Başbuğun ve Komando Ayvazın eğitimin milli olması için eğitim kadrolarına kattığı 100 bine yakın Ülkücü gençlerin yaptıklarından haberleri de yoktur. Bunların 10.000 yakını okul müdürü ve 30.000 yakını müdür yardımcıları olmuştur. Bu zamana kadar kimlerin müdür nasıl müdür ve ya yardımcısı olduklarını sağır sultan bile malumudur.
2014 tahminen Mayıs ayında Ümraniye İlçesi okul müdürlerinin toplantısında yargının bir çok kere iptal ettiği ve uygulamaya konulmayan şaibeli şube müdürlüğü ataması sonucunda şube müdürü olan fanatik yandaş senli birisi amir pozisyonun verdiği yetkiyle söz alıp “Benim şube müdürü olmamı sağlayan başta sendikamın şube başkanına sonra genel başkanıma ve siyasilere teşekkür etmeyi borç bilirim” demiştir…Toplantı da bulanan Türk Eğitim-Senli müdürlerin tepki göstermesi sonucu konuşmasını yarıda bırakmak zorunda kalmıştır.
Birkaç istisnanın haricinde tamamına yakını çok ve mükemmele yakın yöneticilik yapmışlardır. Başarılı bu ülkücü yöneticilerin bu iktidar zamanında uğradıkları zulme rağmen direndiler. Yandaş Senin bütün hile ve desiselerine rağmen üyelerinin bir çoğu imtihanlardan başarılı puan alıp okul müdürü olamıyorlardı. Şimdi millete vekili olan konfederasyon genel başkanın talebi üzerine başbakan bu konuyu kanunla kökünden halledip kalıcı olarak halletmek için kanun çıkarttı.
Bunun sonucunda 2014 yılında 8700 okul müdürünün 7700 ü ülkücü ve yine 2015 yılında görevden alınan ülkücü okul müdürlerinin yine bir çoğu ülkücünün ve 30.000 ülkücü müdür yardımcıları tasviye edildi. Bazı kişiler için bu kadar kadronun tasfiyesi o kadar da önemli değildir. Çünkü onların görevden alınmaları hakkında tek kelime dahi etmeyen Bahçelinin bir bildiği vardır değil mi?
Görevden alınanların tek vazifesi kendilerini savunmayan Bahçelinin bir dediğini iki etmemektir değil mi? Mühim olan Bahçelinin sosyal kulüp gibi gördüğü ve sevilen sayılan partinin bitirilmesi tehlikesine rağmen başında kalması için yaptıklarının herkesçe onaylanmasıdır.
Şehitlerin, gazilerin, evlatsız, babasız, kocasız, torunsuz kalanların, işkenceden aklı muvazenesini kaybedenlerin hiç bir önemi yoktur onlar için. Ülkücülüğün manasını da tam bilmezler. Onlar için tek ve en sağlam ülkücü Bahçelidir. Bahçelinin elinde daima ayarlarını değiştirdiği bir "ÜLKÜCÜ ÖLÇER" vardır. Bütün ülkücülerin vazifesi devamlı ayarı değiştirilen bu ÜLKÜCÜ ÖLÇER’in ayarlarına uyum sağlamaktır.
Ülkücü kıyımın mimarlarından Memur-Sen eski genel başkanı şimdiki meclis idari amiri olan A. Gündoğmuş “BU ÇÖZÜM SÜRECİNİ HAYVANLAR BİLE ANLADI AMA SİZ ANLAYAMADINIZ” derken çözüm sürecine karşı çıkan Ülkücüleri ve Türk Milletinin kapasitesini nerelerde gördüğü nasıl unutulur!
Bununda ötesinde her alanda yanlış yapan bir siyasi iktidara şartsız destek vererek milletin geleceğini tek bir kişinin anlayışına teslim etmek nasıl bir milliyetçiliktir?
Son olarak siyasi iktidarın fanatik olarak destekleyen birisinden duyduğum şu çirkin ve edepsiz sözlere insan olarak bir bakalım. İktidar partisinin Üsküdar ilçe eski başkanı İlçe kongresinde yaptığı faaliyetlerin başında göğsünü gere gere “50 YE YAKIN MHP Lİ OKUL MÜDÜRÜNÜ GÖREVDEN ALDIM DAHA NE İSTİYORSUNUZ” demesini nasıl değerlendirmek gerekirdi? Ki daha sonra bu adam millet vekili adayı bile olmuştur.
Bazı aklı evveller Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Beyin Anayasa referandumunda üyelerin ısrarı üzerine sadece kendi görüşünü beyan etmesi anlayamayacağımız bir teslimiyetle hem Bahçeliyi hem de statükocuları kızdırmıştır. Ülkücülere zulmedenlerin Türk Milletinin aleyhine çıkartılan anayasaya hayır demek bir milliyetçilik anlayışıdır. KAMU-SEN Genel Başkanı Koncuk ise yapması gereken üyelerinin görüşü doğrultusunda hareket etmekti ve etti. Yani adamlık yapmıştır. Adamlık yapamayanlar ise bizim anlayışımızın dışındadır. Adamlığın farkında olamayanlar ve teslimiyetçilerle çokta işimiz olmaz. Çünkü biz İslam’ın hükümlerinin haricindekileri akıl ve bilgi süzgecinden geçirir öyle hareket ederiz. Çünkü Allah Kuranda “BİZLERE AKIL SAHİPLERİ” diye hitap ediyor. Demek ki iş ve fiillerimizi akıl süzgecinden geçirmeliyiz.
Aramızda bulunan bazı kişiler iyi niyetli olmalarına rağmen bizim ve milletimizin gerçeklerini anlayamayabiliyor. Bazen insanların nasibi kapanır. Bu sebeple bakar ama göremez. Onlar Muhakemelerini çalıştıramazlar. İnsanlara kusur ve kabahat bulmaya aşırı gayret ederler. Bu kişiler aklını kiraya verirler ve herkesin de aklını kiraya vermesini beklerler. Bu kabil kişilere fazla da kızmamak gerekir. Onlar kendi akılarına değer verse önce düşünür sonra karar verirlerdi. Bu sebeple kendi aklına değer vermeyenlerin bizim mukayese ve muhasebe yapmamıza saygılı olmaları beklenilmemelidir.
Sonuç olarak; bir arada olmamıza rağmen onlar bizden ruhen ve fiilen ayrılmış durumdadırlar. Bizim de onlardan ruhen ve fikren ayrı olabileceğimizi bir türlü anlayamazlar. Rabbim bizlere her daim doğruları görmeyi nasibi müyesser eylesin....
Selam ve dua ile...l