Türk milletinin dışarıki düşmanları bütün dünyadır. Bunu tarih bize edebî bir öğüt hâlinde hikâye eder. İçerdeki düşmanları ise üç tanedir. Komünist, Yahudi ve dalkavuk.
Komünist, vicdanını Yahudi Marks’a satmış olan vatansız serseri demektir. İşçi diktatörlüğünün kurulduğu yerde cennete varılmış olduğunu zanneder. O, bazen bu zannında samimi olan bir aptaldır. Bazen de samimi değildir, aldatmak için böyle söyler. O zaman da kalleştir. Komünist, dünyada patronla işçi arasındaki hukuk musavatsızlığını halletmek için ortaya atıldığını söyler. Bunun için de ilk yaptığı iş dinleri, milliyetleri, vatanları inkâr etmektir.
Komünist, dünyadaki bütün meseleleri “mide” ile izah etmek gayretindedir. Ona göre “milliyet” midesi dolu olanların, midesi boş olanları kullanmak için vasıta ettiği bir tuzaktır. Milliyetler kalkarsa dünya cennet olacaktır. Türkiye’deki komünistlerin çoğu Türk değildir. Asıl milliyetlerini kaybederek Türkleşmiş melezler veya gayrı Türklerdir.
Türk milliyetini kökünden kıracak her hangi bir harekete bunların iştiraki, şuuraltlarında yaşayan “Türk’e kin” ile izah olunabilir. Komünistlerin bir kısmı züğürtlerdir. Başkalarıyla musavi olmak için başka çıkar yol göremedikleri için bu dipsiz yola dalmışlardır. Bir kısmı da cinsî hayatlarında ihtibas yapa yapa tereddi etmiş aşağılıklardır. Komünist cemiyette kolayca kadın bulabilmek düşüncesi onları bu yola atmıştır. Bir kısmı, komünist merkezlerinden para ve rütbe alan kabadayılardır. Bir kısmı da budalalardır. Bilmeden, anlamadan, görmeden bu işe girişmişlerdir. Fakat her ne olursa olsun komünist vatan hainidir. Halkının ancak binde biri işçi olan ve işçisinden çok başka sınıf halkları ezilmiş bulunan Türkiye’de işçi sınıfının menfaatleri müdafaa için ortaya atılmak bahanesi gülünçtür. Onların hakiki maksadı bizi komünist merkezlerinde esir etmektir. Sistemli bir tarzda ırkımızı imha eden merkezlere…
Komünistlere verilecek cevap şudur: Türkiye’de servet haksızlığı ve gayrı meşru suretle kazanan zenginler varsa bunu düzeltmenin yolu Komünizm değildir. Komünizm ileri bir hamle ise bu hamleye geri, kaba ve ahmak mujik kılavuzluk edemez. Beşeriyetin rehberliğini Almanlar ve İskandinavlar gibi en ileri milletler iddia ederlerse hak kazanabilirler. Fakat Ruslar, asla ! 10.000.000 işçinin yaşadığı koca Almanya’da komünistler en çok 6.000.000 taraftar bulabilmişlerdi. Bugün ise milliyetçiliğin çelik yumruğu orada Komünizmi ezmiştir.
İkinci düşman Yahudi’dir. Onun Allah’ı paradır. O, cebine birkaç para koyabilmek için gölgesinde yaşadığı bayrağı satmaktan çekinmeyen namussuz bir bezirgândır. Hangi memlekette oturuyorsa oranın düşmanıdır. Fakat bu düşmanlığını açıkça değil yüze gülerek, tezellül ederek yapar. Yahudi mayi gibidir. Derhal bulunduğu kabın şeklini alır. Yer yer kurulan Yahudileri Türkleştirme cemiyetleri bu zelil politikanın neticesidir. Bununla Cihan Savaşında düşmanlarımıza casusluk ettiklerini, mütarakede Türklüğü tahkir ettiklerini unutturmak isterler. Hattâ daha ileri giderek kendilerine Türk adları takarlar. Yahudi iki türlüdür. Biri asıl Yahudi’dir, bu dilinden tanınır. Biri de Yahudi dönmesidir. Bu dilinden tanınmaz. Bunu tanımak için yüzünün mütereddi Yahudi hatlarına dikkatle bakmak lâzımdır. Yahudi ile Yahudi dönmesinin hiç bir farkı yoktur. Biri “biz Yahudiler” derse öteki de “Siz Türkler” der.
Üçüncü düşman dalkavuktur. Bunlarda Yahudi gibi daima kuvvetli olan tarafı iltizam ederler. Hayatları “yaşasın” diye geçer. Türkiye’nin fertleri, hükümetin bütün icraatlarını beğenip alkışlamağa mecbur olmadıkları halde bunlar onu alkışlamayı “farzı ayın” hâline getirirler. Vicdanı ve ilmî kanaatlerine göre yanlış gördükleri şeyi korku veya dalkavukluk saikasıyla doğru imiş gibi alkışlayanlarla onları açıkça tenkit edenlerden hiç şüphesiz ikinciler doğru hareket ettikleri halde bunların hareketlerin inkılâba muhalefetle itham ederler. Onlara göre inkılâbın öz çocuğu olmak için dalkavuk olmak lâzımdır. Fakat işin en kötü ciheti kanaatlerini açıkça söyleyen vatandaşları kötülemek kabiliyetinde olmalıdır. Onlar düşünmezler ki, düşüncelerini apaçık söyleyen vatandaşlara kötü gözle bakılmaktan vazgeçilmezse artık Türkiye”de doğru sözlü ve cesur insan yetişmesine imkân kalmayacaktır. Bu dalkavuklar daima Türkiye”nin en hür memleket olduğunu söylerler. Fakat ufak bir tenkit üzerine bastıkları yaygara ile düştükleri gülünç tezatı göremezler. Bu dalkavukların yüzüne karşı dalkavukluklarını tenkit ederseniz alacağınız cevap şudur: “Ne yapayım ben dört çocuk babasıyım” veya “Ben başımdan korkarım, ne yapayım?”. Türkiye”de komünist en çok 10.000, Yahudi 100.000’dir. Dalkavuğun sayısını ise Tanrı bilir.
(Orhun, 12 Mart 1934, S. 5)