milletimizin tüm milli ve Manevi değerleriyle oynandı..Millet olma vasfımızı kaybettik..Sıradan bir halk olduk...İnsan yığınlarından farkımız kalmadı..
Millet ,sanki sürüleşti...Affedersiniz ama koyun sürüleri gibi dereye ilk atlayan koyunun peşinden sürüklendik...Tehlikeyi gösterenlerle alay ettik..Dalga geçtik..Umursamadık...Bana ne ,dedik..Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın ,vurdum duymazlığını benimsedik..Hiç bir şeyi umursamadık..Doğruları ne duyduk ne de kabullendik..Olaylar karşısında gerçekleri gözlerimiz görmedi...
Yıllarca,
Kış uykusuna millet olarak daldık..Yıllarca uyuduk,durduk..Hala da uyumaya devam ediyoruz..Uyanacağımız da yok...Birileri ülkeyi bölüyor...Tüm değerlerimiz yozlaştırılıyor...Etnik Kimlikler kaşınıp duruyor..Mezhep ayrımcılığı yapılıyor..Kimliğimiz inkar ediliyor..
Türk Milleti,yok sayılıyor..Milli Eğitim ,Milli Savunma, Milli Ahlak ;Milli devlet ;Milli Kimlik, Milli duruş,Milli düşünüş,Milli bakış;Milli hareket,Milli Ordu insanlarımızn beyinlerinden siliniyor,dendi..Ne yazık ki inanan olmadı..Daha doğrusu Milletçe bu değerlerin yok edilmesine seyirci kalındı..
Milli düşünce gruplarının ,üniversitelerin;sivil toplum kuruluşlarının ,iş veren kuruluşlarının,sendikaların ve özellikle siyasi partilerin ,Türk Milleti'nin yok edilişi karşısında sesleri çıkmadı.
Önce Türk Silahlı Kuvvetleri itibarsızlaştırıldı..Türk Silahlı Kuvvetlerinin değersizleştirilmesinde iç ve dış güçlerle ve özellikle adı Cemaat olan sözde dini kurumlarla iş birliği yapıldı..Uydurma Darbe planlarıyla yüzlerce ordu mensubu tutuklanarak zindanlara konuldu..Silahlı Kuvvetleri yöneten komutanlar bile bu senaryonun içinde yer aldılar..
Öyle bir algı yönetimi sergilendi ki Milletin başı döndü...Yıllarca İş birliği içinde , hukuk devleti,demokratikleşme adına birlikte hareket edenler bi sabah kaltık baktık ki iki ayrı düşman cephesinde yer aldılar...Yolsuzluk,rüşvet,soygun ve vurgun iddialarıyla siyasi gündem allak bullak oldu...Rüşvet ve yolsuzluk söylentileri en üst düzeydeki yöneticilerin ismiyle konuşulur oldu...Bakanlar istifa etmek zorunda kaldılar..Adalet ve emniyet kurumları görevlerini yapamaz hale getirildi..Devletin tüm kurumlarına karşı inanılmaz bir güvensizlik ortamı oluştu..Adalet kavramı ,adalet saraylarından uçtu ,gitti..Adaletsizlik hat safhaya çıktı..
Hakimler, savcılar, kolluk kuvvetleri, emniyet mensupları, gazeteciler, yazarlar, düşünürler, bilim adamları, profesörler, bazı siyasetçiler uydurma paralel yapı suçlamasıyla ,susturulmak gayesiyle tutuklandı...Ülkede güvenlik zaafiyeti en üst seviyeye çıktı... Bu arada terör ve bazı bölücü mihraklar da boş durmadılar..Barış süreci, kardeşlik projesi ve son olarak da çözüm süreci adı altında yürütülen çalışmalar neticesinde resmen hain olarak tanınanlarla masaya oturuldu..Katillerle,teröristlerle çözüm sürecinde pazarlıklar yapıldı..Heyetler oluşturuldu..
İmralı canisi olarak adlandırılan kırk bin vatandaşımızın katili ile defalarca müzakere yapıldı..Çözüm süreci yalanı devam ettirildi..Bu süreç esnasında teröristlere büyük fırsatlar sunuldu.. Vatanımızın bir bölgesi adeta teröristlere teslim edildi..Bu bölgemizdeki yerel yönetimler birer terör yuvası gibi yıllarca çalıştılar...Bazı yerel yöneticiler,devlet yöneticilerine en ağır sözlerle küfrettiler..Adı cumhuriyet savcısı olan adli görevliler bu sözleri duymamazlıktan geldiler..Hükümet edenler, defalarca ülkesini sevenler tarafından uyarıldı..Uyarılar maalesef dikkate alınmadı..
""ÜLKE TEHLİKEDE,MİLLET BÖLÜNÜYOR,VATANIN BİRLİĞİ ZARAR GÖRÜYOR..TERÖRİST ÖRGÜTLER ŞEHİRLERİMİZDE KOL GEZİYOR..ŞEHİRLERİMİZ ADETA HAİN GRUPLARCA KUŞATILMIŞTIR..."" diyerek yetkileri uyaranlar, ağıza alınmayacak iftiralar atılarak susturuldu..Tüm üniversiteler işgal edildi.. Üniversitelerde ve özellikle hukuk fakültelerinde görev yapan sözde hukukçuların dilleri lal oldu sanki..
Bütün bunlardan daha tehlikesi olan bir başka şey daha yapıldı..Başta Diyanet işleri BAŞKANLIĞI olmak üzere tüm dini kurumlarımız siyasetin pisliği içine çekildi...Cuma hutbelerinde camilerimiz adeta siyasi miting alanında söylenenlerin tekrarlandığı alanlara döndürüldü... Halk ; din alimlerinden tiksinir hale geldi...Bazı ilahiyat profesörleri Kur-an-ı Kerimin ayetlerini mevcut iktidarın hoşuna gidecek şekilde yorumlamaya ve hatta fetva vermeye başladılar..
Bütün bu tehlikeli süreç devam ederken ,öte yanda da terörizm yol almaya devam etti.. Bu gidişe karşı çıkanlar ""ANALAR AĞLAMASIN.. KAN AKMASIN..ŞEHİT CENAZELERİ GELMESİN.. KARDEŞ KAVGASI OLMASIN..İÇ SAVAŞ ÇIKMASIN"" sözleriyle susturuldu... Bunların olmamasını elbette hepimiz canı gönülden istiyoruz...Mecbur kalmadıkça ;""Kanın akmasından hoşlanan ,kardeş kanı akmasından memnun olan ,şehit cenazelerinin gelmesini arzulayan"" millet değliz..
Analar ağlamasın da devletin, vatanın, milletin, bayrağın, namusun, bağımsızlığın sürdürülmesi nasıl mümkün olacaktı? Bu topraklara vatan demek için başka ne yapmalıyız? Anadolu toprağında yaşayan Milletin adını sonsuza kadar taşımak başka nasıl mümkün olacaktı ? Eğer vatan toprağı için ölmek yanlış idi ise Çanakkale'de 255 bin şehidi niçin verdik? Kurtuluş savaşı sırasında, henüz on beş yaşında binlerce vatan evladını niçin toprağa gömdük? Balkanlar'da beş milyon insanımızı boşuna mı şehit ettirdik..?
Bu günlerde bir çok ana göz yaşı döküyor...Analar ağlıyor... ""Analar ağlamasın ""diyen sözde insancıklardan ise ses çıkmıyor... Analarımızı ağlatanlara lanet olsun..
Cumhuriyet kurulduktan sonra dahi milletimizin haysiyetini, şerefini, namusunu, bağımsızlığını, milli birliğimizi, korumak ve yaşatmak için binlerce şehiti vermeseydik, vatandan, milletten, dinden, kitaptan, Allah'tan uzaklaşmış ve tarihin tozlu raflarında yer almış olurduk....
Şehitlik en üst rütbedir, dinimize göre... Toprağın vatanlaştırılmasında en büyük görevi şehitlerimiz yapmıştır... Hepsini rahmetle yad ediyorum...
Bu topraklarda sonsuza kadar hür ve müstakil devlet ve millet olarak yaşamak istiyorsak, gerektiğinde hepimiz her türlü eylemin içinde olmak zorundayız.. Sözlerimi şairin şu sözleriyle tamamlamak istiyorum...
"" Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır .....""