''Saraylısı, TBMM'lisi, siyâsi lideri, yandaşı, medyası, tamamı birden önce kulluğun ne demek olduğunu bilecekler, adap ve edeplerini takınarak konuşacaklar.
Bilisin ki bu milletin birbirleriyle kendi aralarında ne bir husumetleri ve ne de bir nizâları var. Bütün kamplaşmaların, stant basıp adam bıçaklamaların, kavga, kin, nefret ve çirkefliklerin anası siyâsi liderler ve devletin tepesinde olan ölçü, insaf bilmez yöneticilerdir''
Allah’ın ilâhi muradı zuhur ederek, insanoğlu evvela ruh cevheri olarak halk edilmiştir. Bu demektir ki, ruhlar beden denen çamur kalıbına girmeden önce yaratılmıştır.
Allah’ın, yaratmış olduğu bu ruh cevherine ilk hitabı; BEN SİZİN RABB’INIZ DEĞİL MİYİM şekliyle olmuştur .
Bu ilâhi hitaba muhatap olan ruhların, bu hitabın sahibi olan Allah’a karşı verdikleri cevap ise; EVET SEN BİZİM RABB’IMIZSIN şeklindedir.
Bugün, Allah’a verdikleri bu sözü unutarak, nefsinin arzu ve isteklerinin esiri olup, kendisine Kur’an ve sünnetlerle gösterilen yolu terkle, bir diğer önemlisi de Anayasa ve kanunları çiğneyerek, saadet ve huzuru beşerin karanlık çıkmaz sokaklarında arama gafletine düşen mevcut siyâsi liderler; başkalarının geliştirdiği, sistemler, rejimler ve materyalist ideolojilerin kölesi ve uşağı olarak, zelil ve sefil bir hayatın mahkûmu olmuşlardır.
Bunlar kimlerdir diye soracak olursanız, bunlar;
Sarayda oturup,
TBMM'de ahkâm kesip,
Halk sefilken balı maaşlar alıp,
Meydanlarda belden aşağı vuran siyâsilerdir.
Siyâsiler, hayatlarını, Rabb’ına vermiş oldukları bu KULLUK SÖZÜNÜN istikametinde ve buna ilaveten insâni, milli ve ahlâki değerler doğrultusunda tanzim etmediği müddetçe, ne kendileri mutlu ve ne de idarecisi bulunduğu Türk milleti, dirlik ve düzen içinde yaşama imkânı bulabilir.
Millet emredicidir!
Siyâsi liderlere milletçe emrediyoruz!
Kıymayın bu millete!
Bölmeyin bu toplumu!
Kin ve nifak ekmeyin!
Allah var ve O' büyük varlık yaptıklarınızı görüyor!
Allah katında suçlusunuz, Allah'tan korkun, bizlerden utanın!
Bedenim ve beynim bana;
Yeter artık beni çok yordun, nedir senin elinden çektiklerim, sus, çekil bir kenara otur, bırak şu dünyayı dese de; ülkücü ve Türkçü ruhum, asaletim ve İslâm inancım asla buna rıza göstermeyip, bedenime ve beynime, ''sus, karışma bu işlere'' diye zılgıt çekiyor.
ASR SÛRESİ'nde Cenab-ı Allah, haksızlıklar karşısında susmayın demiyor mu biz inanan kullarına?