Ülkemizde çok partili hayata adım atıldığı günden bugüne “ siyasette seviye “ tartışmalarımız hala devam ediyor…
Demokrasi kültürünün olmazsa olmazları arasında yer alan eleştiri ve tahammül gibi kavramlara ne yazık ki siyasi hayatımızda gereken önemi vermiyor veya veremiyoruz. En kolay yolu seçip yapılan eleştirileri değerlendireceğimize onları biranda” siyah - beyaz” yaparak ortamı germeyi tercih ediyoruz. Meclisimizde zaman zaman gördüğümüz kavgalar, dövüşler, havalarda uçuşan hakaretler, küfürler bunun en somut örnekleri değil mi?…
Bu ülkede siyaset genellikle, rakiplerinden daha çok bağırıp çağırmak, her söylenene cevap vermek, kendi doğrularından başka doğruların da olabileceğini kabul etmemek olarak algılandı…
Düne baktığımızda; İnönü-Bayar, Demirel-Ecevit, Özal-Demirel, Çiller-Yılmaz tartışmalarını konumuza örnek olarak verebiliriz.
Bu gününde dünden bir farkı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Erdoğan ile Kılıçdaroğlu ve Bahçeli atışmalarına tartışmalarına kalındığı yerden devam ediliyor. Seçimler yaklaştıkça liderler; seslerini yükselterek, bağırıp, çağırarak hem oy toplamaya çalışıyorlar hem de seçmenlerine mesaj veriyorlar.
Parti grup toplantılarında, meclis konuşmalarında, miting meydanlarında, basın toplantılarında saldırgan bir üslup kullanmak, bağırıp çağırmak, hakaret etmek, rakiplerini küçük düşürmek artık olağan oldu…
Ne yazık ki siyaset de ki seviyesizlik her gün artmakta…
Artık siyasetçilerimiz “ rakiplerini sözle dövmekten, öfke ve nefret saçan üsluplarından “ ne zaman vazgeçecekler…
Siyasi hayatımıza yakışır bir üslubu ne zaman göreceğiz…
“ Siyasetteki Seviyesizliği “ bitirmede milletimize büyük görevler düşmekte…
Meseleleri başlarına bela eden siyasetçilerden çözüm olmayacağını bildiklerinden mi ne çözümlerden daha çok siyasi kavgaları seyretmeyi seviyorlar…
Evet, milletimiz her ne kadar kendi derdine düşmüş olsa da nezaket dışı hakaretlere alkış tutmamalı ve prim vermemelidir…
Selam ve dua ile
Melih Perçin
11 Aralık 2013 Çarşamba 22:35