Türk’süz bir dünya, bir yıldız gibi kayarak fezânın boşluğunda un ufak olup kaybolsun!
Türk’ün olmadığı bir dünyanın varlığını tasavvur etmek, dünya ve içindeki insanlık âlemine karşı yapılacak olan en büyük kötülüktür.
Türk’ün olmadığı bir dünyanın, bir yıldız gibi kayarak fezanın boşluğunda un ufak olup kaybolması varlığından daha hayırlıdır!
Türk’e düşman olmak;
Nankörlüktür!
İmâni bir zafiyettir!
Türk düşmanlarının ortak özelikleri;
Ahlâksız ve soysuzdurlar!
Sahtekâr, şerefsiz ve alçaktırlar!
İnandım demelerine itibar edilmemelidir!
Kendilerinden her türlü fenalık gelebilir!
Türk olmak;
Soylu, asil ve yüksek karakter sahibi, yaratılışında ruhuna üflenen NEFHA-İ İLAHİ’nin şuurunda, adâlet ve merhamet ehli, cesur ve cömert olmak demektir.
Rahmetli Necdet Sevinç büyüğümüzün dediği gibi;
‘’Eğer insanlığın kurtuluşu tek bir dünya devletinin kuruluşunda görülüyorsa o devleti Türk kurmalı, Türk yönetmelidir…’’
Necdet Sevinç Ağabeyimiz haklıdır
Çünkü buyuruculuk Türk’ündür.
Türk asil ve soyludur.
Türk âdildir ve merhamet ehlidir.
Türk, Allah’ın insanlığa verdiği üç büyük nimet olan HAVA- SU VE TOPRAK’TAN sonra dördüncü büyük nimettir!
KAŞGARLI MAHMUD, DİVÂNÜ LÜGATİ'T-TÜRK'E ŞÖYLE BAŞLAR;
Esirgeyen, koruyan Allah'ın adıyla;
"Allah'ın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi. Ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir…’’
Her Türk, Türk’ü ve Türk milletinin varlığını korumakla mükelleftir ki bu İlâhi kanunlarla da sabittir.
BU İLÂH-İ KANUNLAR ÇERÇEVESİNDE BİR TÜRK’E DÜŞEN GÖREVLER;
Din-i İslâm için savaşmak,
Türklük için savaşmak,
Ana rahmi kadar kutsal olan vatan için savaşmak,
En büyük tesettür olup mahremini örten bayrak için savaşmak…
Şartlar olumsuz,
Düşman puşt,
Dost bellediklerin ne kadar dönek ve hain olursa olsun, illâ da savaşmak...
Hakk adına, adâlet ve insaniyet uğrunda ve acılara, çilelere, katliamlara, sömürüye dur demek için savaşmak, savaşmak yılmadan savaşmak...
TÜRK’ÜN GÖREVİ;
Nerede bir Türk varsa, saçının bir tek teline bütün cihanı kurban edecek dirayet ve güçte bir Milli Devleti kurup; kara ve kızıl emperyalist köpeklerin zulmü altında inim inim inleyen mazlum ve mağdur milletlerin kurtarılarak, insan onuruna ve haysiyetine yakışır bir hayata kavuşturulmalarıdır…
YÜCE ALLAH, MÂİDE- 54 DE ÖVDÜĞÜ TÜRK’Ü İŞTE BUNUN İÇİN YARATMIŞTIR.
Allah'ın Doğuda bir ordusu vardır. Onun adını TÜRK koymuştur. Kendisine baş kaldıranlardan işte onlar vasıtasıyla intikam alır.
(Hadisi nakleden Kazvini el Kaşgarlı Mahmud /Divanü'liLügat et-Türk / İstanbuli1333,S:292)