Bahçeli bugün ülkücü şehitlerimizin isimlerini sayarak ''Onları rahmetle anıyoruz'' gibisinden samimiyetten uzak sözler edince bir hayli güldük!
Ülkücülerin cenazelerine katılma, acılı âile efradına taziyede bulunma, şimdi kalk onlara rahmet dile ve şehadetleri üzerinden kirli menfaat hesapları yap!
Madem ki ülkücü şehitleri rahmetle anıyorsunuz o zaman;
Başta Nihal Atsız, Dündar Taşer, Gün Sazak, Alparslan Türkeş olmak üzere, Ruhi Kılıçkıran, Yusuf İmamoğlu, Mustafa Pehlivanoğlu, Önkuzu, Özmenem, Ahmet Kerse, Selçuk Duracık, Halil Esendağ, Fırat Çakıroğlu ve daha binlerce ülkücü şehidimize ve de o şehitleri doğuran mübarek ülkücü Analarına, aksakal babalarına zerre kadar utanıp sıkılmadan ''Kan emici vampirler- Morg bekçileri- Eli kanlı câniler- Fâtiha'yı bilmeyen dinsizler- Kafatasçılar- Çapulcu sürüleri'' ve daha birçok hakaretler yağdıran o malum ve müseccel marka kişiyle niçin ittifak kurup, koca bir davayı sarayın kulübesine hapsettiniz?
Rahmetle andığınız o ülkücüleri her fırsatta lânetle ananlarla beka süsü verilen bu muhabbet, bu aşna fişnalık neyin nesidir?
Nasıl oluyor da;
''Ben eşrefi mahluk olarak yaratılan insanlarla, sen ise hayvanlarla berabersin'' diyerek mübarek ülkücüleri aşağılayanlarla birlikte olup, saraya koltuk değnekliği yapabiliyorsunuz?
KURULUŞUNUN 50. YILINDA MHP!
İçi boşaltılmış M- H- P diye üç sessiz harften ibaret Balgat'ta gezinen bir hayaletten ibaret!
Eskiden, içinde lüks koltukları, lokantası, kaloriferi, banyosu olan gökdelenimiz yoktu ama; içinde yiğit ülkücü bozkurtların kükrediği, sıvaları dökük, badanasız, camı çerçevesi dökülmüş, soba yerine koyu muhabbetlerin Türk ve İslâm kokan nefesiyle ısınılan, gaz ocağında melemen pişirilen ve sonra bir dilim bayat ekmek on kişiye bölünerek yenilen derme çatma binalarımız vardı.
O derme çatma camı çerçevesi dökük binalarımızda;
Aşk,
Sevda,
Dostluk,
Muhabbet,
Hakça bölüşmek ve
Giden şehidimizin ardından ortakça ağlaşmak vardı.
O günlerde;
Hüzünler, kahırlar, sevinçler ve tasalar birlikte yaşanır, kederli kalpler ortak çarpardı.
Bir de bizlere ‘’Evlâtlarım’’ dedikçe yüreklerimizi yerinden oynatan BAŞBUĞUMUZ vardı.
TÜRKEŞ'Lİ GÜNLERİN MHP’SİNDEN BİRKAÇ SÖZ ETMEK GEREKİRSE;
MHP Türk için;
Son liman,
Son barınak,
Nuh’un gemisi,
Hayat reçetesi,
İnancın hamisi,
Irzı ve namusunun zırhı,
Fıtratından gelen hareket,
Küfrün ve şirkin korkulu rüyası,
Bölünmez bütünlüğünün yılmaz savaşçısı....
Ve dahası;
Türk’ün Anadolu’ya kondurulmuş busesi.
YA BUGÜNKÜ MHP?
Dostlukların kalmadığı,
Ülkücü ruhun kaybolduğu,
Türk ve İslâm’a sırt dönüldüğü,
İftiranın, dedikodunun zirve yaptığı,
Her türlü hile ve desisenin yuvalandığı,
Aşk, muhabbet, tevazu, samimiyet gibi hasletlerin gönüllerde yer bulmadığı bir küflü mekân olmuş!
Balgat'ta gökdelen!
Sadece yürek delen!
Öyle bir gökdelen ki;
Ülkücülere ırak mı ırak!
Davaya kurulu sinsi bir tuzak!
Rahmetli Türkeş kalkıp gelse bile içeriye sokulmayacağı gerçek olan baykuş yuvası!
İŞTE KİRLİ TUZAK!
Bilge zat ile önce ülkücüler, sonra da MHP tasfiye edilerek, Türk milliyetçiliği fikri siyâset sahasından tamamen silinecektir!
Ey benim saf ve temiz ülkücü kardeşlerim!
Lider mi kaldı?
Ortada bir doktrin mi var?
Teşkilât var diyebilir misiniz?
Ne kadar da saf ve masumsunuz!
Geçmiş olsun!
Bakalım Allah bir daha yüzümüze bakıp, Türk'e yine bir TÜRKEŞ, yeni bir hamle, yeni bir ruh, yeni bir teşkilât nasip edecek mi?