(MEHMET ÂKİF ERSOY ÖZBEÖZ TÜRK’TÜR…)
Geniş tarım arâzilerinden dev ekonomik tesislerine, bankalarından akarsularına varıncaya dek ecnebilere satılmış olan, halen de satılmakta olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin federe sisteme geçilerek parçalanmaya çalışıldığı, Türk isminin Anayasamızdan çıkartılıp bir alt kimlik durumuna getirilmek istendiği ve hatta Maarif Şûrasında, Andımız ve İstiklâl Marşımızın okullarımızda okunmasının kaldırılması için AKP li üyeler tarafından çaba sarf edildiği ve başarıldığı, kahramanlarımızın ise Silivri ve Hasdal Ceza Evlerine tıkılarak susturulmak istendiği, 15 Temmuz gecesi masum günâhsız askerlerimizin başlarının kesilip palaskalarla dövülerek yerlerde çiğnendiği günümüz Türkiye’sinde, içim buruk, gönlüm kırık olarak ölüm yıl dönümü dolaysıyla İstiklâl Marşı Şairimiz M. ÂKİF ERSOY hakkında bir şeyler yazarak sizlerle paylaşmayı arzuladım.
HAİN İÇİMİZDE!
HAİN BİZİMLE CÂMİDE!
HAİN BİZİMLE HER YERDE!
NE YAPMALIYIZ.
İçeriden ve dışarıdan büyük bir kuşatma altına alınıp acımasız saldırılara maruz kalan Türk milletinin ihanet zincirlerini kırarak geleceğini yeniden inşa edebilmesi ancak ve ancak; bağrından çıkardığı Gâzi Atatürk, Ziya Gökalp, Nihâl Atsız, Gâlip Erdem, Erol Güngör, Dündar Taşer, Alparslan Türkeş gibi değerli fikir ve düşünce adamlarının, M. Âkif gibi iman âbidesi şahsiyetlerin söylediklerini, dahası, Kur'an denen o muazzam Allah kelâmı anayasayı harfiyen hayatımıza tatbik edip ve mücâdelemizde kendilerini rehber edinmemizle ancak mümkündür…
Mehmet Akif kimdir diye sorulduğunda;
O’ karşımıza çok yönlü mükemmel ulu bir zat olarak çıkar…
O' bazen karşımıza, Osmanlı Türk İmparatorluğunun parçalanmasına karşı koyabilmek azmiyle Arap çöllerinde gönüllü bir nefer,
Bazen, Türk Milletini, İstiklâl savaşına ruhen hazırlamak için kürsü kürsü dolaşıp hançeresini yırtarcasına haykıran bir vâiz,
Bazen, Türk ve İslâm âleminin fikri, ruhi ve dünyevi problemlerini çözerek geleceğini aydınlatmaya çalışan bir emsalsiz düşünür,
Bazen de karşımıza;
Yaşadığı tecrübeleri,
Hayatın cilvelerini,
Keder ve elemleri,
Hüznü ve sevinçleri
Ve dahası tüm yaşanılanları ve de yaşanılması mukadder olan olayları, Allah’ın emirleri ve O’nun sevgili Resulünün sünnetleri rehberliğinde kitaplaştıran ve asla ‘’HİÇBİR MİLLETİN TÜRK’E HOROZLANMASINA TAHAMMÜL GÖSTEREMEYEN’’ katıksız bir Türk ve emsâlsiz bir istiklâl şairi olarak çıkar…
Türk milletinin İstiklâl savaşını kazanan o eşsiz kahramanlık ve bağımsızlık ruhunu ancak ve ancak İstiklâl Marşımızın kelime ve mısralarında yakalayabiliriz…
Ne kadar korkunç ve tiksinti verici bir durumdur ki, bugün gelmiş olduğumuz ürküntü verici noktada, birileri kalkmış zerre kadar sıkılmadan M. Âkif’in ‘’TÜRK DEĞİL ARNAVUT OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİYOR’’
İŞTE BU İNKÂRIN EN SON ÖRNEĞİ:
M. Akif’in vefatının 74. Yılı münasebetiyle AKP Gençlik Kollarının düzenlediği Anma Programında konuşan zamanın Başbakanı Sn. Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un Türk değil “ARNAVUT ASILLI” olduğunu söylemişti...
Sn. Erdoğan, 17 senedir Başbakanlık ve Başkanlık koltuğunda oturduğu halde, Türk milletinin İstiklâl Marşının yazarı Mehmet Âkif’in;
Kültürüyle,
Ahlâkıyla,
Yaşantısıyla,
Terbiyesiyle,
Aşkı ve hüznüyle,
Tasası ve sevinciyle,
Şevki ve heyecanıyla,
Genlerinde taşıdıklarıyla,
Ve dahası damarlarında dolaşan asil kanıyla Türk olduğundan haberi dâhi yok!
Bu acı ve hüzün verici vahametin yorumunu siz değerli dostlarımın takdirlerine bırakıyorum.
ÂKİF'İN SOYU VE KİMLİĞİ
Baba tarafı;
Mehmet Âkif’in baba tarafı Yozgat’tan İstanbul’a, oradan da Kosava’nın İpek Sancağına yerleşmiş olan Mehmet Tahir Efendi’ye,
Anası tarafı ise;
Buhara’dan gelerek Tokat’a yerleşen Tâcir Mehmet Efendi’ye dayanmaktadır.
Âkif, hem baba ve hem de anası tarafından öz be öz Türk’tür
(Hasan Basri Çantay. Âkifname. Shf. 13-14)
Hakkın Sesleri kitâbında 6 Mart 1913 tarihinde yazdığı 3. Şiirinde Âkif’in, “BUNU BENDEN DUYUNUZ, BEN Kİ EVET ARNAVUT’UM / BAŞKA BİR ŞEY DİYEMEM / İŞTE PERİŞAN YURDUM” diye ortaya koyduğu ifadesinden dolayı birçokları, Türk düşmanı soysuz kimselerin propagandalarının etkisinde kalarak, Onun Arnavut olduğunu iddia etmektedirler.
Âkif'in bu beyitteki maksadı;
1910’larda Balkanlardaki etnik unsurlara bağlı ayaklanmalara karşı Osmanlının gerileyişini durdurmak içindir. Arnavutların Osmanlı ile birlikte olmalarını sağlayabilirim ümidiyle söylemiş olduğu bir sözüdür.
Bu dönemde, O’ her türlü etnik unsuru öne çıkarmanın devleti küçülteceğini, memleketi ve orduyu tarumar edeceğini, düşmanın milleti ülkeden kovmasına neden olacağını anlatmaya çalışır. İşte bu sözü bu şartlar altında söylemiştir, gerçekten Arnavut olduğu için değil…
Bu şiir, 1905’ten itibaren Balkanlardaki Bulgar, Yunan, Makedon, Boşnak, Arnavut gibi etnik unsurların Osmanlı’ya karşı ayaklanarak teker teker bağımsızlık kazandığı, Osmanlıyı fena şekilde sarstığı bir zamanda yazılmıştır.
Beyitteki bu ifâdesi Osmanlının gerileyişini bir nebze de olsa durdurmak maksadıyla, son olarak da Arnavutların Osmanlı ile birlikte olmalarını sağlayabilir ümidiyle sarf ettiği bir sözdür. Zira bu şiirin yazıldığı tarih olan 6 Mart 1913 tarihi Balkanlar için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Şairimiz bu şiiri yazdığı tarihte I. Balkan Savaşının son aşamasına gelinmiş ve 8 Ekim 1912’de başlayan savaş sekiz ay sonra felâketle bitmişti...
M. Âkif, Kosova Bölgesi halkının birlik çağrılarına kulak asmadığını, devlete ve İslam’a ihanet ettiğini üzüntüyle haykırmaktadır.
Bu dönemde O her türlü etnik unsuru öne çıkarmanın devleti küçülteceğini memleketi ve orduyu tarumar edeceğini düşmanın milleti ülkeden kovmasına neden olacağını anlatmaya çalışır. İşte, BEN DE ARNAVUD’UM sözünü bu şartlar altında söylemiştir, ırk olarak gerçekten Arnavut olduğu için değil…
Mehmet Akif Ersoy’un hem öğrencisi hem de arkadaşı olan Hasan Basri Çantay, O'nun Türklüğü hakkında aşağıda ki sözleri yazmıştır;
''ÂKİF TÜRK OLARAK YAZDI,
TÜRK OLARAK DÜŞÜNDÜ,
TÜRK OLARAK YAŞADI
VE NİHAYET TÜRK OLARAK ÖLDÜ.” (S.225)
Kaldı ki Mehmet Akif Ersoy’un birçok şiirinde örneğin henüz 26 Haziran 1913 tarihinde yazdığı hatıralar bölümünün 4. şiirinde (s.286-87)
DEVLETİN DÜŞMANLARDAN KURTARILMASI YOLUNDA MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİNDEN ÜMİDİNİ KESİNCE ÇAREYİ ATALARININ KANINDA ARAMIŞTIR:
“İstemem dursun o payansız mefahir bir yana…
Gösterin ecdada az çok benzeyen bir kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigâr
Çok değil ancak necip evlada layık tek şiar.
Varsa şayed söyleyin bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı –haşa- kahraman eslafınız?
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa İstikbalinizden korkulur pek korkulur!”
Yine ırk vurgusunu İstiklal Marşı’nda çok açık seçik bir biçimde ortaya koymaktadır:
“Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet bu celâl?
“Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal”
Nevruz’a (1932) adlı şiirinde yine ırk vurgusunu çok güzel ortaya koymaktadır:
“İhtiyar amcanı dinler misin oğlum Nevruz?
Ne büyük söyle ne çok söyle; yiğit işde gerek.
Lafı bol karnı geniş soyları taklid etme;
Sözü sağlam özü sağlam adam ol ırkına çek.” (s. 496)
Ordunun Duası (1921) adlı şiirinde de Türk vurgusu ile kendisinin başka biri olmadığını açık seçik anlatmaktadır:
“Türk eriyiz silsilemiz kahraman / Müslüman’ız Hakka tapan Müslüman.”
Evet Mehmet Akif Ersoy, hem bilinçli bir Türk idi hem de dünya görüşü olarak bugüne kadar bilinenin tam tersine Türkçü bir şair idi.
MEHMET ÂKİF, BU FİKRİ DOĞRULTUSUNDA SADECE VE SADECE ÜÇ ŞEYİN GERÇEKLEŞMESİNİ KENDİSİNE GAYE EDİNMİŞTİR;
Vatanın düşman işgalinden kurtulması,
Devletin Bağımsızlığı ve güçlü bir devlet yaratmak,
Ve bu devleti, ahlaklı çalışkan üretken insancıl, müreffeh ve imanlı bir Müslüman halk ile birlikte Cihana hakim kılmak. Safahat’ın yüzde doksanı bu konuları işlemektedir.
HASAN BASRİ ÇANTAY DA, MEHMET ÂKİF ERSOY'UN DÜNYA GÖRÜŞÜ VE FİKRİ YAPISIYLA ALÂKALI OLARAK AŞAĞIDA Kİ OLAYI ANLATIR:
Mehmet Akif Ersoy’un kurtuluş savaşını teşkilatlandırma çalışması için ortaya koyduğu gayretlerinden dolayı tanıdık birisi Ona; “ÜSTAD SİZİ TÜRKÇÜ GÖRÜYORUM” deyince Akif’in ağzından alev gibi şu kelimeler çıktı:
- Ya ne zannediyorsun?
- Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem! (Çantay s.225).
ANASI BELLİ, BABASI BELLİ İKEN BİRİLERİNİN KALKIP ÂKİF'E ARNAVUT DEMESİ CÂHİLLİK DEĞİLSE HAİNLİK OLSA GEREK.
O'NUN “BEN Kİ EVET ARNAVUDUM” SÖZÜ;
Merhum Alparslan Türkeş’in Kürtlerle ilgili olarak sık sık söylediği; “Kürtler ne kadar Kürt ise ben de o kadar Kürdüm / Ben ne kadar Türk isem Kürtler de o kadar Türk’tür / Biz et ile tırnak gibiyiz.” sözünün altında bulunan “birleştiricilik” anlamı ile sarf edilmiş bir sözdür.
MEHMET AKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE BAHSETTİĞİ ECDAD; DAİMA VE HEP TÜRK'TÜR.
ÂKİF'E GÖRE VATAN;
Türk’ün baş olduğu her yerdir.
ÂKİF'E GÖRE MEDENİYET;
Türk’ün başını dik tutacağı kadar gelişmiş olmasıdır.
AKİF'İN ŞİDDETLE RED ETTİĞİ KAVMİYETÇİLİK;
Osmanlı Türkü’nün yönettiği bölgeleri bölmeye kasteden Müslim olsun, gayr-i Müslim olsun bütün yıkıcı ve bölücü unsurların ırkçı gayretkeşliği ve bunlara destek olanların hainliğidir...
SON OLARAK;
Sıkıştıklarında şiirlerinden yarım yamalak mısralar okuyarak Akif’e sığındıkları halde, fırsatını bulduklarında ise, O’nun yazmış olduğu İstiklâl Marşımızın okullarda okutulmasını kaldırmaya çalışanlara soruyorum;
Âkif Arnavut ise, sizler ne siniz?
Çıkın ortaya erkekçe açıklayın...
Sizler kim olduklarınızı açıklamaktan kaçınsanız da, yaptıklarınız ve söylemiş olduklarınız kimliklerinizi fazlasıyla açıklıyor!
M. Akif, yazmış olduğu İstiklâl Marşımızı için ‘’TÜRK ORDUSU VE TÜRK MİLLETİNE AİTTİR'' der.
GEL GÖR Kİ BUGÜN;
İstiklâl Marşının sahibi olan ordunun kahraman mensupları Ergenekon- Balyoz- Ay ışığı- Casusluk Davası gibi çeşitli kumpaslarla kafeslere tıkılmış, 15 Temmuz da ise günahsız Türk Askerleri palaskalarla dövülüp, daha da beteri kafaları kesilerek, okyanus ötelerine ve içimizdeki soysuz köpeklere bayram yaptırtılmıştır…
ÂKİF SIKÇA;
''Yalancıların dininden ve insanlığından şüphe ettiğini’’ söyler…
Bu yalancıların kimler olduğunu anlayabilmek için meydan ve kürsülerde çok konuşanlara bakmamız kâfidir sanırım!
Atalarımız,’’Çok mal haramsız, çok lâf yalansız olmaz’’ demişler