Selamünaleyküm Kardeşim.
Seni övdüğün insanların evlatlarını göndermemek için gayret ettiği vatan borcu olarak telakki ettiğim 58.Topçu Er Eğitim Tugayı Hafif Tabur 4 Batarya 3. Takımda askerlik görevim esnasında tanıdım. Aynı takımda kaldık ama aynı koğuşta kalmamıştık...
Askerlikte te arazi olmak için gayret etmeden ciddi bir şekilde görevimi ifa etmek için gayret ettim. Hatırlarsan biraz hareketli askerlik yaptım. Doğru bulmadığım her fiiliyata asker ocağında bile karşı çıktım. Çok kişiye yaptığı davranışları yüzünden fiili olarak ta tavır koymuştum. Seni orada eğitim yaparken askeri parkanın cebinde taşıyarak soğuğa aldırış etmeden dinlenme aralarında bizzat talebesi olmak şerefine nail olduğum Seyyit Ahmet Arvasi’nin “Türk İslam Ülküsünü” isimli kitabını okurken gördüm ve kalbimden seni takdir ederek sana gıpta etmiştim. Trabzonlu olmanın kısmen ama esas “Ülkücü” olman dolayesiyle arkadaş ve Ülküdaşlık çerçevesi içine aldım….
Seni bir yakın dost kardeş gibi yakın buldum. Hatta hatırlar mısın bilmem son çarşı izninde yöresel hediye almak için alışverişe çıktığımızda aldıklarım biraz fazla olmuştu ve param yetişmemişti. Paket yaptırdığım için de senden borç istemiştim yanlış hatırlamıyorsam 60- yada 70tl idi. Sen biraz şaşırarak Mehmet o kadar almasaydın keşke demiştin. Tahminim beni sıradan bir arkadaş ve daha nerden bulacağım diye düşündün galiba….Ben öyle de düşünseydin bile çokta bozulmamıştım. Çünkü “Ülkücü Ülkücünün kardeşidir” felsefesine hakimdim. Kardeşimden borç istemiştim ve göreve başlayınca yollayacaktım. Sonra sen de vermiştin. O takımda en samimi olduğu hemşerim fikirdaşım ve arkadaşımdın.
Hatta bir içtima sırasında devamlı sana takılan ve ya kızan Çanakkaleli birisi sana ya fiili yada sözle hareket etmeye gelirken yakasına yapışıp vururum tokadı demiştim ve durdu. Bunu görüp görmediğini bilemem ve o konudan da sana bahsetmedim hiç… Biz askerde bile Ülkücüler olarak Ülkü Ocakları Eski yöneticilerinden olan çaycımız Armağan Yılmaz(eski Uşak MHP Millet vekilli) başkanlığında çoğu akşam toplanıyorduk ve o zamanki ülkücü hareketin haftalık yayın organı olan “Sözcü” Gazetesini alıyordum.
Neyse görev yerim Artvin’e gelince hediye alırken param yetişmediği için senden aldığım borcu yolladım. Sonra senle hem telefonlaştık hem de yazıştık. Ankara’ya geldiğim bir çok kere sana uğradım. İki kere de beni evinde misafir ettin….Allah razı olsun…Senin kuruma geldiğimde beni takdim ederken asker arkadaşım diye söylemiştin. Halbuki ben senin yanına asker arkadaşı olarak değil Ülküdaşın olarak geliyordum. Çünkü asker arkadaşlığı bana sığ arkadaşlık olarak geliyordu. Halbuki “Ülküdaşlık” ise ulvi duyguların ve değerlerin bezediği çok değerli bir anlayıştı benim için…
1989 yılının Temmuz ayında Bağbuğ’u ziyarete gittik ilk gidişimizde görüşemedik. Çok sıra vardı ve sıradan dolayı görüşemedik. Ben mescitte namaz kılmıştım çıkıp gitmiştik. Sonra sen Petkimde çalışıyordu yanılmıyorsam Nevzat Kumandaş’ı kardeşimizi de alıp Nevzat kardeşimizin bir başka kapıdan bizi Başbuğun Makamına çıkartmıştı bu sefer görüşmüştük….
Ne demişti Başbuğ bize: “Evladım memlekette büyük bir ahlaksızlık var bu ahlaksızlığa karşı çıkmalıyız. Bunun için Ülkücülüğü anladın” demişti. Bu sözde ifade edilen sırf iffetsizlik değildi. Vurgun, rüşvet, irtikap, hırsızlık, lakaytlık, her türlü yolsuzluk, devlet anlayışının akamete uğratılması, gereksiz harcamalar ve israf idi…
Bir gün sonra ise senle Muhsin Başkanın kurucusu ve genel başkanlığını yaptığı SOGEV ‘e başkanı ziyarete gittik…O görüşmede Muhsin Başkan, Koray Aydın, Sinan Ocak vardı. Hatırlarsan o görüşmede MÇP Genel Merkezindeki mescidin cemaat yapılamayacak kadar küçük, tozlu olduğunu mescitte olan takke ve cübbenin kirli olduğunu ifade etmiştim. Koray Aydın bana kardeşim yakında Maltepe Camii var gidin orda kılın hem de çok yakın diye karşılık vermişti…Ona cevabım çok sert olmuştu:
“Kardeşim siz İslami bir parti değil misiniz? Her konuşmanızda İslam’dan bahsediyorsunuz. Bende MÇP yi en iyi ve İslami hassasiyetleri olan parti olduğuna inanıyor ve onun için buradayım. İslami parti de ayrı ayrı genel sekter yardımcıları odaları bilmem ne odaları var ama mescit yok gibi olan kullanılamayan bir yerde olması doğru mu? İslami hassasiyetleri olan bir partide gerekirse genel başkan odası bile almaz ama mescit olacak” diye cevap vermiştim. Muhsin Başkan haklısın Hocam demişti. Bizler kendi takkemizi çıkartıp kılıyor sonra çıkıyoruz göremedik demişti…
Değerli kardeşim bizim Ankara’da yığınla akrabamız köylümüz okul arkadaşım olmasına rağmen gerek toplantılarda gerek işlerim olduğunda hiç birinin yanına gitmedim. Yalnız bir kere ağabeyimle geldiğimde Metin Alemdarla kaldık. Çünkü ısrarcı olmuştu ve ağabeyimin bir işi için gelmiştim…Yani seninle ülküdaşlık bağımızın muhafazasında bir arkadaşlığımız oldu…
1991 İttifak seçimlerinde oluşan bir problemi çözmek için Giresun teşkilatı beni millet vekili adayımızla genel merkeze yolladı. Vekil adayımız “Bizim partimizde de böyle işler oluyor mu” sözüne binaen Genel Merkezde Genel Sekreteri Yardımcı İbrahim Koç’u odasında pide yerken zorla dışarı çıkarttım. Böyle bir iki hareketim de oldu… Samimiyetime binaen o binadan kazasız belasız çıktım.Yani bana ses etmediler. O gidişimde Muhsin Başkanla ittifak konusunda da sohbetimiz oldu…
Daha sonra ikimizin de Muhsin Başkana olan muhabbetimizde aynı oldu…Seninle her konuda anlaştığımız bir kardeşimiz oldun… 2009 Kasım da Ben Sendika başkanıyken En sonda sen Daire Başkanıyken Metin Alemdarın eniştesi olan Kamu-Sen Zonguldak il başkanıyla gelmiştik. Daha sonra bir kere telefonla görüştük ve dertleştikkk….
Kısaca bir şey daha söyleyeyim. 1996 yılında ben bir okulda müdürken Beykoz Refah Partisi ilçe Başkanı ve Erdoğ’ın iyi tanıdığı Şahin Soylu’nun kardeşi Ağabey seni İstanbul Büyük Şehir Belediyesine bir müdür olarak alacağız Tayyip Bey Sözen’in adamlarına güvenmiyor demişti. Ben de ona Sizin belediyeyi almanıza çok sevindim. İnşallah Müslümanlar orayı çok güzel yönetir. İsrafı önler. Hakkı hukuku korur . Bunu da yürekten istiyorum. Sizi seviyorum ama siz Ülkücülerin aleyhine çok konuşuyorsunuz. Benim yapımda da sessiz kalamama diye bir durum var. Ben çok çalışırım ve başarılı olurum. Ama sizler Ülkücülerin aleyhine konuşurken sessiz kalmak benim şahsiyetime yakışmaz. Bir şey desem orada durmak olmaz….Bu sebeple kabul edemem…Küçükte olsa burada müdürüm ve ben İslami yaşamaya gayret eden birisi olarak ülkücü hareketin mensubuyum size uyum sağlayamam…Teklifin için teşekkür ederim dedim…
2002 Yılı kasımından sonra sendikamı değiştirirsem İstanbul’da ilçe müdürü ve İstanbul dışı il müdürü olabileceğimi ifade edenler oldu. Bende onlara bu kadar üye yaptım üye yaptıklarım bana ne derler. İnsanlar arasında nasıl gezerim dedim. Nazikçe kabul etmedim…
1996 yılı Ekim ayı Yine Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıt adını verdiğim bir okulda müdürken yandaki taburun komutanı Yarbay Ali Belkutay Varımlı(Koruma tabur komutanlığından gelme bir istihbarat yarbayı idi…..Yolsuzluktan hapse atılan deniz kuvvetleri komutanı hakkında sonra teftişte rapor tutarak hapse attıran kıdemli albay ) bana geliyor. Çok acil Erdoğan’la beni görüştür diyor. Refah Partisi Beykoz İlçe Başkanını arıyorum oda Belediye Başkanı Erdoğan’dan randevu alıyor. İki kere görüştürüyorum…Ben bir başka okula müdür olarak gittikten sonra bana geliyor. Benden gizli tuttuğu konuyu soruyorum. Ona suçüstü yapacaklardı ve ya tuzak kurmuşlardı kabilinden bir şeyler söyledi. Onu haber everdim ve önlem almasını sağladım. Birbirimizin telefonlarını aldık dedi...Yani askerin dediği doğruysa tutuklanacaktı benim aracılığımla engellendi gibi oldu…Neden yaptık o zaman onları çok samimi buluyorduk…..
Bir başka okula geçtik orada ben Türk Eğitim-Sen sekreteri yardımcım ise Eğitim Bir –Sen sekreteri…Birde eğitim senli kadın var. Bunlar ikisi de okulda kırtasiye satmak istiyorlar. Benim yardımcım Zambak Dergisinin Beykoz temsilcisiymiş( Ben bilmiyordum) ben ikisine de kızdım. Ama yardımcıma biraz sahip çıkar gibi oldum. Eğitim –Senli kadın hakkında demediklerini bırakmıyor yardımcılarım. Çok çirkin sözler ben itibar etmiyorum. Kısa anlatayım daha sonra ikisi anlaşıyorlar. Beni şikayet ediyor. Taraftarlarını da ayarlıyorlar…AKP hükümeti de gelince beni görevden aldırıyorlar. O eğitim –senli kadını da eğitim bir –Sen Beykoz temsilcisi yapmaya çalışıyorlar. Direniyorum ve bir çok girişimden sonra göreve geri dönüyorum. Ve bu sefer o ortamdan kurtulmak için Üsküdar’da bir okula müdür olarak tayinim çıkıyor. Göreve başlarken Yardımcım artık şube müdür vekili olduğu için sendikasını devreye koyup benim kararnamemi iptal ettiriyor. Üsküdar ilçe başkanı o adamı Üsküdar da bile istemiyorum diyor. Ve üsküdarın en küçük ve en kötü okuluna beni veriyorlar. Mahkeme kararıyla Beykoza eski okulama dönüyorum. Tayin istiyorum tekrar Üsküdar’a iktidarın ilçe başkanı Milli Eğitim Müdürüne benden özür dilesin öyle diyor…Başka olmaz diyor…Bende dilemiyorum.
Derken adam görevden alınıyor. Bu arada Memur-Sen İstanbul il başkanı bir yerde benimle konuşmakta ısrar ediyor. Allah hakkı için dinle diyor…
Hakkını helal et sana kötülük yaptık diyor. Seni din düşmanı delidir kafayı yedi dediler. Bunu diyen benim sendikadaki yardımcım ama seninde o zamanki müdür yardımcın diyor. Sonra senin kızını 28 Şubat döneminde Anadolu İmam-Hatip Lisesine verdiğini senin dedikleri gibi olmadığını öğrendik diyor…Özür dilerim iyor
Bir çok daha hadiseler derken ülkücü okul müdürlerinin tasfiyesi için kanun çıkartılar. O kanuna uygun olarak bir yönetmelik çıkarttılar. Operasyonu tamamlamak için okul müdürlüğü dahi yapmamış hükümet militanı eğitim bir –senli öğretmenleri şube müdürü ve ilçe müdürü yaptılar. Yargı bu hadiseyi iptal etmelerine rağmen yargıyı dinlemediler. Bu militan yaklaşımlı kişilerle O yönetmelik gereğince Ağustos 2014 bizi değerlendirdiler. Bir aylıkla ödül, bir beyaz bayrak, 6 takdir 14 teşekkür sayısız başarı belgeleri ve sertifikası olan ben 1998 yılında 300 sayfalık eğitim yönetimi ve planlama dalında tezli yüksek lisan yapan ben, YÖK’ te eğitim yönetimi ve planlama uzmanı olan ben 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığında yeniden yapılanma çalışmalarına İstanbul adına 80 sayfalık akademik çalışma sonucu yeni bir model sunan ben, bütün velilerin, kaymakamın, valinin milli eğitim bakanının hatta başbakanlık yapan Binali Yıldırımın okuluna öğrenci vermek için telefonla aradı ben, tamamına yakın öğretmen, veli ve öğrencinin, müfettişlerin başarı bulduğu ben beni hiç tanımayan yan yana dahi gelmediğimiz bu uyduruk şube müdürlerinin değerlendirmeleriyle başarısız bulundum.
22 Yıldır girmediğim Fransızca öğretmenliğine dönmek zorunda kaldım. Ama Fransızca dersi yok İstanbul’da bir iki yerde ders var ve evet çok uzakk
Davalar açtık davaları kazandık… Hukuku dinlemediler…2 Esas kati sonuç 4 yürütmeyi durdurma, birde Danıştay dava daire kurulu kararı ki bu nihai karardır…Ama uygulamadılar.
Yeniden müdürlüğe müracaat ettim. O zaman tarih vermeyeyim ki kim olduğu belli olmasın….Yapılan mülakata talebemiz dahi olamayacak insanların karşına geçtik sorulan soruları bildik iktidar partisinin teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcı benim bir arkadaşımın çok samimi dostu onu devreye sokuyor. Oda İstanbul Valisini arıyor nemim için hem şehrim hem de sevdiğim insandır diyor ona dokunmayın diyor. Sendika bastırıyor Mehmet Arslan asla olamaz diyor….O zamanki başbakanın talimatı eğer parti ile sendika arasında uyuşmazlık varsa sendikanın dediği olacak diyor. Evet sendikanın dediği oluyor….
Haaa yardımcım mı? O çok şanslı büyük ilçe müdürü sonra büyük il müdürü sonra Güneyde büyük bir ilimizin milli eğitim müdürü sonra müşteşar yardımcı oluyor. Şimdi adını vermeyeceğim büyük illerimizden birinde yine il müdürü…
Tahsilimi nedir. İki yıllık eğitim yüksek okulunu bitirdi. Yıllar sonra açık öğretimde lisans tamamladı. Eski FETÖNÜN zambak dergisi temsilci. 2009da FETÖ’nün en önemli eğitim derneği olan Marmara Eğitimcileri Derneğinin Hüseyin Çeliğe atattırdığı müdürlerden ….
Bir de eğiticilerce en çok okunan sitelerden birisi olan Türk Eğitim-Sen Genel merkez sitesine yayınlanan bir mahkeme haberini bende kaynak göstererek yayınladığım için 2016 yılında açılan ceza davası var. Suç konusu gizli bilgileri ele geçirmek. Hiç 1984 yılından beri hiç gitmediğim Erzincan’da adamın gizli bilgilerini ele geçirmişim. Hem de 300 bin okuyucusu olan Türk Eğitim-Sende yayınlandıktan sonra… Kim açıyor davayı yargılanıp ceza alan kişi… Kim destekliyor eski yardımın sendikası Ankara’dan avukat Mayıs 2016 Yayından kaldırdığım haber için aynı savcı aynı bu sefer beni mahkeme kararına muhalefetten dava açıldı. Ve dahası var savcı MERNİS sisteminde ki veri tabanındaki adresim varken…Hatta ilk açtığı davada MERNİS sistemindeki adresime yollarken dosyada da adresim varken hiç olmadığım bir başka adrese yolluyor. Ve kaçak muamelesi yaparak tutuklama kararı veriyor. Bu durumu kazayla öğreniyorum. Video konferans yoluyla mahkeme oldum. Aynı konuyla ilgili mahkemede yargılandığımı ifade etmeme rağmen yeniden dava açıldı…Aynı savcı aynı hakim aynı mahkeme aynı konu….
Yani ben iktidar partisinin zulmüne uğradım. İktidar partisi yüzünden fiili saldırıya uğradım. İktidar partisinin mensuplarının burada ifade etmediğim nedenlerle FETÖcü mensuplarının yönlendirmesiyle 3.sınıf mafya ile uğraştım.
İktidar partisinin Üsküdar ilçe başkanı 2014 kasımında yaptığı genel kurulda eleştirilere karşı “Üsküdarda 50 tane MHP li müdürü görevden aldım daha ne istiyorsunuz” dediği halde…En baştakine sırf Müslümanlık hukukunca suçüstü yapılmamasına vesile oldum. İlk icraat Beykozda müdür olarak görevden alınmam oldu…
Ben Ülkücü Partilerden başkasına yapı olarak hiç yakın olmadım. Bu bana da uygun değildi. Senin bir çok paylaşımını gördüm ama son olarak Doğu Akdenizde gemilerle dolu bir bir fotoğraf ve birine bir şey olursa 40 savaş gemisi bize saldıracak manalı bir foğraflı yazı....Buna tek cevabım Sayın Erdoğanın "Bize BOP Eş başkanlığı verildi" sözünden harketle soruyorum. BOP Eşbaşkanlığının görevi nedir? Türkiyenin başbakanına bu görevi kim verebilir? Birde İspanyada Haçlı seferleri hakkında yapılan konuşmada haberin var mı? Senin kadar düzgün birisinin bunları görememesinden hicap duydumki...Daha İngilterenin başkanlığında PKK ile Oslo görüşmelerine, İmralı görüşmelerine, çadır mahkemelerine, Öcalan itinin Diyarbakırda Nevruz muktubunun okunmasasına, çözüm sürecine, Kandil mektuplaşmasına, PKK ya operasyon izni verilmemesine, Türkiyenin FETÖye teslim edilmesine deginmedim bile...
Dedim ya kardeşim ben hep Ülkücü görüşte kaldım ve halende öyleyim...
Değerli kardeşim ben ülkücülüğü “ Haksızlığa karşı durmak ve hakkı savunmak olarak” anlıyorum. Bu da İslamın ne büyük emridir. Peygamber efendimiz “Mahşerde ben haklının yanında olacağım” sözünün hükmünü yerine getiriyorum.
Efendimiz “Hud suresi beni kocalttı” demişti. Allah c.c. orada ne diyor biliyor musun? İki cihan resulüne “EMROLUNDUĞU GİBİ DOSDOĞRU” sözünden efendimiz çok korkmuştur…Bende korkuyorum. Korkmayanlara da sözüm yok.
Kal sağlıcakla