Okuyacak olduğunuz bu yazım, yazdığı son kitabında Türkeş'e çamur çalan Aydınlıkçıların kucağına oturmuş bir sahtekâra cevabımdır.
1980 öncesi çeşitli siyâsi görüşlere sahip arkadaşlarla çeşitli memleket meseleleri üzerinde tartışırken bir ara söz siyâsi liderlere geldi. Zamanın siyâsi liderleri, bugün tamamı rahmetli olmuş ‘’Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’’ idi. Ayrı ayrı ruhları şâd olsun.
O an arkadaşlara ‘’sizlere bir soru soracağım ve bana delikanlı gibi sadece tek kelimelik bir cevap vereceksiniz’’ deyince, tamamı hadi sor bakalım bekliyoruz dediler. Ben de kendilerine aşağıda ki şekliyle bir soru sordum;
Türkeş, Erbakan, Demirel ve Ecevit, bunların dördünün de elleri arkadan bağlı olarak yan yana bir duvarın önüne dizip, sonra da yabancı uyruklu azılı Türk düşmanı 10 kişi bularak ellerine birer silâh versek, kendilerine de ‘'düdük sesiyle hepiniz karşıdaki dört kişiden sadece birine kurşun atacak ve bir diğerine atmayacaksınız'' desek. Düdük sesiyle beraber bu azılı Türk düşmanı 10 kişi silâhlarını acaba hangi lidere doğrulturlardı?’’
Sorum biter bitmez, inanın aralarında söz birliği etmişcesine hep birlikte ‘’Türkeş’e çevirirlerdi’’ dediler.
Bu sözleri üzerine kendilerine;
''Mesele halledilmiştir, daha neyi tartışıyoruz ki gerçekleri kendi ağzınızla TÜRKEŞ’İ VURURLARDI diyerek itirafta bulunmadınız mı?’’ dedim.
Bugün de her zaman olduğu gibi dışarıdan Türk düşmanı getirip ellerine silâh verip ‘’Bu dört liderden hangisini vurursun’’ diye sormaya gerek yok.
Yıllardan beriye içimizdeki Türk düşmanları ortak hedef olarak daima rahmetli Türkeş’i ve O’nun yetiştirmiş olduğu ülkücü gençliği seçmişler ve halen daha bu böyledir.
Bu Türk düşmanlarının ellerindeki silâhların namluluları her daim ülkücü Türk gençliğine çevrili vaziyettedir.
Ülkücü Gençlik!
Sen ne mübarek bir gençliksin.
Ülkü Ocakları!
Ne kutlu bir mekânsın.
Ülkü Ocakları;
Türk’ün ilim, irfan, iman, edep ve cesaret kaleleri.
Ülkü Ocakları;
Dünyalık hırsın, korku, elem, haset, kin ve nefret duygularının kararttığı gönüllerin; milli şuur, Türklük ülküsü ve Kur’an’ın nuruyla parlatılarak tevhit aynasına çevrildiği kutlu mekânların adıdır.
Ülkü Ocakları;
Turan fikrinin beyinlere, Allah ve Resul sevgisinin ise ilâhi tecelligâh olan gönüllere nakış nakış işlendiği, içinde mübarek anaların emzirdiği yiğit ve imanlı delikanlıların eğitim gördüğü Türk'ün milli ve mânevi kışlalarıdır.
Bu kışlaların çevresinden, soysuz ve sopsuzlar hiçbir zaman eksik olmazlar ve giren çıkan yiğitlere havlayıp kin kusarlar;
Çünkü kanları bozuktur!
Çünkü efendileri böyle istiyor!
Ne mutlu ülkücü evlâtlar yetiştirerek, dine, Türklüğe, namusa, ezana, bayrağa adayan mübarek analara ve o muhterem babalara.
Allah, Türk milletini ülkücü doğuran namus âbidesi analardan ve her biri ayrı bir yiğit olan ülkücülerden mahrum etmesin.
Yüce Mevlâ’m, sayılarını, güçlerini, imanlarını, ihlâslarını, ibâdetlerini, ilim ve irfanlarını, Türklük şuurlarını, ömürlerini artırsın inşallah.
ÜLKÜCÜ GENÇLİĞİN;
Beyinleri Turanla,
Gönülleri İmanla dolup taşsın!
Ayrı ayrı her bir hücresi Türklük sevdasıyla tutuşup yansın!
Gönülleri vatan sevdasıyla korlansın, harlansın, alevlensin de Türk âlemini sarıp sarmalayıp ısıtsın!
Yüzleri daim gülsün de, Türk milleti baktıkça mübarek yüzlerinde huzur bulsun, cesaretleri artsın inşallah.
EY ÜLKÜCÜ GENÇLİK!
16 NİSAN GÜNÜ SANDIK BAŞINDA;
Tekbir getirip, kelime-i şahadet çekerek ölüme yürüyen,
Hücresinde Kur'an'ı kerim okurken alınıp idam edilen,
Cellâtıyla helâlleştikten sonra dar ağcına çıkan,
Ölüm kusan kalleş namlulardan çıkan kızıl kurşunlarla şehit olan ülkücü Ağabeylerini, bir de onlardan kalan kutsal emaneti (ülkücü davayı) hatırla!
Hatırla ki, BAŞKANLIĞA HAYIR diyerek, her zamanki gibi tarihi bir görevi yerine getir!
SELÂM OLSUN TÜRK’ÜN YİĞİT ÜLKÜCÜ BOZKURTLARINA!