Her toplumun kaliteli bir yaşam sürebilmesi için, ruhi ve manevi beslenmesi gerekmektedir. Bu açıdan Basarabiya`da yaşayan Gagauzlar’ın 19-20. yy. milli ve ruhi lideri Mihail Çakır`ı örnek gösterebiliriz.
Gagauz Türkleri’nin ünlü bilim adamı olan Mihail Çakır 1861 yılında Basarabiya’nın Çadır kasabasında doğdu. 1790 yılında, Gagauzlar’ın yoğun yaşadığı Bulgaristan’ın Karadeniz kenarında bulunan Şabla şehrinden göç eden Yançu Çorbacıoğlu’nun soyundan geliyor. Belgelere göre, önce Basarabiya’nın Ployeşt kasabasında yaşayan Çakır ailesi, çok zor koşullar içinde, çıraklık ve çobanlık yapmış. Bir müddet sonra 25 aile terkibinde (eşliğinde) Ployeşt’ten Balş adlı bir zenginin topraklarına gelmişler ve burada Çadır kasabasının temelini atmışlar. Burada sıkıntı yaşayan Çakır ailesi aynı kaderi paylaşan diğer Gagauz aileleri ile birlikte daha sonra Basarabiya’nın boş topraklarına göç etmişler. Böylece, bu gün Gagauzya’nın üç şehrinden biri olan Çadır’ın (Çadır-Lunga) temelini atmış oldular.
Sonra M. Çakır bu göç için şöyle yazar: ”Açan Basarabiya, Bucak açılmış kolonistlär için ozaman bulgarlar, gagauzlar hem taa başka insannar başlamışlar yerleşmää Bucakta, ama ki yerleşmäk olsun ii hem kolonistlerin arasında olsun sıra, disţiplina hem raatlık hem iyi yaşamak, uzlaşmak, padişah iisözlü I Aleksandr düzdü-kurdu Basarabiyada bir Zaabitlik Kolonistlär için, hem de kolonistlerä koydu komendant, baş zaabiti gubernatoru General-leytinantı İvan Nikitiç İnzovu”.
İlime ve bilgilere büyük merak gösteren Mihail Çakır, 1881de Kişinev Ruh Seminariyasını bitirince Kişinev şehrindeki erkekler için ruhani okulda çalışmaya başlar.
Burada çalışırken genç M.Çakır Rusya’nın politikasıyla da ilgilenir. O zamanlar Rusya’ya bağlı azınlık sayılan yüzlerce halkın dil sorunları ortaya çıkar ve M. Çakır Rusya’nın Milli Eğitim Bakanlığı’na bir mektup yazar “Basarabiyada yaşayan insanlar lafederlär ana dilindä. Bu sebepä görä lääzım tiparlamaa moldovan dilindä şkola kitapları, sözlüklär...” (1, 17).
1900. yılından başlayarak Moldovan, Rus ve Gagauz dillerini mükemmel bilen M. Çakır hem Gagauzlar’a hem de Moldovanlar’a dair okul kitapları ve sözlükler hazırlamaya başlar.
Rus araştırmacısı, o zamanlar Gagauz köylerinde görevde olan V. Moşkov “Bender vilayetinin Gagauzları”adlı kitabında Çakır’ın 1895 yılında Din kitabı olan İvangeliye’yi Gagauzca’ya çevirdiğini yazıyor. M. Çakır’ın kitapları:
• Besarabiyalı Gagauzlar’ın istoriyası(tarihi),
• Prut ve Nistru arası Moldova’daki kasaba ve köylerin Türk-Tatar adlarının açıklamaları ve bu adlarla ilgili bazı hikayeler”,
• Basarabiyalı Gagauzlar için Gagauzca-Rumence sözlük,
• Gagauz düün adetleri,
Rusça’dan Gagauzca’ya dua kitaplarını çevirmiş:
1. “Psalmalar”
2. “Kilisenin kısa istoriyası (tarihi)”
3. “Yeni ayozların tarihi”,
4.“Eski ayozların tarihi”,
5. “Liturgiya”,
6. “Çasoslov”,
7. “Dualar”,
8. “Akafist”.
İlk Gagauz gazetesi olan “Hakikatın sesi” 1907’de ilk baskısını yapar.
Böylece, Basarabiya’da ilk Gagauz yazılı edebiyatı bu gazete ile başlamış olur.
M. Çakırın “Besarabiyalı Gagauzlar’ın istoriyası(tarihi)” kitabı bügünkü araştırmacılar için büyük merak kaynağı olmaktadır. Bu kitap 1934 yılında Kişinev şehrinde üç dilde - Gagauzca, Romence ve Rusça - basılmıştır. Kitabın Romencesi “Viaţa Besarabiei” dergisinde bölüm bölüm yayınlanmıştır.
Bu araştırmada Gagauzlar’ın kökeni, Gagauz etnonimi, insanların yaşam koşulları, gündelik çalışmaları, gelenekleri, örf-adetleri ve aynı zamanda giyimleri hakkında etraflı bilgiler verilir.
Bu gün Gagauzlar’ın soyunun nereden geldiğine dair şüphe propogandası yapılmaktadır. Bu sorunun hep açık kalması için bazı yabancı ve Gagauz araştıtmacıları da çalışmaktadır. Halbuki, Gagauzlar’ın etnogenezi(kaynağı) ile ilgili bir sorun yoktur ve onların kim olduğu bellidir. Elbet, bu boşluk Gagauz halkında da etkisini göstermiş ve göstermektedir. Mihail Çakır Gagauzlar’ın içinde olan bu rahatsızlığı şöyle yansıtmıştır:
“Besarabiyalı Gagauzlar çok kerä bana teklif ettilär, ki bän yazayım Gagauzlar’ın istoriyasını: “Kimdir Gagauzlar, nesoy senseledendir, kimdir onnarın senselä başı, neredä yaşamışlar, netürlü ömür geçirmişlär, nicä yaşêêrlar, netürlü adetleri var”. Bän çalıştım yapayım Gagauzların yalvarmasını, topladım lääzımnı materialları(maddeleri)... ” (I, 55).
M. Çakır “Besarabiyalı Gagauzlar’ın istoriyası” kitabında Gagauzlar arasında “Gagauzlar kimdir?” diye yaptığı bir anket neticesinde şöyle bir sonuca varmıştır: “Gagauzlar diil ne Urum Grek, ne Bulgar, ne de Romın, ne dä Rus, ne dä Türk Selçuk, ne dä Kuman, ama Türk soylu, çekilerlär evelki Türk uzlardan, Türk Oğuzlardan nicä gösterer professor İreçek, Moşkov, akademik Radlov hem dä profesor Manoff...”[I ,77].
1907 yılında Kişinev’e misafir gelen Mitropolit Makariy, Gagauzlar’la tanışmak istemiş ve yeni çıkan Gagazca dua kitabını inceledikten sonra şöyle demiştir: “Gagauz dili pak Türk dili, haliz Türk dili, pek ii benzeer Türk Uygurların dilinä, ani yaşêêrlar şindi Aziyanın Altay bayırlarında hem dä Türklerä, ani yaşêêrlar Orhon deresinin suları boyunda... Gagauzlar da Türk senselesidir, lafederlär ölä, nicä Türklär lafedärmişlär bin yıl geeri eski Türkçä” [I, 77].
XX. yy.başlangıcında M. Çakır’da başka bilim adamları da Gagauzlar’ın Türk boyundan geldiklerini yazar.
Ama Sovyet sisteminde yaşayan Gagauzlar’ın başından çok olaylar geçti. Bügün Sovet sisteminde Türk kelimesi yasak ve aşağılayıcı bir kelime gibi görüldüğü için Türk halklarını özellikle Gagauzları çok etkilemiştir. Türkler’e dillerini Ruslar’ın öğrettiği kabul ettiriliyordu. Zamanla Türkiye ile sıkı ilişkiler bu durumu biraz düzeltti, Lakin bu yıl bağımsızlığının 20. yıldönümünü kutlayan Moldova’nın egemenliğinde olan Gagauz Yeri Özerk Bölgesi’nde bugün artık “Türk” kelimesi de ancak Türkiye Türkleri’ne atfedilmektedir. Sovyet döneminden kalma Türk kelimesinin verdiği korkunun halen devam etmekte olduğu görülmektedir.
Türk kelimesinde böyle bir fobi hissedilmektedir. Mesela, Gagauz dilinde temiz, Rusça’sız konuşulduğu zaman, “Bu Türkçe lafeder” diyenler çoktur.
Bu kitapta “Gagauzların zanaatları”(meslekleri) bölümünde çiftçiliğin öneminin büyük olduğundan bahsediliyor. Burada Gagauzlar’ın folklorundan da güzel örnek veren M. Çakır, şöyle yazıyor: “Gagauzlar’ın arasında var her türlü ustalar, ama Gagazular’ın baş zanaatı çiftçilik. Onu yapêrlar gagauzlar ii,...Gagauzlar taa çok beenerlär çiftçilii, neyi gösterer onnarın türküleri hem adetleri. Açan Gagauzlar’da duuêr uşak, onun göbeenä koyerlar bir parça ekmek, hem dä keserlär bir parşa göbek tä koyerlar onu puluk üstünä- ki o olsun ii, çalışkan çiftçi. Açan Gagauzka sallangaçta sallêêr kendi uşaanı, çalêr ona “Uyu - uyu da büük olasın hem dä tarlaya gidäsin, tätünä yardım edäsin” , “Uyu uyu kızım, da büük olasın hem dä mamuya bez dokuyasın, gölmek dikäsin, hem mamuya herbir iştä yardım veräsin...”
“Muzıka, çalgılar hem Gagauzlar’ın dansları” adlı bölümünde o zamanlar kullanılan müzik aletleri ve danslar, türküler, oyunlar geniş yer almaktadır. Araştırma sonucunda M. Çakır “Gagauzların türküleri minor melodiyalı, kasavetli, kederli, dargınnı, kahırlı. Gagauzların türkülerindän görüner, ani onnar çok zorluk çekmişlär eski vakıltlarda” kanaatine gelmiştir.
“Gagauzlar’ın düün adetleri” adlı bir araştırmasında kız isteme adeti, “sözleşmäk” adeti, düğün sırası, düğün sonrası adetleri anlatılmaktadır. Burada giyim-kuşam adları, musiki aletlerinin adları, düğünde ve nişanda verilen hediyelerin adları verilmektedir [1, 97].
“Prut hem Dnestr aralarında Moldovada’ki kasabaların, komunaların, küülerin hem fermaların türk-tatar adlarının açıklamaları hem bu adlarlan ibaalı korunmuş kimi legendalar” adlı kitabında Basarabiya’da olan köy ve kasaba adlarının etimolojilerini araştırmış ve köylerle ilgili efsaneleri kaleme almaya çalışmıştır [1, 108].
M. Çakır Gagauz köylerini gezip, yeri geldikçe, orada yaşamış çeşitli yerlere ait bilgiler edinmiştir. Onun tüm araştırmaları tanınmış araştırmacılara isnat ederek bu yapılan araştırmalar onun yüksek eğitimli ve milletçi olduğunu belli etmektedir.
M. Çakırın “Gagauzca-rumınca sözlüğü” de Gagauz araştırmacıları için bir merak kaynağıdır. M.Çakır 1918 yılına kadar eski Rusça alfabesinde, sonra Romen alfabesinde yazdı. Romen alfabesi ve orfografisi Gagauz kelimelerinin okunuşunu zorlaştırmış, ama her iki dilde ilk Gagauzca kitapların basılması ve insanların içine yayılması Gagauzlar’ın da bir halk olarak başka halklarla bir arada olmasını sağladı.
Din hizmetçisi, M. Çakır Gagauz kilisesine Gagauzca duaları da getirdi. V. A. Moşkov Gagauzlar’ın Basarabiya’ya Balkanlar’dan kendi papazlarıyla gelmediğini ve onların aralarında karamanlı kitaplarının bulunduğunu birkaç yazısında yazmıştır. O, Gagauzlar’ın arasında yaygın olan Türkçe dualar için “Karamanlıyca yazılan bu kitabların (Bibliya, Evangelie, Psaltır, Dua Kitabı h.b.) çok pahalı olduklarına bakmayarak bazı Gagauzlar’da varmış ve de çok beğenilen, ezber söylenen kitaplardanmış” diyor. Türk dilinde Yunan harfleriyle yazılı olan bu kitapların, Gagauzlar tarafından Moldovanca’dan ve Rusça’dan daha iyi kabullenilmekte olduğunu söylüyor.
Gagauz halkı genelde Mihail Çakır’a inanır ve ona saygı duyardı. O Gagauzlar’ı doğru yola gitmeğe, onlara Allah’ın Sözünü öğretmeğe çalıştı. Genelde ömrünü Kişinev şehrinde geçirse de Gagauzlar’a sadık kalan M. Çakır Gagauz köylerinin aksakalları ile sık temasta bulundu. Papazlık ve öğretmenlikte 50 yılını dolduran M. Çakır`a bir kutlama töreni yapılır. Bu kutlamada Roma başpapazı da Mihail Çakırın yaptığı sığınma evlerinden, matbaalardan, okullardan bahsederek onu tebrik eder. [2, 145].
Gagauz Türkleri’ni, Türkiye’de Büyük Atatürk zamanında tanımaya başlar. Hamdullah Subhi Tanrıöver 1931 yılından itibaren 13 yıl boyunca Bükreşte Büyükelçilik görevinde çalışarak burada yaşayan (Basarabiya’da o zaman Romanya’ya bağlıymış) Müslüman ve Hristyan Türkler için kendini sorumlu tutuyor ve Ankara’ya onların var olduğunu, durumunu rapor ederek bilgiler sunuyordu [3. s. 33]. Hamdullah Subhi Tanrıöver Gagauzlar’ın yaşadıkları yeri dolaşıp, onların yaşamları, dili ve kültürü ile ilgilenir. Bundan sora Besarabiya’da Türk okulları açtırarak, öğretmen ve kitablar gönderir. Kıpçak köyünde açılan bir Türk okulunun öğrencisi tanınmış Gagauz yazarı ve bilgini N. Baboglu kendi anılarında o Türk okulundan ve Türk öğretmeninden büyük sevgiyle bahseder.
M. Çakır Türkologlar için değerli Besarabiyalı Gagauzlar’ın istoriyası eserini yazarken Hamdullah Subhi Tanrıöver tarafından da büyük destek görmüştür. Büyükelçi Romaya’ya atandığında M. Çakır’la haberleşmeye başlar.
Gagauzlar’ı anlatan Gagauz Türkleri adlı raporunda Atatürk Gagauz milletçisi M.Çakır’dan da bahs eder. Atatürk M.Çakır’a bir diploma ile nişan gönderir. Bugün de Anıtkabir muzesindeki kitaplar arasında M. Çakır’ın “Gagauzlar’ın İstoriyası” adlı kitabı mevcuttur. Atatürk bu kitabı okumuş ve satır arasında çeşitli notlar almıştır. [2, 146] .
Kendisini görmek için Kişinev’e gelen Yaşar Nabi`ye Mihail Çakır kendi eserlerinden bahsederken Atatürk hakkında da bir kitap yazmanın da en büyük arzusu olduğunu söyler [4].
Halkın sevgisi Gagauz Avdarmalı Vladimir Kasım’ın M. Çakır’ın ünvanına yazdığı bir tebrikte ortaya çıkmaktadır
Pek dindarlı hem çok şannı boba ekonom-stavrofor protoiyerey Mihail Mihailoviç...
Canabinizdän ileri, Canabinizädak gagauzlarda yoktu hiç bir yazı, hiç bir kiyat Gagauzca, gagauz dilindä...
Canabiniz verdiniz bizä Ay Evangeliyeyi gagauz dilindä, angısını biz sesleeriz klisedä hem hem okuyerız onu evdä dä. Yalvarêrız Allaha ... çok yıl olasınız gagauzlara yol yıldızı, olasınız gagauz senselelerinä fener kulesi. Çok yıl ileri!
Çeşmeköylü İvan Perçemlinin tebrik mektubunda şöyle yazar: “...Şükür ederiz gagauzların adından paalı kiyat için “Gagauz istoriyası”, angısını siz yazdınız. Şindi gagauzlar bileceklär kendi istoriyasını, angısı bilinmärdi... Bizim halkımız şükür eder: verdininz üüredcilik şafkını gagauzlara, verdiniz bizim halkımıza onun dilindä derin düşünmeklär Bibliya için. Candan can bizä baaşladınız. ... Verersiniz bizä üüredicilerä, diil sade örnek, ama kaldırersınız büük işlerä. ... Siz verdiniz en parlak örnek, angısını vardı nicä versin inanıcı lider kendi uşaklarına...”
1938. yılında rahmetli olan Mihail Çakır, insanlığa büyük bir miras bıraktı.
Ancak Sovyetler zamanında mevcut olan ideolijiler halkın bu mirasa sahip çıkmasını engelledi. Zaman geçtikçe M. Çakır’ı tanıyan insanlar azaldı. Hatta Mihail Çakır’ın mezarının yeri de belli edilmedi. Gagauz aydınları onun mezarını çok aramışlar. Yalnız Moldova bağımsızlığını kazandıktan bir süre sonra, 2000 yılında onun mezarı Kişinev Merkez mezarlığında, bakımsız bir durumda bulundu [5].
XX. asrın 90. yıllarında Gagauz bilim adamları M. Guboglu, S. Bulgar, P. Çebotar M. Çakır’la ilgili ilk bilgileri, makaleleri, kitapları ve dergileri bastırdılar.
1991 yılında Gagauzya’nın Çadır şehrinde M. Çakır’ın anısına uluslararası bilim sempozyumu gerçkleştirildi (Son dönemde Moldova`ya Türkiye’den bilim adamları ilk kez gelmiş oldu!). Çadır Kültür evinin karşısında M. Çakırın heykelinin açılışı oldu. Ondan sora Çadır’da milletçi papaz D.Köroglu (Kasım) ve tarihçi S.Kuroglu “Çakır okumakları” adlı sempozyular verdiler.
Bu yıl M. Çakır’ın 150 ölüm yıl dönümüdür. Ve Gagauz Yeri bölgesinde 2011 yılı Mihail Çakır (150.) ve M. Guboglu (100. yıldönümü) yılı ilan edilmiştir.
Bugün Gagauz Milli tiyatrosu, Komrat pedagoji koleji, Kişinev’de bir kütüphane, Çadır’da bir lise ve Gagauzya’nın bir kaç sokağı Gagauz aydını M. Çakır’ın adını taşımaktalar.
M.Çakırın Gagauzca’ya çevirdiği dualar yeniden kiliselerde okunur. Kitapları okullarda ve universitelerde öğrenilmektedir. Araştırmacılar için ise bu kitaplar en eski Gagauzca yazılar olarak zengin bilgi kaynağıdır.
1. Mihail Çakır. Gagauzlar: İstoriya, adetlär, dil hem din: Kişinev, 2007.
2. Gönül Ayan, Atatürkün hizmetlerinden dolayı ödüllendirdiği büyük gagauz kimliği M. Çakır.
3. Yonca Anzerlioğlu. Bükreş Büükelçisi Hamdullah Subhi Tanrıöver ve Gagauz Türkleri, Bilik, 2006, sayı 39.
4. Yaşar Nabi Nayır. Balkannar ve Türklük, Ulus basımevi, Ankara, 1936.