Farsçada “yeni gün” anlamına gelen Nevrûz, 21 Martta Orta Asya’dan Orta Doğu’ya ve Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada yaşayan halklar tarafından kutlanmaktadır. Antik dönemlerden itibaren çeşitli halklar, tarımsal faaliyetlerin ortaya çıktığı baharın başlangıcında ve hasat mevsiminde kutlamalar yapmıştır. Meselâ Eski Bâbil’de Akitu festivali denilen kutlamalar yılın ilk ayı sayılan nisanın ilk on iki gününe tekabül ederdi. İbrânîler ise 1., 6., 7. ve 9 ayların ilk günlerini yeni yıl günü olarak kutlardı. İsrâiloğulları’nın, kökeni Ken‘ânîler’e kadar uzanan yedi günlük Fısıh (Mayasız Ekmek) bayramı da yılın ilk ayında arpa hasadına denk düşerdi. Tarımsal faaliyetlerin sonunu ifade eden ve Zagmug (Akiti) diye adlandırılan hasat bayramı Sumerlerce de kutlanırdı.
Orta Çağdan itibaren çeşitli Türk boylarınca tabiatın yeniden uyanışı ve tarım faaliyetlerinin başlangıcı vesilesiyle düzenlenen 21 Mart bahar kutlamaları Nevruz olarak adlandırılmıştır. Aynı tarih bazı Türk boylarınca kullanılan takvimlerde yılbaşını temsil etmektedir. Nitekim gerek güneşe göre düzenlenen 12 hayvanlı Türk takviminin, gerekse Sultan Melikşah’ın Celâlüddevle lakabına atfen kullanılan Celâlî takviminin başlangıcı (Nevrûz-ı sultânî) 21 Marttır. Çeşitli Türk boyları 21 Marttaki yılbaşı bayramı için Nevruz kelimesinin farklı telaffuzlarını kullanmaktadır. 21 Mart Nevruz şenlikleri gerek Asya Türk boylarında gerekse Selçuklu ve Osmanlı Türklerinde büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. Selçuklularda Nevruz resmî bayramdı. Osman döneminde kaleme alınan nevrûziyyeler, hekimbaşılar tarafından saraya takdim edilen Nevruz macun ve Nevruz bahşişleri bilinmektedir. Takvim müneccimbaşı tarafından her yıl nevruzda hazırlanır, padişaha, sadrazama ve diğer devlet ricâline takdim edilirdi. Nevruz, Osmanlı devlet adamlarının ve aydınlarının birbirlerini tebrik ettikleri bir bayramdır. Nevruz kutlamaları özellikle 1980’li yıllardan itibaren Türk cumhuriyetlerinde resmî bayram hâlini almıştır.
Nevruz’un Hz. Peygamber tarafından tasvip edildiği telâkkisi doğru olmayıp bu kutlama büyük ihtimalle İran’ın Müslümanlarca fethi sonrası İslâm geleneğine girmiştir; ilk resmîleştirenin Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî olduğu ve Fâtımîler döneminden itibaren bu kutlamaların yapıldığı bilinmektedir. Abbâsî Halifesi Mütevekkil-Alellah’ın Nevruz merasimlerinden çok hoşlandığı, oyunculara ve halka kırmızı-siyah ve sarıya boyanmış dirhemler dağıttığı söylenir. Nevruz İslâmî gelenekte çeşitli tarihî şahsiyetler ve olaylarla irtibatlandırılmıştır. Şiî ve Bektaşî geleneğinde Hz. Ali ile ilgili birçok olayın Nevruz gününde vuku bulduğu, meselâ Nevruz’un Hz. Ali’nin doğum günü, Hz. Fâtıma ile evlendiği gün ve Hz. Muhammed tarafından halifeliğinin ilân edildiği gün olduğu ileri sürülmüştür. Halk inanışına göre Hz. Âdem Nevruz gününde yaratılmış, Âdem’le Havvâ Arafat’ta o gün buluşmuş, yine o gün Allah insandan kendisinin rab olduğuna dair söz almıştır. Nevruz’un Hz. Nûh’un tûfan sonrasında karaya ilk ayak bastığı, Hz. Yûsuf’un kuyudan, Hz. Yûnus’un balığın karnından kurtulduğu, Hz. İbrâhim’in putları yıktığı gün olduğu da düşünülmüştür. Bununla birlikte bazı İslâm âlimlerinin Nevruz kutlamalarına karşı çıktıkları ve bunun ateşperest geleneğin bir uzantısı olduğuna dikkat çektikleri bilinmektedir.
Nevruz kutlamalarında dikkat çeken hususlar arasında en çok ateş ve su unsurları yer almaktadır. Nevruz günü ve akşamı insanlar meydanlarda yakılan ateş başında toplanarak günahlarından arınmak ve talihlerini düzeltmek için ateş üzerinden atlarlar. Bazı Türk boylarında Nevruz’da ateşte demir ısıtılıp dövülür. Nevruz öncesi buğday, mercimek vb. tahıllar ıslatılıp çimlendirilir; elde edilen yeşil bitkiler ilâve taze yapraklar ve çiçeklerle birlikte evlerde hazırlanan Nevruz masalarında kullanılır. Nevruz masalarına Kur’an, boyalı yumurtalar, ayna, su dolu kâse, çeşitli meyve, tatlı ve baharatlar konulur. Bazı toplumlarda söz konusu bitkiler kutlamalar sonunda törenle nehre atılır. Bazı topluluklarda bu bayram için ayrılan sığırlar kurban edilir. Nevruz için özel olarak pişirilen yemeğin topluca yenilmesi, bayram süresince çeşitli yarışmalar düzenlenmesi ve oyunlar oynanması gibi âdetler de yaygındır.
Nevruz kutlamalarında 7 sayısıyla ilgili bazı gelenekler göze çarpmaktadır. Meselâ eski İran geleneğinde Nevruz törenlerinin bir parçası olarak 7 saksıya 7 çeşit tohum ekilir ve kutlamaların başlangıcında şahın önüne 7 çeşit tahıl, 7 ağaçtan taze dallar ve 7 gümüş para konurdu. Yine Nevruz dekorasyonu yedi çeşit nesneyle yapılırdı. Günümüzde de Nevruz yemeğinde 7 çeşit tahılın kullanılması bu sayıyla ilgili geleneğin devam ettiğini göstermektedir.
Nevruz sözlü ve yazılı kültürün en önemli kaynağı olmuş, başta Fars edebiyatı olmak üzere Müslüman milletlerin edebiyatlarında önemli yer tutmuştur. Özellikle Şîa’daki konumu sebebiyle dinî metinlerde yer almış ve birçok eserin konusunu teşkil etmiştir. Şîa’nın İran’da resmî mezhep hâline geldiği Safevîler döneminde bu konuda çok sayıda risâle yazılmıştır. Şiî kültüründe dinî rivayetlerde çokça zikredilmiş olan Nevruz’un Şiî geleneğinde âdetlerin söz konusu edildiği kitaplarda da bahsi geçer.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi