlar.
Ben de Muratın başrolü seslendirdiği "Karmen"in temsilini geçenlerde Ankara Operası sahnesinde izledim ve sanatçının güçlü, eşsiz sesi, ifa tekniği ve oyunculuk mahareti beni gerçekten de hayran etti.
2015 yılında M.Karahan sadece Büyük Tiyatronun sahnesinde 10'dan fazla temsilde yukarıda belirttiğim üç operada baş partileri ifa etmiştir (Türkiye ile Rusya arasında yaşanan gerginlikten dolayı sanatçının 2016 ile olan kontratları iptal edilmiştir).
Şüphesiz, M.Karahanın sahne etkinliği bu yazdıklarımla sınırlı değildir. İstidatlı sanatçı isimlerini verdiğimiz opera Tiyatroları'ndan başka paralel olarak Berlin Deutsche Opera, Paris National Opera, Vilnüs Şehir Operası, Tulon, Kazan, Astana, Reyms, Limoj vd. opera tiyatrolarının sahnesinde, ayrıca Türkiye opera tiyatrolarının (Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya vd.) sahnesinde onlarca güçlü ses ve oyunculuk yeteneği gerektiren önemli partileri büyük bir başarı ile ifa etmiştir.
M.Karahanın repertuarı çok zengindir. O, yukarıda belirtilen operalardan başka "Tosca", "Rigoletto", " Macbeth " ve "Nabucco" (C.Verdi), "Don Pasquale" (G.Donizetti), "Venedik'te bir gece" (İ.Ştraus), "Çardaş Prensesi "(İ.Kalman)," Aşkı-Memnu "(S.Ada) ve bir çok diğer eserlerde baş tenor partileri ifa ediyor; L.van Beethoven, V.A.Mozart, K.Orf ve E.L.Uebber gibi vd. büyük bestecilerin senfoni, kantat ve rekviyemlerinde tenor partileri seslendiriyor.
Sanatçı kendi yaratıcılığında türkülere, besteci şarkılarına da geniş yer veriyor. Onu da vurgulayayım ki, M.Karahan Azerbaycan müziğini de çok seviyor - hem dinlemeği, hem de ifa etmeği. Ve o, icra etdiği her bir eserin - ister operada esas parti olsun, isterse de türkü veya şarkı - karakteri ile yaşıyor, sadece sesiyle, performansı ile değil, oyunculuk yeteneği ile, sahne hareketleri, yüz ifadeleri ile izleyicileri hayran ediyor.
M.Karahanın çalışma programı çok yoğundur: artık 2018 yılına kadar iş programı bellidir. İki yıl içinde sanatçı Ankara Operasından başka Londra Kovent Garden Royal Opera, Berlin Deutsche Opera, Viyana Devlet Operası, Münih Bayerische Devlet Operası, Napoli San Carlo Operası gibi ve diğer dünyaca ünlü, her bir opera sanatcısının arzuladığı sahnelerde baş rolleri seslendirecek, C.Verdinin doğma şehri Parma'da Verdi Festivali kapsamında "İl Trovatore"’yi söyleyecektir. Sanatçı birkaç ay sonra aynı eserle dünyanın en ünlü opera festivallerinin yapıldığı ve otuz binden fazla seyirci kapasitesi olan (aslında buradaki performansları DVD ile yüz binlerce izleyici seyrediyor) Arena di Veronanın (Verona / İtalya) sahnesinde yer alacaktır. Bu çok eski tiyatronun sahnesinde M.Kallas, T.Gobbi, L.Pavarotti, P.Domingo ve b. gibi en ünlü opera sanatçıları çıkış etmişler.
Herkesin, özellikle de sanatçının kendi amaçlarına ulaşması için üç şey önemlidir: yetenek, azim, şans. Sanatçı için zahiri görüntü de önemlidir bence. Ve Murat Karahan'da bunların hepsi toplanmıştır. Onun tüm yaratıcılık başarılarının arkasında yeteneği ile beraber irade, büyük zahmet ve yolundan dönmezlik dayanır. Eskiden opera sanatçısı olmayı düşünmeyen genç dostum bugün Türkiye'yi, düşünüyorum ki, hem de tüm Türk dünyasını layıkıyla temsil etmektedir. Ama Muratın bir arzusu da var: Türkiye'nin Kültür Bakanı olarak La Skalada konser vermek! İnanıyorum ki, o, bu arzusuna da yetişecektir.
M.Karahanın yaratıcılık başarılarını ve yaptığı işin önemini küçük bir yazıda kapsamak mümkünsüzdür elbette. Ama yazımın sonunda şarkıcının tevazu ile dediği bir fikre itirazımı bildirmeden geçemedim. O, son röportojlerinin birinde şöyle diyor: "Benim operacı olarak yaptığım şey, Arda'nın "Barselona"da yaptığı şeyle aynı". Çok basit kıyastır, Murat Karahan. Bence sizin gördüğünüz iş bir komutanın zafer yürüşüne benziyor: ünlü sahneleri fetheden sanat komutanının zafer yürüşüne! Başarılarınız bol olsun ...