Bir siyasi parti lideri bugünkü grup konuşmasında yıllarca birlikte oldukları arkadaşlarına öyle ithamlarda bulundu ki, ‘Döneklik’ konusunda yazacaklarıma ışık tutmuş oldu.
Bu siyasi lider her zaman ki gibi esti gürledi. Tabii ki iktidara değil, yıllarca birlikte mücadele ettikleri yoldaşlarına…
Genellikle öyle olur…
Daha önceki birliktelikten kopanların bu davranışları eski arkadaşları tarafından hoş karşılanmaz, ‘döneklik’le suçlanmalarına neden olur.
Suçlayanlar iyi bilirler ki, ne söylerlerse izi kalacaktır…
Artık gidenler davadan döndükleri için dönek’tirler. Teşkilatlarda ne olup bittiğinden haberdar olmayanlar nezdinde ise davadan dönenlerin, hoş karşılanmıyor olması, genellikle kuraldır.
En çok ithamları da bu kesimler yapmaktadır.
Aslında döneklikle suçlananların eleştirileri yıllarca dikkate alınmamış, her alanda var olmaları kısıtlanmıştır. Şeytanın aklına bile gelemeyecek türlü türlü entrikalarla gitmeleri için her yol denenmiştir.
Gerçekten de her ‘itiraz’ eden “dönek” midir?...
Belirli bir görüş ya da düşünce çevresinde toplanmış olanlardan, anlaşmazlığa düşerek ayrılanların tümüne ‘dönek’ dememiz mi gerekiyor?
Elbette hayır; ama, ne yazık ki yapılan da budur.
Bir ideolojik gruplaşmada ortaya çıkan anlaşmazlıkta grupta kalanlar, gidenleri ‘dönek’likle suçlarlar. Ayrılma, görüş farklılığına dayanıyorsa eğer bu, makul ve kabul edilebilir bir gerekçedir.
Asıl kabul edilemez olan, ortada hiçbir entelektüel gerekçe yokken ve hiç kimseyle bir ihtilafa düşmemişken, deyiş yerindeyse, durup dururken, gerçekleşen ayrılmalar’dır.
Bu gibi ‘ayrılmalar’da, kişinin kendi kendisiyle hesaplaşarak bu sonuca varmış olması ihtimali ne kadar mümkünse, işin içine birtakım menfaat hesaplarının da girmiş olması ihtimali de o kadar mümkündür.
İlki ‘kopma’dır, ikincisi döneklik !...
Dolayısıyla, entelektüel bir mesele üzerinde tartışarak ayrılmanın, ahlaken olumsuzlanması söz konusu olamaz.
Bir siyasi partiden ötekine ya da, bir entelektüel platformdan ötekine geçişi adet haline getirmiş olanları bir yana bırakıyorum (galiba, onlara ‘dönek’ değil de ‘FIRILDAK’ deniyor!), ama herhangi bir fikri anlaşmazlığa düştüğü konusunda hiçbir emare yokken, gömlek değiştirir gibi, parti ya da ideoloji değiştirenler, genellikle, ‘dönek’liklerinin, ya ‘ego’larının ya da cüzdanlarının (ya da, her ikisinin!) şişkinliği ile ilişkilendirileceğini hesaplamak zorundadırlar.
Bir de ne olursa olsun ‘dönme’yenler var ki, çoğu kez ahlaki değerler açısından olumlanarak yüceltilenler onlardır; bir davaya inanmış ve asla o davadan vazgeçmeyecek olanlar!
İşte bunlar, kahramanlardır.
Bu insanları; Milliyetçiler, Sosyal Demokratlar, Devrimciler, Ülkücüler, İslamcılar, Alperenler, Türkçüler, Milli Görüşçüler, Atatürkçüler gibi nice oluşum içerisinde, fikirleri, adları, amblemleri sloganları ve hayata bakışları ne olurlarsa olsunlar onları görmek bulmak da her zaman mümkündür.
Siz siz olun, görürseniz ya da bulursanız, bu kahramanları, bir partinin ismine, amblemine, sloganlarına sıkıştırmayın…
Yapmamız gereken, birbirimizi anlamak, konuşmak, dinlemek ve en önemlisi ise birbirimize karşı hoşgörülü olmak…
Merak etmeyin gerisi zaten gelir...