TARİHÇİ AĞABEYİMİN YAZIMA CEVABI
Bir ağabeyimiz, Sarıkamış Harekatı gerçekleri ve abartılan sayılar yazıma cevaben yazısında "Sevgili Mehmet Bey kardeşim, öncelikle ilgini çok teşekkür ediyorum.
1) Ben, Tarihçiyim.
2) Türk Ocakları ............Şubesi Başkanıyım.
Metinde bahsi geçen hocalarım baş tacımdır.
Elimdeki kaynaklarda da 90 bin rakamı cok farklı şekillerde ifade edilmektedir. Şehit sayıları,23 binden, 60 bine, 78 binlere kadar çıkmaktadır.
Sevgili kardeşim, 2008 Yılında ........ilini temsilen Sarıkamış'taki Sarıkamış Şehitlerine Yürüyor etkinliklerinde bulundum. Bütün herşey rakamlarıyla birlikte masaya yatırıldı, tartışıldı. Programa davet edilen hocamız Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu idi. Konuşmalarından sonra, programın ev sahipliğini yapan Prof. Dr. Bingür Sönmez," şehitlerimiz üzerinden rakamları tartışmayalım. Millete malolan rakam 90 bin'dir." İfadesi budur. Sonrasında her hangi bir konuşma da olmadı.
Millete mal olan sayıyı ben, Sarıkamış Programına katılan birisi olarak yazımda ifade ettim.
Tarihçiler, Enverci yada başkalarından yana olamazlar. Tarafsızlıklarını kaybederler. Elinizde belgeniz de yoksa zaten teziniz yok hükmündedir.
O zamana kadar, bir kolorduya komuta etmemiş bir komutanın, 3. Ordu Komutanı'nı görevden alıp yerine kendisini görevlendirmesini ben Harp Tarihi açısından doğru bulmam.
Bunun ötesinde, Rusya, 40 yıldır Sarıkamış'tadır. Hazırlıkları, Anadolu'yu işgal etmek için tamdır.
Enver Paşa bu harekata başlarken; askerin üstündeki elbiseler yazlıktır. Ayağında çarık vardır. Yiyeceği ona göredir. (Çantalara konmuş peksimet...)
Görevden alınan Hasan İzzet Paşa, " Ordu taarruz gücünde değildir. Ama savunmada kalıp Erzurum'da, Rus taarruzunu durdurabiliriz. " Deyince, Enver paşa, " Hocam olmasaydın, seni idam ettirirdim diye Hocasını tahkir eder.
Netice;
1) Mevsim kıştır, Kış hazırlıkları tamamlanmamıştır.
2) 3. Ordu, taarruz kabiliyetinde değildir.
3) Böyle bir taarruzda askerin konaklama yerleri belli değildir. Olsa da " o gün ham kar yağdığı için asker
konaklama yerlerine ulaşamamış, geceyi ormanda dağ sırtlarında geçirmiştir.
Almanlar, bir an önce cephe açarak 1. Dünya harbine katılmamızı istiyorsa bunun içinde Sarıkamış Harekatı'na girişiyorsak söylenecek fazla bir şey yoktur.
Bu cephede Fevzi Çakmak, harekat öncesi 3. Orduda kolordu komutanıdır.
Gelelim 90 bin şehide; ister bir,ister bin, ister 10 bin ister 100 bin asker donmuş olsun,rakamların ne önemi var?
Sonuç, kaybettik, donduk,dondurduk...
Ben yine Fevzi Çakmak'ın tesbiti ile sözlerimi bağlamak istiyorum." Albay Hafız Hakkı'nın planı, hesaba değil arzuya dayanmaktadır. Askeri Harekat ise her zaman hesaba dayanmalıdır."
Umarım, açiklamam faydalı olur. Selamlar." diye cevabını birtirmişti değerli ağabeyimiz.
TARİHÇİ BÜYÜĞÜME CEVABIM
Değerli ağabeyim bilmenizi isterim ki benim önceki ve şimdi bu yazım size karşı olarak yazılan bir yazı değildir.
.............. Bey hocam geniş ve teferruatlı bilgi için teşekkürlerimi sunarım. Öncelikle ifade etmek isterimki branşım tarih olmamakla birlikte çok araştırmacı bir tarih anlayışı ile ilkokuldan beri çok sevdiğim bir alan oldu. Hatta yüksek okul dahil her tarih hocamızla dişe diş tartışdığım çok zamanlar oldu. Tarih benim bambaşka haz aldığım bir branş değil bir değerdir. Hatta yüksek lisans yapmak için her hafta İstanbuldan Sakarya -Hendekteki kamppüste dersimiz erken bittiği için yüksek lisans yapılan bölüme misafır gitttim. Orada yüksek lisans yapanlara tarih öğretim metot ve teknikleri konusunda tartışmalar oluyordu. Herkes hocaların söylediklerini tasdik ediyordu. Misafir öğrenci olarak söz aldım ve iki doçente anlattıkları metotun doğru olmadığını ve bu metotla yetişen öğrencilerin Tarihimizi yanlış anlayacağını ve devlete faydalı fert olamayacağını verdiğim örneklerle ifade ettim. Tartıştık. Sonra iki doçentle kantinde oturup çaylı sohbete devam ettik. Ve sona doğru benim itirazlarımın bazılarını doğru olabileceğini ifade ettiler. Bu bakış açısından bakmadıklarını ifade etmişlerdi.
Bunu neden ifade ettim değerli hocam ve ağabeyim? Ben tarihi bir başka seviyorum. O manada dostlarımızın yazdığı tarihle ilgili bir yazı gördüğümde katkı sağlamaya çalışıyorum.Bunu da nazım geçer diye düşünerek yapıyorum. Dün size yazdığım aynı saatte birlikte İstanbulda birlikte ayrı ayrı Türk Ocakları Şube Başkanlığı yaptığımız arkadaşta Sarıkamış'ıla ilgili yazı yazınca aynı paylaşımı ona da yaptım.
Değerli hocam, taa 1981 yılında Yusufelinde okulunun duvarına "Tarihini bilmeyen milletlerin geleceği de olmaz" sözünü bez afişle lisenin araba yolu tarafında gördükten beri siz .......... .........Beye sevgi ve saygı duydum. Ve sizle hiç bir zaman yarışa girmem. Ve bu banada yakışmaz.
Ama ifade edeyim ki: Türk Tarihini hele de Türk'ün Osmanlı devletinin tarihiyle ilgili çok kitap ve makele, okudum. Bir çok konferanslar dinledim. Ve yine 1400 kitabın bulunduğu kütüphanemin çoğunu çeşitli tarih kitapları kaplar. Bu yazın ise 1700 yıllarından sonraki Osmanlı Türk Tarihi ile ilgili 25 ye yakın kitap okudum.
Okuduğum tarih kitabı, makale vb kitaplardan yakın tarihimizle ilgili çıkardığım sonuç şudur:
1-1900 sonraki hadiselerinin anlatımında kitapların kahir ekseriyeti ya hiç hatası olmayan bir Abdulhamit var. Ve onun dışında olanlar bizden olmayanlardır kabulü üzerine anlatılmaya çalışılan tarih anlayışı.
2-Öteki ise Abdulhamit ve Osmanlı Türk Sülalesi Kanuniden sonra memleketi hiç iyi idare edemediler. Mustafa Kemal geldi her sey onun sayesinde oldu. Ve ondan önce hiç iyi giden hiç şey yoktu. Bundan sonra da zor olur. Her şeyde o var. Ondan başka ne paşa var ne de devlet adamı. Bu anlayışı tavan yaptıran bir anlayış.
Bu iki grup, çok kuvvetli gruplardır. Ve birbiriyle kıyasıya mücadele ederler. Birbirlerini şuçlamanın zirvesini yaşarlar. Birbilerini milleti anlayamamakla suçlarlar.
3-Bunların dışında çok az da olsa bazı kitap ve yazılarda o zamanın hakiki Türkçüsü ve samimi, çıkarsız çalışarak devleti yöneterek dünkü at uşaklarımızın önünde İstanbul önüne kadar kaçan bir ordudan gönüllere yerlestirdigi yüksek vatan ve millet duygusuyla cephelerin çoğunda üstün düşman güçlerine karşı destan yazan bir anlayış disiplinin hakim orduyu oluşturan İttihat Terakki ve Enver Paşa taraftarları. Bunlar Atatürk'ten ve Abdulhamit nefret etmezler. Ama Atatürk ve Abdulhamit taraftarları bunlardan nefret ederler. Bu grup oturmayı seven bir grup değildir. Hareketli hadiselerinin hep ortasında, tehlikenin en merkezindedirler. Yaptıklarını hemen hemen savunan insan yoka yakındır. Bunların yaptıkları güzel işleri kimse anlatmaz. Yani sahipsizdirler. Milli mücadeleyi önceden örgütleyen onlardır ama hapse atılan da onlardır.
Değerli ağabey esas konumaza gelirsek. Paylaştığım önceki yazım uzun ve bir çok eseri araştırarak kaleme aldığımız yazıda her şeyi ince teferruatlara boğmadan yazdım. Ruslar sade 93 Harbinde işgal aldında tuttuğu yerlerdeki askerlerle saldırıya geçmedi. Avusturya cephesinden çektiği askerlerle buradaki birliklerini takviye etmişti.Yazımda da ifade ettiğim gibi savaş Kasımın Başında Rusların sınırı geçerek başladığını ifade etmiştik. Yani saldıran biz değiliz. 3. Ordu yaptığı savunma savaşları ile çok kere Rus Ordusunu geri çekilmek zorunda bırakmıştı. Rusların bütün saldırıları neticesiz kalmıştı. Geri çekilmek zorunda kalan Rus Ordusunun takibi yapılmıyor. İllede saldırcağı bilinen Rus Ordusundan nasıl kurtulacaktık?
Yazımda da ifade ettiğim gibi, Ruslar sıcak denizler mutlaka inmek istiyor. Bu sebeple de Türk Devletinin mutlaka yıkılmasınıın şart olduğuna inanmış ve bunun onayını da dünyanın 1. ve 2. süper gücleri olan İngiltere ve Fransadan almışlardı. Yanı Ruslar hesabımızı mutlaka görmeye çalışacağı muhakkatı. Enver Paşa ve arkadaşları Rusların ve diğer devletlerin topraklarımız için yaptıkları antlaşmaları biliyordu. Yani emperyalizm bizim topraklarımızı kendi aralarında yaptıkları antlaşmalarla paylaşmışlardı. Ruslar bunu yapmaya hem askeri hem de nüfus olarak uygundu. Ruslar 13 milyon askeri silah altına almıştı. Nufusu ise bizim nüfusumuzdan 8 kat daha fazlaydı. Tekniği de bizden iyi idi. Yani Ruslar tek başına kaldıklarında bizim üzerimize çullanacaklardı.
İttihat ve Terakki bunu biliyordu ancak o an dünyanın en teknik ve güçlü kara ordusuna sahip olan Almanya'nın yine Avusturya -Macaristan imparatorluğunun Rusya'yı yenmesini ve yine doğuda zayıf kuvvetlerimizce geri çekilmek zorunda bırakılan Rus Ordusunu beklemediği anda çevirerek yok edip Baku ve Türk Dünyasına ulaşarak Rusya'nın uzun süre Türkiye için tehlike olmaktan çıkatmak istenmişti.
Hafız Hakkı Paşanın hazırladığı rapor ve plan hem Türk hem de Alman Genel kurmayı onaylamıştı. Yani Enver Paşan'ın tek başına yaptığı bir plan değildir. Bununla birlikte ordunun yiyecek ihtiyacı vardı. Bunu sağlamak hemen hemen o an mümkün değildi. Çünkü yol yoktu. Erzakların ordu merkezine ulaştırılması mümkün değildi. Ama alınan bilgiye göre hemen hemen kuvvetsiz bırakılan Sarıkamışta her şey çok miktarda vardı. Bu yiyecek stokunu mutlaka ele geçirilerek hem ordunun ihtiyacını karşılamak hem de Rus ordusunu yieceksiz bırakmak için bu harekatın yapılmasını çok faydalı olacağına kanaat getirmişlerdi.
Gelelim Hasan İzzet Paşa'nın görevden alınma söylentisine: Kazanılan başarılardan sonra ordunun geri çekilmesi İstanbulu ve her vatanseveri üzmüştü. Tespit yapılması ve önlem alınması baskısı yapıldı. Hafız Hakkı Paşa raporu ve planı sonra Enver Paşa'nın cepheyi görmesi sonucunca taarruz gücü çok kuvvetli olan 10 kolordu ile 3. ordumuz takviye edildi. Hakkı Paşanın planına Alman ve Türk genelkurmayı onay vermişti. Bu harekat Rus ordusunun kuşatma ve imha etme edilmesi planına göre hazırlamıştı. Hasan İzzet Paşa Enver Paşa'ya iklim ve arazi şartlarını öne sürerek kuşatma çemberinin daraltılması gerektiğini söylemiştir. Enver Paşa bu teklifi kabul etmiştir. Fakat 18 Aralık'ta Hasan İzzet Paşa Enver Paşa'ya çektiği telgrafta " "Orduyu bundan böyle idare için kendisinde cesaret göremediğini" söyleyerek vazifesinden affını rica etmiştir. Enver Paşa bu yüzden Hasan İzzet Paşa'nın yerine 3. Ordu kumandanlığını üstlenmiştir.
Gelelim sıkça söylenen "Ömründe alay yönetmemiş bir kişi ordu yönetmeye kalkıyor" sözüne... Enver Paşa Harp Akademisini 2. olarak bitirmiştir.Bilmemiz gerekir ki. O dönemin kurmayları dünyanın en iyi kurmaylarıdır. Büyük devletlerin kurmaylarından fazlaları vardır eksiği yoktur. Biz Atatürk'ü çok severiz. Ama bakın Mustafa Kemal'in Balkan harbinin son dönem savaşlarında yeni binbaşı olmasına rağmen bir kolorduyu komutan vekili olarak yönetebiliyor ve Bulgar Ordusuna yaptığı taaruz başarısız oluyor ve geri çekiliyorlar. O Savaşta yine bir kolorduyu idare eden Fethi okyar da başarılı olamamıştır.
Gelelelim Çanakkaleye... Trablusgarta çete savaşı, Balkanlarda kısa birlik komutan vekilliği sonra Sofya'ya ateşe ve Çanakkalede yedek tümen komutanı yapılıyor. Halbuki kendisi yeni yarbay olmuş alay idare etmesi gerekiyordu. Ama tümen komuta ediyor.Hala yarbayken Anafartalar Savaşlarında emrine çok büyük bir kolordu ve diğer birlikler veriliyor. Cephe Komutanı yapılarak bölge ona bağlanıyor ve tam bir orduya yakın büyük bir gücü idare ediyor. Çok zayihat veriliyor ama savaş kazanılıyor.
Yine Atatürk bir yıl dolmadan 1912 binbaşı, 1913 yarbay 1915 ilkbaharında albay 1915 Ağustosta general oluyor? Demekki başarılı olanlara gerekli süreler beklemeden veriliyor.
Yine İsmet inönü, hem milli mücadeleye geç katılmasına ve Albay olmasına ondan daha kıdemki ve hatta hocaları bile milli mücadelede görev almalarına rağmen inönü Batı Cephesi Komutanı yapılıyor. Yani sadece ordu değil ne kadar ordu,askeri birlik ve silahlı güçlerin komutanı yapılıyor. Neden çünkü karargahta sıradan değil çok önemli bir subahdı da ondan.
Dahası 1. ve 2. inönü savaşları sonucunda milletin güveni artınca o zamana kadar çok fazla olan asker kaçakları duruyor. Orduya destek artarken yaklaşık olarak düşman kuvvetlerine yakın bir gücü oluşturuluyor. Buna rağmen Aslıhanlar, Kütahya ve Eskişehir Savaşlarında ordumuz çok ağır bir şekilde yenilgiye uğruyor. Ağır yenilgiye rağmen İsmet İnönü'ye bir ceza verilmiyor. Ve hiç kimse bu durumu vurgulamıyor. Buna rağman İzmirin kurtuluşunda ve 8 ay sonra iki rütbe daha alıyor
Değerli ağabeyim sizin de bahsettiğiz Sarıkamış Harekatı ile ilgili bilgi ve belgeler bizim kayıtlarımız tam manasıyla hemen hemen olmadığı bütün tarihçiler tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Donrak şehit olarak belirtilen 90 bin sayısı her yönüyle beğenilecek bir rakam değildir. Hem sayı doğru değildir hem de bir savaşta şehit sayısının fazla olmasında övünülecek bir taraf ta yoktur. Eğer bir savaşta çok büyük kayıp varsa yanlış giden bir şeyler vardır. Bu yanlışları sadece ordu komutanın sırtına yıkarak kurtulmak hem yanlış hem de vebaldir. O zaman Çanakkalede Zaferinin zaferini Liman Vondarse mi vermemiz gerekiyor? Bir kişinin haricindeki yapılan iş ve işlemler koordineli bir şekilde kişilerin görevlerini yerine getirebilme orantılarıyla direk ilişkilidir.
Sarıkamış Harekatında 10. ve 9. kolordu komutanları stratejik davranış gösterememiş 10. kolurdu komutanı plan ve güzergah dışına çıkmış zamanında savaşa yetişememiş. Kaybettiği zamanı kaznmak için planda olmayan ama kensine göre kestirme yol olarak kabul ettiği Allahuekber Daşlarından kerçoğunu kaybetmiştir.
9.Kolordu komutanı ise düşmek üzere olan Sarıkamışa genel hucumu sabaha bırakmış askerler dışarda sabahlamışlar.Ve dışarda kalan orduya Sarıkamıştaki güçlü sahra topları ile atış yapılmış. Asker hem donarak hemde top atışlarıyla şehit olduğu gibi Sarıkamış'a Rus takviye güçleri gelmişlerdir. Türk ordusunun sayısı azalmış Rus Ordusu'nun ise sayısı çok artmıştı.
Sayın müdürüm ve değerli ağabeyim yazım size karşı bir yazı olmadığını ve sadece çok sevdiğim tarihe borcum olarak görüyor bu sebeple ifade ediyorum. Selam ve dua kalınız.