''Evet'' diyen bir MHP yok hükmündedir!
Bari ülkücü gençleri kaybetmeyelim!
Kırk küsur yıldan beriye hizmetkârı olmaktan büyük bir şeref duyduğum, hayatıma mana derinliği kazandırıp anlamlı kılan ve de;
Nice şehitlerin, bağrı yanık Türk analarının, aksakallı dedelerin, babası şehit körpe yetimlerin, dul kalmış gözü yaşlı taze gelinlerin üzerinde hakları emekleri olan, uğruna bunca acılar çekilip bedeller ödenmiş yılların koskoca MHP'si, Bahçeli ve Balgat yıkım ekibi tarafından 19 yıldan beriye bilerek ve kasten yapılan yanlışlarla tamamen bitirilip, Türk milletinin ümidi olmaktan çıkarılmıştır.
Balgat yıkım ekibinin korkunç tahribatlarına ilâveten, Ülkü Ocakları Genel Merkezinin de ülkücü ruhtan yeteri kadar nasiplenemediklerinden dolayı doğan boşluğun doldurulup, ülkücü bünyedeki tahribatların telâfisinin ancak ve ancak yeni bir ülkücü nesil yetiştirmekle telâfi edilebileceği düşüncesiyle; bundan böyle sadece gençlerle ilgilenmeye ve bıkıp usanmadan onlara davayı anlatıp, gençlerle hasbihalde bulunmayı kutsal bir görev olarak üstlenelim.
ŞU BİR GERÇEK Kİ;
Türk milletinin yok oluşa doğru sürüklenişine dur diyerek, 15 yıldan beriye felç edilen devlet düzeninin yeniden inşası, MHP'nin başında ki yönetimin mutlak surette bir daha gelmemek üzere gönderilmeleriyle ancak mümkündür.
VE ARTIK SADECE GENÇLERE SESLENİYORUM!
Ey Türk istikbâlinin evlâdı!
Yüzünü siyasi bezirgânlara değil,
Ülkücü Ağabeylerine dön ve onları dinle!
EY ÜLKÜCÜ GENÇ!
Gönül ve Hâl ehli olup,
Türklük ve İslâm ateşiyle yanıp Kavrulan,
Hakk’a sevdalı,
Rütbe beklemeyen,
Dünyaya meyledip ikbal kovalamayan,
Onun bunun kuyruğuna takılıp dalkavukluk yapmayan,,
Basit bir makam uğruna takla üstüne takla atmayan,
Evliyalar coğrafyası Anadolu’nun her taşına sevdalı,
Her karış toprağına vurgun Yiğitlerin dilinde türkü, gönlünde muhabbet, yüzünde tebessüm, ciğerinin derinliklerinde tarifi imkânsız bir sızı olan ülkücü dava, Türk milletinin ve gelecek nesillerimizin yegâne kurtuluş reçetesidir.
Bu reçete, Türk’ün yüce Başbuğu Alparslan Türkeş tarafından yazılmıştır.
Bu reçete, ülkücülüktür!
Bu reçete, Milli, İslâmi, İnsani ve Turanidir!
Bu reçetede, A. Türkeş tarafından yazılan şekliyle ülkücülük;
Bilgi, kültür ve duygu temelleri üzerine inşa olunmuş bir inanç ve fikir hareketidir.
SANA ANLATTIĞIM BU DAVA;
Yunus gibi "Gel gör beni aşk neyledi" diyerek yananların,
Ertuğrul gibi gâzilerin davasıdır!
KURTULUŞUMUZUN TEK ÇARESİ OLAN BU DAVA;
Buram buram Türklük kokan Hazreti Yesevi’nin Türkistan yeli,
Hazreti Mevlâna’nın insan sevgisiyle tutuşan gönlünün muhabbet ateşi,
Beş bin ülkü şehidinin kana kana içtiği şehâdet pınarıdır!
ÜLKÜCÜ BOZKURTLAR!
Bunca engelleri aşıp, nefse hoş gelen ve cazibesi yüksek çeşitli eğlence mekânlarını iterek, Ülkü Ocaklarına gelip, buralarda memleket meselelerini konuşup, Himalaya büyüklüğündeki davayı o küçük omuzlarınıza yüklenerek, Türk milletinin yegâne istiklâl ve istikbâl ümidi olma şerefini taşıyan siz ülkücü bozkurtların, bu farklarınızın nereden geldiğinin üzerindeki tespit ve görüşlerimi arz etmek istedim.
Bu tespitlerimi, üç ana başlıkta ifadeye çalışacağım:
TOHUM,
SÜT
VE NİNNİ
Her yönüyle mükemmel bir insanın (ÜLKÜCÜNÜN) yetiştirilmesinde;
Ana rahmine düşen tohumun,
Ana göğsünden emilen sütün
Ve beşikte belenirken, kulağına anası tarafından fısıldanan ninninin çok büyük bir önemi vardır.
Bu gerçek, İslâmi terbiyede de böyledir, Türk töremizde de.
Ana rahmine düşen tohumda temizlik, emilen sütte helâllik, kulağına anası tarafından fısıldanan ninnide ise bir asâlet, üslup ve bir mâna söz konusudur.
SEVGİLİ ÜLKÜCÜ BOZKURTLAR!
Sizlerin ülkücülüğünüze vesile teşkil eden ve sizleri Ülkü Ocaklarıyla buluşturan şey; yukarıda sıraladığım bu üç özelliğe fazlasıyla sahip olmalarınızdır.
BİL Kİ BU DAVA;
Ne bir yerlere çıkmak için kullanılacak bir İSKELE
Ve ne de ikbâl kapılarını açmak için bir MAYMUNCUKTUR.
EY ÜLKÜCÜ GENÇ!
Bu dava sizlerle devam edecek!
Türk milletinin, ırzını, şerefini, bayrağını ve dahası tüm milli ve mânevi mukaddesatını sizler koruyup yaşatacaksınız!
Büyük Türkiye’yi sizler kuracaksınız!
Sizler, Türk milletinin yegâne istiklâl ve istikbal ümitlerisiniz!
Sizlerden oluşan bu kuşağı kaybetmek ‘’TÜRK’ÜN KIYAMETİ’’ olacaktır!
Bundan böyle, Türk Gençliğine bir ibâdet şuuruyla seslenip, yazılarımı bu şuurla yazacağım. Çünkü gençlerimiz, ülkücü büyüklerinin ilgi, alâka ve sohbetlerinden nasipsizler.
Çünkü başta Bahçeli olmak üzere MHP Milletvekilleri, yöneticileri ve bir zamanlar bu dava sayesinde üniversite bitirip şimdi servet sahibi olmuş iş adamı, bürokrat kişilerin hiçbiri ne ocakların kapısını çalarlar, ne beş kuruş olsun maddi yardımda bulunurlar ve ne de tenezzül edip gençlerle sohbet ederler.
Bu iş çap ve gönül meselesidir!
Çap küçük, gönül sığ ve çorak olursa ülkü ocaklarına niçin uğrasınlar ki?
Gençlerimiz, bu ilgisizlik ve laubâliliğin neticesinde boşa akan bereketli ırmak suları gibi heba olup gitmekteler.
Gençler bazen saygıda kusur etmiş olsalar da onlar temiz ve masumdurlar.
Gençler, yaşlılar gibi kör taassubun, makam ve menfaat hırsının esiri olup saldıramazlar insana.
Adam gibi yaklaşır, sohbet edip okşayıp gönlüne girebilirsen, dinler ve saygıda kusur etmezler.
Bakın Dündar TAŞER ülkücüleri nasıl târif ediyor;
"Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir. Ülkücüler ipeğe sarılmış çeliktir".
Bir de kendinizi Seyit Arvasi hocanın ağzından dinleyin;
‘’Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır’’