Sahiden bir yiğit Müslüman çıkıp da, Sn. Erdoğan'a, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'ye nasihat ederek dese ki;
Ey siyâsiler!
İnsan olarak saf ve temiz yaratıldık.
Ya şimdi ne kadar insanız?
Ne kadar saf ve temiziz?
Arabanın deposuna koyacağın mazotun, benzinin, şanzumanına koyacak olduğu yağın kalitesine dikkat edersin de, vücudunun bir nevi deposu olan midene koyduklarının helâl mi, haram mı oluşuna niçin dikkat etmezsin ki ?
Ey insanoğlu, yaratılışın bir imtihanla başlamıştı ve halen devam eden bir imtihandasın. Çünkü dünya senin için bir imtihan salonundan başka bir şey değildir. Bilesin ki Başkanlık, Krallık, Sultanlık şayet ehlinin elinde değilse, bu sana Allah'ın gazabı demektir!
Seni yaratan Cenab-ı Allah'ın, ''ELESTÜ Bİ RABBİKÜM'' (Ben sizin Rabb'iniz değil miyim) sorusuna, ''BELÂ'' (Evet) diyerek çıkmış olduğun dünya yolculuğu ölümle nihayet bulmadan, Allah'a vermiş olduğun kulluk sözünü sık sık hatırla ve bu söze olan sadakatini gözden geçir. Tefekküre dal, nefis muhasebesi yap ki ölümün o en şiddetli anında ahlanıp vahlanma, arkandan lânet okutma!
İmtihanların en büyüğü, bilesin ki midene koyduklarınla ilgilidir. Bir diğer önemlisi ise adâlet, merhamet ve sadakat ehli olmanla ilgilidir.
Başta da söylediğim gibi, arabanın deposuna yakıt doldururken ki gösterdiğin özeni ve dikkati şayet mideni doldururken gösteremiyorsan bu imtihanı kaybetmişsin demektir.
Senin için şeref, onur ve izzet;
Makam, rütbe, mal ve mülk olmayıp, senin için şeref ve izzet; Allah'a kul, HZ. Muhammed Mustafa'ya iyi bir ümmet olmakla, adâletten ayrılmayıp, Dine- Diyanete- Devlete- Vatana ve millete ihanet etmemekle ancak mümkündür!
Yılanın gömleğinden sıyrılışı misâli dünya sevgisinden sıyrıl ki Allah c.c ile aranda olan bütün perdeler aralansın. Yoksa karanlık dehlizlerde yaşayan yarasalardan farksız olursun!
Cenab-ı Allah, bizleri en güzel şekilde (Ahseni takvim olarak) yaratıp, Zübde-i Âlem kılıp bizleri âlemlerin merkezine koymuş ve bizlere çok büyük şerefler bahşetmişken bizler, şerefi, onuru, mal, mülk, para, makam gibi şeylerle ölçme gafletine düştük!
İnsanlar dünyanın aldatıcı görüntüsüne kapılıp, mal, mülk ve ziynetlerin büyüsüne kanarak, Allah'ın Kur'an'ı ve Resululahın sünnetlerinden kopup uzaklaştılar. Bu uzaklaşmanın neticesinde ise azdılar, kaba - saba - vurdulu - kırdılı bir hal alıp şirretleşerek insanlara tepeden bakar oldular!
Bizi idare eden idarecilerimiz de diğer insanlar gibi bu yozlaşmadan nasiplerine düşeni alarak ellerine geçirdikleri makam koltuklarını, Firavun'un piramitleri gibi görme gafletine düşerek, böbürlenip gaddarlaşmakla da kalmayıp cellâtlaştılar!
Doymadılar, tatmin olmadılar, kanaat ve şükürden tamamen uzaklaşarak KARUN gibi makam, mal, mülk, gemi, uçak, yat, kat, avanta sevdasına kapıldılar!
Dağları ben yarattım, kanun benim, güç bende, istediğimi yaparım noktasına geldiler ki işte bu noktadan sonra; İLÂHİ ÂDALET DEVREYE GİRDİ VE FİRAVUNLARI BOĞACAK OLAN KIZIL DENİZ KABARMAYA BAŞLADI!
Son günlerde halkın artık yeter diye mırıldanmaya başlaması Kızıl Denizin kabarmaya başladığının işaret fişekleridir!
VE SONA GELİNDİ:
Kendilerini boğacak olan Kızıl denizin kabarmasını biber gazıyla durduracaklarını sananlar, hüsrana uğrayarak tarihin çöplüğünde kendilerini bekleyen yerlerine alacaklardır!