Değerli dava arkadaşlarım,
Öncelikle, hepinizin bildiği üzere bugün sabah saatlerinde Erciyes Üniversitesi önünde, çarçı iznine çıkan askerlerimizin bulunduğu otobüse bombalı saldırı düzenlenmiştir. Silahsız askerlerimizin, sivillerimizin, evlatlarımızın etkilendiği bu kahpe saldırı sonucu şehit ve yaralılarımız mevcuttur. Sizlerin de huzurunda aziz şehitlerimize Tanrı’dan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Henüz gözümüzün yaşı kurumamışken, acımız soğumamışken çıkıp buraya gelen siz değerli soydaşlarıma sonsuz minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Arkadaşlar! Dünya üzerinde hiçbir millet yoktur ki, Türkler gibi savaşabilsin; hiçbir millet yoktur ki Türkler gibi mücadele verebilsin ve yine hiçbir millet yoktur ki Türkler gibi ölüme yürüyebilsin! Evet arkadaşlar, biz ölüme yürüyenleriz! Ölümlerle eğlenenleriz! Düşenlerin ardından, belki birkaç dakika sonra şehit olacağını bile bile kalkıp kurşunlara göğüs gerenleriz. İstiklalse konu, bağımsızlıklsa ucu, vatansa sonu; kefensiz yatmaya razı olanlarız.
Sarıkamış'ta donarak can verenleriz, cephe cephe, siper siper şehit düşenleriz, bilmem kaç coğrafyada bilmem kaç kere uçmak denen yurda asker gönderenleriz. Dinmedi acımız, o günden bugüne. Dinmedi toprağın susuzluğu kanımıza, doymadı al bayrağımız şehit kanına. Çok canlar verdik biz, ülkü denen nazlı gelin uğruna!
Ancak, artık düşünmek zamanıdır. Üstte mavi gök mü çökmüştür? Yerde yağız yer mi delinmiştir? Şehit kanı yerde kalırken başı dik yürüyebilmek hakkımız mıdır? Nedir bu sessizlik? Nedir bu vurdumduymazlık? Nedir öfkemizi dindiren, bizi yürüyen leşlere çeviren? Artık titreyip dönmek zamanı gelmemiş midir öze? Türk istiklalini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olan vazifemizi yapmak zamanı geçmiyor mu? Şırnak'ta, Hakkari'de, Diyarbakır'da, Cudi'de, Gabar'da, Telafer'de, Musul'da, Halep'te, Türkmen Dağı'nda, Hocalı'da, Karabağ'da, Güney Azerbaycan'da, Doğu Türkistan'da, Turan denen nazlı diyarda Türk'ün şanlı bayrağı özgürce yeniden dalgalansın diye, haykırmak gerekmez mi ülküyü? Sorarım size, Türk Türk'ü korumazsa, korur mu Tanrı Türk'ünü?
Değerli soydaşlarım, Türk'e reva görülen bir uyku vardır. İktidar sahiplerinin, sözüm ona emperyal meselelerin, bilmem ne birliklerinin bu topraklarda hakkı yoksa da oynadıkları bir oyun, sürdükleri bir sefa vardır. Şehit kanıyla beslenen, yılda bilmem kaç kez" kandırıldık" diye evlatlarımızın şehit olmalarına sebep olan, iktidar hırsından başka bir şey tanımayan kimi efendiler, bugün meydanlarda bağırıyorlar! Bombalar patlıyor, bayraklar tabutlardan çıkmıyor, şehit anaları ağlıyor; kimi efendiler de başkanlık, başkanlık diye tutturuyor! Soruyorum size, soruyorum iktidar sahiplerine, soruyorum emelleri Türk'ün kanından geçenlere: Sizin hırslarınız, sizin kavgalarınız, sizin paralarınız, dolarlarınız, banka hesaplarınız neyi halleder? Sizde tek bir şehide olan, tek bir vatan evladına olan manevi borcu ödeyecek yürek var mıdır? Açılıp saçılan, teröristle kol kola gezen sizler; İstanbul'da şehit düşen 44 vatan evladını ağzına almak hakkına sahip midir? Bölücü başı köpeğe sayın diyenler, bugün Kayseri’mizdeki acıya ortak olabilirler mi? Ey soydaşım, gözün kör müdür, kulağın sağır mıdır? Bu son çağrıdır: Uyan! Uyan ki yarın yaşayabilecek bir vatan kalsın, Türk anaları artık ağlamasın!
Sözlerime son verirken, şimdiye dek verdiğimiz tüm şehitlerimizi saygıyla anıyor; görev başındaki tüm asker ve polislerimize sonsuz minnetlerimi sunuyorum. Tanrı sizinledir, Türk milliyetçileri sizinledir, Türk milleti arkanızdadır! Vatan sizlerle sağ olacaktır!
Tanrı Türk'ü korusun!
Ali İhsan Öztürk