Şayet bir Yılbaşı kutlayacak isek;
Bu kutlama Türk'ün tarihine ve töresine uygun olan 22 ARALIK olmalıdır.
Türkler’de güneş çok önemli ve kutsal olup, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor ve bu savaşın sonunda gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu savaşın sonunda güneşin kazandığı zaferi, yeniden doğuşu Türkler büyük bir heyecan ve coşkuyla kutluyorlar.
Eski Türklerce, güneşin yeniden doğuşu; yeni bir yıl, yeni bir hayat başlangıcı, yeni bir şevk ve diriliş olarak kabul ediliyor ve adına ''NARDUGAN BAYRAMI'' deniliyor.
Nar; Güneş.
Tugan- Dugan; Doğan.
Nartugan= Doğan güneş.
NOELE GELİNCE;
KÜFRÜN, HAYVÂNİLİĞİN VE SAPIKLIĞI ADIDIR
Bazıları çıkıp ‘’Noel geride kaldı, 24 Aralık'ta kutlandı, sen Noel’in tarihini bilmiyorsun, 31 Aralık’ın Noel ile ilgisi yoktur’’ diyerek ders vermeye kalkışacaklardır. Bu gibilere; caddelerde Noel Baba kıyafetiyle dolaşanlara, vitrin süslemelerine, her yıl sayıları daha da artan bir kesimin birbirlerine ‘’İyi yıllar’’ demek varken, ‘’İYİ NOELLER’’ demesi gibi, daha da çoğaltabilirim ve son söz, yurdumuzda Yılbaşıları artık Noel adetleriyle, Noel Baba kültürüyle kutlanır oldu. Bizim sözümüz bu gibi şaşkınlaradır, böyle biline!
Yazıma başlamada evvel aklıma, zavallı Keşan Müftüsünün o acıklı durumu geldi. Çünkü NOEL’İN aleyhinde yazıyorum, acaba AKP bir dava da bana açar mı diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım lâkin aklıma Yalova’da Kaymakamın ayakkabısını boyayan boyacının sözleri gelince, ‘’Aman sen de kim takar.....’’ diyerek yazmaya karar verdim!
2011 yılbaşı öncesinde, NOEL KUTLAMALARININ İslâm dinine aykırı olduğunu söylediği için, hem Diyanet İşleri Başkanlığı ve hem de Kültür Bakanlığı tarafından müfettiş gönderilerek zavallı Keşan Müftüsü hakkında soruşturma başlatılmış ve Müftü Beyi epeyce hırpalamışlardı.
Acı ve tatlı yönleriyle yine bir yılı tükettik ve yeni bir yıla merhaba demeye hazırlık yapıyoruz!
2017 in son demlerindeyiz ve yarın bu zamanlarda Müslüman diyarı kutsal vatanımızın üzerini küfür, şirk ve hayasızlık bulutları kaplayarak, her taraf ayrı bir ahlâksızlık mekânına döndürülecek, caddelerimiz sarhoş kusmuklarıyla asfaltlanıp, hayvani ve şeytani ayyaş naralarıyla rahatsız edileceğiz…
Ne hazin bir durumdur ki her yılbaşında, Noel kutlamaları adı altında envai türde bir sapıklıkla kâfirlerle küfürde yarışır olduk.
Artık Noel ismiyle anılmaya başlanılan bu gece, şuurlu ve ihlâs sahibi Müslümanlar için hiçbir önem arz etmemektedir. Aksine, toplumumuzun içine yuvarlandığı aşağılık duygusunun neticesinde mustarip olduğu özenti, moda ve taklitçilik hastalığının acı manzaraları karşısında ibret ve nefretle düşünülmesi gereken bir cinnet gecesinden öte bir şey değildir, olmamalı da.
Ömrü ziyade olanlar daha birçok günler ve yıllar tüketecektir. Çok şeylere şahit olup, yeni yeni olaylar yaşayarak, bazen mutlu, bazen de bedbaht olacaklardır. Önemli olan, şu an içinde bulunduğu gün ve saatlerdir…
İçinde bulunduğumuz şu anın, şu dakika ve şu günün, mazide kalan geçmişimizle geleceğimiz arasında bir geçiş noktası olduğunu bilerek; geçmişin muhasebesini yapıp, bu muhasebenin ışığında, istikbale dönük plânlar kurmalıyız…
Şu anımız biraz sonra demin olur, demin dün olur ve dünün bir anlamı kalmaz. Geleceğin ise hiçbir garantisi yoktur, asıl olan bugünümüzdür. Bizlerin yapması gereken, dünün tecrübelerinin ışığında bugünü değerlendirerek; gelecek nesillerimizle ilgili olarak istiklâl ve istikbale dönük tahminlerde bulunup çeşitli pilânlar üretmektir…
Taklit denen bu illet, milli, îmâni, ahlâki konularda toplumu çeşitli zaaflara uğratmasının ötesinde zelil ve rüsva ederek küfre kadar vardırır…
Hâlbuki taklit edilmesi gereken o kadar çok değerlere sahibiz ki asıl taklit edilmesi gerekenin kendimizin olduğunu bizlere nasıl da unutturdular…
Peygamber Efendimiz HZ. Muhammed (sav); “KİM, KİME BENZERSE ONDAN OLUR” hadisi şerifi ile bu taklitçilik hastalığı mevzuunda biz Müslümanları uyarmıştır. (Sünne-i Tirmizi)
Aşağılık duygusunun acı bir neticesinden ibaret çürütücü bir hastalık olan taklitçilik, illetin boyutlarını, Noel'e dönen her yılbaşında daha yakından anlama imkânına sahip oluyoruz ve ‘’Nereden nereye gelmişiz, ey vahh..’’ demekten öte bir şey gelmiyor elimizden…
Hıristiyan âleminin kültür ve inancını temsil eden Noel kutlamalarında, onları taklit etmek bir tarafa, adeta kokuşmuş Hıristiyan toplumlarla zerre kadar utanıp sıkılmadan rezilce yarışır olduk...
NOEL GECESİ DOLAYSIYLA;
Her biri ayrı bir fuhuş albümünden ve taharet bezinden farksız olan gazete manşetlerinde, lağım borularından da bin tiksindiricilikteki TV. Kanallarında, dev reklâm afişlerinde, bu şeytâni çılgınlık adeta körpecik zihinlere kazınarak; iman, ahlâk ve akıl dışı her türlü hayvanilikte ki sapık davranışlar teşvik edilmektedir.
Dinimiz İslâm’a göre bir Müslüman, Hıristiyanların, Musevilerin ve diğer gayri Müslimlerin dinî inanç ve kutlamalarına itibar ederek onlar gibi kutlayamaz.
Bu gecede işlenilen hayasızlık ve hayvânilikleri, rezâlet ve zelillikleri görüp üzülerek, Kur’an ve sünnetlerin ışığında bir nefis muhasebesi yaparak;
Kimlerin kuçu kuçusu olup, onları körü körüne taklit etme batağına saplandığımızı /
Özendiklerimizin ve benzemek için palyaço durumuna düştüklrimizin kimler olduklarını /
Gönlümüzü kimlerin sevgisiyle doldurup, kimlere karşı muhabbet hissiyle uşaklık derecesinde bağlandığımızı /
Hangi şerefli milletin evlâtlarıyken bugün hangi zillete düştüğümüzü düşünerek, aslımıza rücu etmenin gayreti içinde olmalıyız /
Bizler böyle olmasak ta, olanları kurtarma gayreti göstermeliyiz /
Bu gecenin Müslümanlar için tek ayrıcalığı; duvarlarımızda asılı duran ve yaprakları tükenen 2017 yılı takvimlerinin yerlerinden indirilerek, yerlerine 2018 takvimlerinin asılmasından ibarettir.
“İÇİMİZDEKİ BEYİNSİZLERİN İŞLEDİKLERİ YÜZÜNDEN, BİZİ HELÂK EDER MİSİN, ALLAHIM?” (Arâf Suresi 155)
NOT;
Bazı insanlar, bu fikirlerime karşı gelerek saldırgan yorumlar yazacaklardır. Bu gibi şaşkınlara diyorum ki;
Bizi kabullenenler bize yeter. Sizi muhatap almak ve söz anlatmaya çalışmak beyhudedir. Çünkü Türk'ün karakter çizgisinden çok uzaklardasınız. Bu milletin belli insâni, milli ve islâmi değerleri vardır ki önce bunları öğrenin. Sizler ekşiyerek kabından dışarı çıkan kokuşmuşlarsınız. Kendi öz benliğinden sıyrılarak Batı mugalliti olmak zehirli sıtmaya benzer, şuur kaybına sebep olur ve yazdıklarıma karşılık olarak, olmayan akllarınızla ukalaca çıkışlarda bulunursunuz.