Tahribat büyük...
Özellikle son 20 yılda telafisi çok zor ve hatta mümkün olmayan tahribata uğradık/uğratıldık.
Bu tahribat konusunda kimisi ekonomi, kimisi demokrasi, kimisi adalet, kimisi eğitim vs. diye lokal tespitlerde bulunur ama bütün hepsinin temelinde olan ve son derece sistemli ve bilinçli yapılan yıkım atlanır genellikle.
Oysa;
Ekonomi bozuksa düzeltilir.
Borç varsa ödenir.
Demokrasi yoksa getirilir.
Hakimler, savcılar taraflıysa değiştirilir.
Eğitim sistemi düzeltilir...
vs. vs.
Ammaaaa;
Toplumun parametrelerini bozmuşsanız, değerlerini silmiş, paradigmasını değiştirmişseniz çok zor. En az birkaç neslin yok edilmesi, eritilmesi süreci ki bu 50-100 yıl demektir, bu süreçte hep ve çok doğru işler yapmanız gerekir. Ancak o zaman tahribatı tamir etme şansınız vardır.
Netice olarak şu an sosyolojik piç durumuna getirilmiş ve halen getirilmeye çalışılan, millet olma sürecinden çıkarılıp her biri diğerinin alanına göz dikmiş, günübirlik menfaat ve umutlarla veya umutsuzluklarla yaşayan bireylerden oluşmuş, en büyük felaketlerden bile ders almayan; kurdun, kuzunun, tilkinin, eşeğin, köpeğin, maymunun, köyün delisinin, akıllısının birbiriyle tepiştiği, sürü olma durumuna getirilmiş bir güruhla beraber yaşıyoruz.
İşte bunun adı en hafif tabirle "sosyolojik piçliktir".
Müsebbipleri, oturdukları koltukları babalarının malı sanan ama tasmasının ucu başka yerlere bağlı, değişen ve gelişen dünya sisteminde doğru pozisyon almak, toplumsal düzeni ve değerleri korumak geliştirmek yerine, kendi işkembelerine odaklanmış, en tepeden en aşağıya yöneticiler, siyasilerdir.
Kimse "bana ne, ben etkilenmiyorum" demesin. Çevrenizde, ailenizde, işinizde, çarşıda, pazarda, cebinizde, sofranızda, sokakta, trafikte yaşadığınız birçok sorunun kaynağı bu sosyolojik piçliktir