Ömer kardeşimi ilkokuldan sonra gittiğimiz Beşikdüzü Öğretmen okulunda ilk sene sınıflarımız ayrıydı… İkinci sene aynı sınıfta okuduk. Ömer Bilgen benim arka sıramda oturuyordu ve yanında Osman Peken diye bir arkadaş vardı. Sessiz, varayoğa konuşmayan çok sakin bir çocuktu. Hatta o yıllarda ben biraz daha önce gelişme çağına girdiğim daha hareketliydim…
Ona neredensin dediklerinde Trabzon’unun Beşikdüzü’nün Bulanasa Mahallesindenim diyordu. Hatta bir filmde geçen konuşmayı sınıfta tekrar ediyordu. Filmde çete para basıyormuş ama bastıkları her 100tl 120tl mal oluyormuş. Çete üyesi soruyor. “ Patron bastığımız her 100tl 120 tl val oluyor devam edelim” diye sorduğunu gülerek anlatıyordu
O sene ben sınıf tekrarı yapmıştım ve Ömer Kardeşimle o bir üst sınıfta okuduğu için fazla da görüşemedik.
Ama onu halim selim saygılı ve mazlum bir duruşu vardı. Sanıyorum yetimdi de… Zahireci dedesi ona ve ailesine yardımcı oluyordu… Ömer Bilgen’i hiçbir yanlışın içinde görmedim. Ben son senede İstanbul Çapa Öğretmen Lisesine nakil aldırmıştım. Karne tatiline Beşikdüzü’ne geldiğimde Beşikdüzü’nde Ülkü Ocağına faal olduğunu gördüm ve ocağa gittim. Ocakta öğretmen okulundan başta Orhan Bıçakçıoğlu’nu diğer arkadaşları gördüm…Ömer de ocaktaydı…
Çapa Öğretmen Lisesini ben 6.sınıf olarak bitirdik. Ömer’de Beşikdüzü Kız ilk öğretmen Okulu’nun 7.sınıfını bitirdi ve öğretmen oldu…
İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsüne kayıt için müracaat ettiğimde Ömer Bilgeni çok daha uzun boylu ve yapılı haliyle yanında Beşikdüzü Öğretmen okulundan sınıf arkadaşı ve benimde 2. Sınıftan arkadaşım ve yakın köylüm Hayretin Öztürk, Orhan Bıçakçıoğlu’nu, orada ilk defa tanıdığım Mehmet Ali Demirciyi gördüm. Bir gün sonra ise daha önce tanıdığım Veysel Ayar' Serdar Elçin’i, Kenan Demirbaşı gördüm. Ben, Ömer, Hayrettin, Orhan Beşikdüzü öğretmen okulundan tanışıyor ve arkadaştık... Veysel,Kenan, Serdar,Mehmet Ali lisede okumuşlardı. Beşikdüzünden tam 8 kişi olmuştuk. Fakat daha sonra Serdar Bursa Eğitim Enstitüsüne gitmişti ve bizde okulda Beşikdüzülü olarak 7 kişi kalmıştı
O gün orada Ben, Ömer, Hayrettin, Mehmet Ali Fransızca bölümünü tercihe karar verdik. Veysel ve Kenan Akşam Fransızca; Orhan ve Serdar Matematik bölümünü tercih edip ön kayıt yaptırmıştık…
Kesin kayıt hakkını da kazandıktan sonra Atatürk Eğitim Enstitüsü Gündüz Fransızca da 1/A sınıfında eğitim görmeye başladık.
Ömer Bilgen ile Hayrettin Öztürk okulun ana kapısına çok yakın olan daha sonra adı şehit edilen Ülküdaşımızın adı “Çetin Koçoğlu” olarak verilen özel yurtta kalıyorlardı… O zamanlar yurtlarda kalmak çok meşakkatli ve tehlikeliydi… Gece gündüz din ve millet düşmanı kızıl uşakların silah saldırılarına karşı yurdu korumak yurtta kalanların asli görevleriydi… Yalnızca yurdu değil civarını ve okulunda çevresini güven altına almak şarttı….Alamazsanız ve ya almazsanız okula gelip gitmekte çok zorlanır ve ya hiç gelemezsiniz. Ya da çok can kaybı verirdiniz… Hem yurdu hem okulu hem de civarda hakimiyetinizi tesis edeceksiniz hem de kolluk kuvvetlerinden baskın yemeyeceksiniz…
İşte Ömer Bilgen, Hayrettin Öztürk ve yurtta kalanlar bu zorlu durumla imtihandaydılar. Bu sebeple okulun akşam bölümünde okuyan Ülküdaşlarını da yine yurtta kalanlar korumak zorundaydılar. Akşam bölümü öğrencileri de gittikten sonra okulun sol ve bölücüler tarafından gece bir sabotaja maruz kalmaması için gece beklenmesi gerekliydi. İşte bu sebeple hem ahlaken hem de bedenen güçlü olan kardeşim Ömer’e çok görev düşüyordu…Bunun da ötesinde yakın okullardaki Marksist ve bölücü saldırılara karşı da önlem almak çoğunlukla bu yurtta kalanlara kalıyordu…
Ömer Bilgen kardeşime okulun bulunduğu Fikirtepe Semtinde Ülkü Ocakları Başkanlığı görevi de verilmişti…
O günleri bilmeyenler veya unutanlar için hatırlatayım: Ülkü Ocakları bölgesinde bulunan her yanlışa müdahale etmek ve önlemek gibi tüzüğünde olmayan ama kendilerine Türk Milleti tarafından bir görev verilmişti. Ve bölgeyi de her türlü saldırıya karşı korumak zorundadır. Çünkü o zamanlarda her Ülkü Ocağı sol ve bölücü militanlarca yok edilmesi gereken birinci hedef olarak görülüyordu…. Kolluk kuvvetlerinin duyarsız kaldığı ve ya görmemezlikten geldiği bu kabil hadiselerin üstesinden Ülkü Ocakları gelmek zorundaydı…
Birde bu kabil zorlukların yanında Ömer Kardeşimin tam bir Anadolu çocuğu, şuurlu bir dava adamı, vazife şuuru, samimi bir ülkücü olmasından dolayı dur durak bilmeyen yoğunluk içerisindeydi. İşte bu durumda okuldaki derslerinin çoğuna giremiyordu…
Bir gün Ömer ve Hayrettin’in misafiri olarak öğlen yemeği için Çetin Koçoğlu Yurduna gitmiş Ömer Bilgen, Hayrettin Öztürk, Mehmet Ali Demirci ve ben ekmekle soğan yedikten ağzımız kokulu şekilde Fransızca laboratuvar dersine girmiştik….
Trabzon-Beşikdüzü’lü olarak Fransızca bölümünde okuyan Ben, Ömer Bilgen, Hayretin Öztürk Lamour Bomen isimli Fransız hoca bizi dersinden bırakmıştı. Lamour Bomen ateist biriydi. Hayrettin ve Ömer bir iki kere ona ters davranmıştı… Oda bize çok kızıyordu. Enstitü kuruluna verdiğimiz dilekçe gereği yeniden imtihan olduk. Yakup Orhan Hocamızın da komisyon üyesi olduğu sözlü sınava alındık ve yine başarısız sayıldık… Hatta Yakup Orhan Hocamızla Feneryolu’na kadar rica etmemize rağmen bizi sınıf geçirmedi. Ve bize “Aslında ben Ülkü Ocaklı kafalıyım ama yapamam” demişti.
Ben, Ömer, Hayrettin bir yıl bekledik…Ömer Bilgen Atabay İlaç Fabrikasında çalışıyordu. Orada sendika temsilciliği yapıyordu. Ondan fabrikaya ülkücü arkadaşların alınmasını istemiştik ve alınmalarını da sağlamıştı…
Bu arada Ecevit Hükümeti eğitim enstitülerini Marksist-Leninist ve bölücülerle doldurmuş tu. Ülkücülerin okulda okumaları engellemeye başlamışlardı. Atatürk Eğitimdeki bir çok arkadaşlar özellikle Çetin Koçoğlu Yurdunda kalanların kesinlikle okulda okumamaları için bir çok dolaplar çevirmeye başlamışlardı. Çoğu haksız cezalarla okuldan atılmış ve ya sürülmüşlerdi… Ülkücü öğrencilerin hepsi hükümetçe düşman olarak görülüyordu…
Daha sonra Ömer Bilgen, Hayrettin Öztürk, Mehmet Ali Demirci ve Orhan Bıçakçıoğlu yurttan ayrılarak minibüs yolunun Göztepe-Çemenzar’ın karşısı Merdivenköy tarafında bulunan Ekim Sitesi 4. Ya da 5. Katta bir daire de kalmaya başlamışlardı. Hatta bir gün bende o dairede misafir olmuştum. Daha sonra Ömer kardeşimiz Atabay’da biraz daha çalıştı. Bende o arada başka bir fabrikada yöneticilik yaptım.
Ben tek dersi vermiş 1979 yazında okula devam ettim. Sınıfımı geçtim. Yazın yapılan senato ve ara seçimde Ecevit büyük yenilgi almıştı. Ecevit istifa etmişti. Adalet Partisi MSP ve MHP nin dışardan desteklemesiyle azınlık hükûmeti kurulmuştu. Ama İstanbul Atatürk Eğitim Kadrosu değiştirilmemiş ti. Yine sol militan hocalar görevlerindeydi…Bir çok arkadaş nakil alıp Marksist hocaların olmadığı eğitim enstitülerine gitmişlerdi. Fransızca bölümü yalnızca Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde vardı. Ama oranın da kadrosu değiştirilmemişti. Fransızca bölümü nakil almadan Fikirtepe’ den mezun olmaya karar verdik…
Ecevit hükümetince okula sokulmayan Ülkücü öğrenciler AP hükümeti kurulunca okullara girdiler. Azda olsa okulda denge sağlanmış gibiydi… O dönemlerde bazı günlerde Türkiye’de 40-50 kişi olaylarda öldürülüyordu. Türkeş Beyin bütün Türkiye de “ Gönül Seferberliği” anlayışı önermesini; Ülkücü Gençlik Derneği Genel başkanı Muhsin Yazıoğlu’nun “Silahları bırakalım kaleme sarılalım” teklifleri sol anlayış, aydınlık grubu ve marksist- Leninist militanlar karşı propaganda ile uygulama alanı bulamıyordu… Diske bağlı İstanbul Belediyesi işçilerinin çöpleri almamaları büyük bir hastalık tehlikesi oluşturdu için İstanbul Ülkücü Gençlik Derneği üyeleri gönüllü çöp toplama faaliyetleri de kara propaganda ile etkisiz kılınmaya çalışılıyordu…..
Yani Sosyalistler, Aydınlıkçılar, Marksist- Leninistler, çeşit çeşit komünistler, siyasal İslamcılar her yönüyle devleti yıkmak için çalışıyordu….Ülkücüler vatan savunmasında yalnız kalmıştı. Yalnız kalmaları bir yana kolluk kuvvetlerinin çoğu bile Ülkücülere karşıydı…
İşte böyle bir zamanda 27 Aralık 1979 tarihinde yabancı ideoloji uşaklarının tertipleyip sahnelediği “Kahramanmaraş olayları” yıl dönümünde döktükleri kana doymayan Allah ve millet düşmanları Ömer Bilgenin Memleketten gelerek Kadıköy Hasan Paşa Moralı İbrahim Paşa Sokakta arkadaşlarının yanında misafir olarak kaldığı ilk akşamda kaldığı ev komünist militanlar tarafından taranması sonucu şehit oldu. Aynı olayda arkadaşı Gökhan Tekson’da şehit olmuş. Maraşlı Remzi adında da bir Ülküdaşımız felç olmuş…
Her gece televizyon haberlerini mutlaka izliyor. Nerede ülküdaşımızın şehit edildiğini öğrenmeye çalışıyorduk. Televizyon Kadıköy Hasanpaşada Ömer Bilgin ve arkadaşı öldürüldü dedi. Ben Ömer Bilgin olarak duydum. Ama spikerin Bilgen’i Bilgin okuyabileceğini düşünemedim. Kardeşim Ömer Bilgenin şehit edileceği hiç aklıma gelmemişti. Zaten İstanbul’a geldiğini de bilmiyordum. Ben onu İlçemiz Beşikdüzü’nde olduğunu zannediyordum. 28 Aralık günü bir akrabamı Kadıköy Hasanpaşaya yani Ömer kardeşimin şehit edildiği semtte bir doktora götürmüştüm. Doktorun yazıhanesinde de Hürriyet gazetesinde şehit edilen kişiden yani Ömerden bahsediyordu ama hem fotoğraf yoktu hem de adı Ömer Bilgin olarak yazılmıştı… Ömer Bilgen kardeşimin şehit edilmesi aklımın ucundan bile geçmemişti…
Birkaç ay sonra Atatürk Eğitim Enstitüsü son sınıf öğrencisiydik ve okul çıkışında minibüs yolunda sol militanların üs olarak kullandığı pastaneden militanlarca bize ateş açıldı. Biz dev tepki verdik. Askerler de bize sert davranınca İstiklal marşı söyleye söyleye askerlerden kaçarken yanımda olan arkadaşım Mehmet Ali Demirci’ye
-Yahu Mehmet Ali Ömer nerede? Neden okula gelmiyor diye sorduğumda o da
-Ömer şehit oldu deyince çok üzüldüm…
O zamanlar ben Ömer Bilgen kardeşimin davaya samimiyetle bağlılığını, yiğitliğini bildiğim için "Ömer kardeşimi ya dibi karanlık İstanbul yada Allah harcar geri kalan kimse harcayamaz" demiştim…Allahım onu sevdi onu kendine aldı. Ve onu İstanbul harcadı…
Ömer Bilgen kardeşimin Kabri Trabzon Beşikdüzü İlçemizin Beşikdağ Mahallesindeki Çavuşlu mevkiinde bulunmaktadır.
Benim Hemşerim, hem Beşikdüzü Öğretmen okulundan sınıf arkadaşım hem de İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsünden Gündüz Fransızca 1/ A Sınıfından sınıf arkadaşım Ömer Bilgen’inin ruhu şad, mekanı cennet olsun. (Amin) Ruhuna Fatiha
Sınıf Arkadaşı
Mehmet ARSLAN
(Ömerin fotoğrafı ve ömerle fotogralarımız 1977- ilkbahar)
/images/25994501_1766959536712596_7547304526493210571_n(1).jpg
/images/IMG-20171228-WA0011.jpg
/images/IMG-20171228-WA0012.jpg