(İdam sehpasında can veren dava adamı kardeşim)
O dönem Ali Bülent Orkan’ın avukatlığını yapan Şevket Can Özbay, “Destanlaşan Ülkücü Hareket” isimli kitapta sağlık sorunları bulunan Ali Bülent Orkan’ın idam edilmemesi için çok mücadele ettiğini belirterek o günleri şöyle aktarıyor: “Orkan’ın kurtarmak için dönemin Adalet Bakanı Cevdet Menteş’in evini gece 24.00’da kapısını zorla kırarak bastım. Başında takke, üstünde geceliği ile karşıma aldım. Müvekkilimin sağlık sorunları olduğunu, asılamayacağını anlattım. Önce kızdı, epey münakaşa ettik fakat beni dinleyince ikna oldu. Kalktı, giyindi, beraber Adalet Bakanlığı’na gittik. Orada bana idamı durduracağına dair söz verdi. Eğer o idam dursaydı, diğerleri de dururdu. Ama daha sonra Kenan Evren’le görüştükten sonra sözünde durmadı”
O gün akşama kadar birilerine ulaşıp idamı engellerim diye koşuşturdum, Ama herkes benden kaçıyordu. Son anda beni aradılar. Kardeşimle birlikte bir arabaya atlayıp Ulucanlar Cezaevi’ne gittik. Önce tüylerim ürperdi. Çünkü ambulans ve içinde bir tabut gördüm. ‘Acaba biz gelmeden astılar mı?’ diye korktum. Sonra baktım ki, cezaevi avlusunda darağacı hazırlanıyor. İçeri girdim. Orkan, çok şık giyinmişti. Çakı gibi olmuştu.
Doktorlar ona, ‘Başın ağrıyor mu, midende bir sorun var mı, boğazın ağrıyor mu?’ diye sorular soruyorlardı. O ise sağlık sorunları olmasına rağmen hepsine ’hayır’ diye yanıt veriyordu. Doktorlar, ‘Peki bu soruları niye sorduğumuzu merak etmiyor musun?’ deyince, ‘Sohbet için olmadığını biliyorum herhalde. Beni idam edeceksiniz. Ama merak etmeyin turp gibiyim. Hepinizden sağlıklıyım’ yanıtını verdi. Sonra imamla tövbe duası okudu, namaz kıldı, abdest aldı. Bana "Arkadaşlarıma, anneme çok selam söyleyin.
Düğüne çıkar gibi olduğumu söyleyin" dedi, sonra oturdu bana son bir mektup yazdı, ama onu bana vermediler, halen de vermiş değiller, orada işlediği iddia edilen suç ile ilgili çok önemli şeyler olduğunu düşünüyorum, sonra bir nara attı ve ‘Avukatımı öpebilir miyim?’ dedi, izin verdiler, beni alnımdan öptü, sonra beyaz önlüğü giydi, Celladı kabul etmedi, boynuna ilmiği kendisi geçirdi ve hemen tabureyi tekmeledi, O yüzden ölümü çok gecikti, ben karşısına geçtim, halen sağdı, "içinden Ayet el Kürsü’yü oku" dedim, ben sesli okudum, o dudaklarını kıpırdatarak okudu...”