Başka bir “bop eş başkanı dünya lideri” adayı var mı ufukta ?
İngiltere'de yayınlanan, epeydir AKP’li gerici basından saymalı sövmeli eleştiriler alan haber ve yorumlarıyla bildiğimiz The Times'ın yazarı Roger Boyes, gazetenin geçenlerdeki sayısında yayınlanan makalesinde referandumdan 'Evet' sonucu çıkmasının Orta Doğu için de olumlu bir gelişme olacağını yazdı. Ve tabiî ortama uygun olmadığından (!) medyada haber konusu bile olmadı. Aslında ortam çok uygundu da ona “uygun” diyecek, öyle değerlendirecek medya yoktu.
"Orta Doğu'nun daha güçlü bir Erdoğan'a ihtiyacı var" başlıklı makalesinde referandumdan 'Evet' sonucu çıkmasının kazanmasının Türkiye'deki muhalifleri üzeceğini ama Orta Doğu için iyi olacağını öne süren Boyes'e göre, Batı'nın Recep Bey’le iyi ilişkiler kurması gerekiyor.
"Türkiye'nin kabadayı sultanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında daha fazla endişelenmeli miyiz?" sorusuyla başlayan yazıda muhaliflerin, referandumdan 'Evet' çıkması durumunda Erdoğan'ın yetkilerini istismar edeceğini ve baskıları artıracağını, 'Hayır' çıkması durumunda da olağanüstü hâli sonsuza kadar uzatacağını söylediğini aktardı.
The Times gazetesinin Berlin muhabiri olan, Almanya ve kuzey Avrupa haberlerinden sorumlu Boyes, önemli bir Doğu Avrupa uzmanı olarak da biliniyor. Boyes’in, iyi okunarak değerlendirilmesi, Beyaz Saray’dan Nato’ya, Pentagondan CİA’ya, Almanya’dan Moskova’ya ve elbet bütün Kürdistanlara ve dahi Suriye ve Irak’a herkesin gündeminde olduğundan şüphe de duyulmaması geren gerçekleri oraya koyan yazısındaki bazı görüşleri, geleceğin politikalarını bugünden görebilmek amacıyla başlıklar hâlinde özetliyorum:
- "Buna rağmen bugün Orta Doğu'nun ihtiyacı olan şeyin anayasal sınırları içinde hareket eden daha güçlü bir Erdoğan'dır.”
- "Erdoğan hiç bir zaman AB'nin veya Türkiye'nin şehirli liberallerinin seveceği türden bir demokrat olmayacak. Ama Singapur'u bir nesil içinde üçüncü dünyadan birinci dünyaya taşımayı başaran Lee Kuan Yew gibi bir otokrat olabilir.”
- "1. Erdoğan Arap Baharında ülkelere örnek gösterilen bir modelin lideriydi. 2. Erdoğan ise derin devlet korkusu ve Suriye'deki gelişmeler nedeniyle kimseye güvenmeyen bir otokrata dönüştü.
- "Türkiye'deki arkadaşlarım saflığımla dalga geçse de Pazar günkü referandumu kazanması durumunda 3. Erdoğan'ı görebileceğimizi düşünüyorum.”
- "Esat rejiminin son yıllarında görevde olan ve sürekli arkasını kollamak zorunda olmayan güçlü bir Türk lideri, tam da ihtiyaç duyulan şey. Vlâdimir Putin'in Şam'daki gücü azalırken, Türkiye'nin bölgesel otoritesi yalnızca artabilir.”
- "Kendisine daha çok güvenen bir Türk lideri, içerdeki muhaliflerinin de yalnızca farklı düşündükleri için terörist olmadığını kabullenebilir.”
- "Eğer Batı, Erdoğan'ı rehabilite etmek istiyorsa hem Batı'nın hem de Rusya'nın askerliğini yapan Kürt militanlarla ilişkisi problemini çözmek zorunda.”
Aman dikkat ! Bu görüşler için “doğrudur, yerindedir” de demiyorum “yanlış, olacak şeyler değil” de ! Hattâ bunların tam tersi iddialardan ne eksik ne de fazlaları var bence ! Ama zaten gelecekle aramızdaki zaman perdesi böyle görüşler üzerinde akıl yürüterek aralanmaz mı? Ve bu “akıl yürütmeler” önkabule dayanan çoğu da saçma sapan, akıl dışı, insana havanda su dövdüren komplo teorilerinden daha verimli değil mi?
Yeri gelmişken, meselâ tıpkı o güzelim Karadeniz insanımızı, Temel’imizi, Olu Hoca’mızı bir epey saf gösteren o güzelim fıkraları yine Karadenizlilerimizin uydurduğu, yakıştırdığı, anlatılmasından rahatsızlık duymak bir yana, bizzat kendileri en güzel anlatarak yaşattıkları gibi, Yahudilerle ilgili komplo teorilerinin çoğunu da yine Yahudilerin, hazırladıkları komployla beraber yürürlüğe koydukları, piyasaya sürdükleri de acaba gerçekten bir komplo teorisi mi?