Osmanlı sadrazamlarının çoğu Saray okulu olan Enderun'dan yetişme devşirmelerdir.Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ise 1634 yılında Merzifon'un Marınca köyünde doğmuş bir Türktür.Babası Sipahi beylerinden Oruç Bey'dir.Oruç Bey Bağdat seferinde şehit olunca dört yaşında yetim kalmıştır.
Zamanının güçlü kişisi olan Köprülü Mehmet Paşa babasının yakın dostuydu.Onu himayesi altına alıp çok iyi yetişmesini sağladı.Medreseden yetişmiş ender sadrazamlarımızdandır.
Daha sonra Köprülü Mehmet Paşa'ya damat olmuştur.
En büyük ülküsü Osmanlı Devletini Kanuni Sultan Süleyman devrindeki gücüne eriştirmekti.Şahsi bazı kusurları olsa da,dirayetli ve hatalarını telafi edebilecek güçte olduğu anlatılır.
Osmanlı Devletinde her şeyin kötüye gittiği bir dönemde Köprülü Mehmet Paşa bu kötü gidişata son vermiş hatta bir canlanma dönemine girilmiştir.
Osmanlı padişahı Avcı Mehmet zamanında yedi yıldan fazla sadrazamlık (günümüzün başbakanlığı)yapmıştır.(3-Kasım-1676, 15-Aralık-1683)
İkinci Viyana kuşatmasındaki başarısızlık onun kaderini belirlediği gibi,Osmanlı Devleti için de bir gerileme ve çöküş sürecinin başlangıcı olmuştur.
VİYANA KUŞATMASI NEDEN BAŞARILAMADI?
Türklerde eskiden beri,bir şehir kuşatıldığında kendiliğinden teslim olması beklenir,teslim olunduğunda şehre ve insanına zarar verilmezdi.Teslim olmazsa,ordunun şehri yağmalama hakları vardı.Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın amacı Viyana gibi çok güzel bir şehri teslim alarak ele geçirmek ve şehrin yağmalanarak güzelliklerinin bozulmasını önlemekti.
Bu sebeple kuşatma uzayınca Jan Sobieski önderliğindeki Lehistan(Bugünkü Polonya)ordusu yardıma yetişti.Osmanlı Devletine kırgın olan Kırım hanı da bu yardıma gelen Lehistan ordusunu engellemeyince iki ateş arasında kalan Osmanlı ordusu büyük bir bozgun yaşadı.
Merzifonlu,Viyana'yı alacağından o kadar emindi ki zaferden sonra ihtişamlı bir geçit resmi yapabilmek için İstanbul'dan en nadir hazinelerini Viyana önlerine getirmişti.Hepsi savaş alanında düşmana kaldı.Hatta bırakılanlar arasında çuvallar dolusu çekilmemiş kahve de vardı.Avrupalılar bu sayede kahve ile tanışmış oldular.
Fındıklılı Mehmet Ağa'nın Silahlar Tarihi'nde şöyle yazar:
"Viyana Bozgunu haberi Edirne'ye ulaştığında,paşanın karşıtlarının göbek atıp oynadıklarını,akşam üzeri avdan dönen padişahı idamı için ikna ettiklerini"yazar.
Paşa Belgrat'ta öğle namazına duracağı sırada durum kendisine görevlilerce bildirilir ve kendisinden Mühr-ü Hümayun,Sancak-ı Şerif,Kabe Anahtarı geri istenir.Kendisi de "Emir padişahımın"deyip teslim eder.Kendi eliyle,kürkünü ve sarığını çıkarır.Cellatlar gelip ipleri çekince ruhunu teslim eder.
Yani kellesi uçurulmamış,boğularak öldürülmüştür.Şimdi ölümün ne farkı var denilebilir.Çünkü çok eski bir Türk geleneği Osmanlı döneminde de uygulanmıştır.Bu geleneğe göre hanedan mensupları,suçlu da olsa kişiliğine saygı duyulan devlet adamları kan akıtılmadan boğdurularak öldürülürlerdi.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,Merzifon'a cami,bedesten(kapalı çarşı)ve sayısız çeşmeler yaptırmıştır.
Şevket Sezer