2002 Yılından başlayarak başta Eğitim olmak üzere sürekli kadrolaşma çabası ve mevcut kadroları itibarsızlaştırma çalışmaları nihayet 2014 yılında dershane yasasıyla hayata geçti ve Eğitim kurumlarındaki bütün yöneticiler bir gecede görevden alındılar. Bu idarecilerin kiminde uzun idarecilik tecrübeleri varken, çoğunluğu da 1999 dan bugüne yapılan dört ayrı sınavda başarılı olmuş idarecilerden oluşuyordu.
Şimdi yetkililere şunu sormak lazım gelmez mi? Devlette süreklilik esası gereği siz veya sizden önceki yöneticiler bir genelge yayınladınız. Sınavla okul müdürü ve müdür yardımcısı alacağız dediniz. İnsanlar müracaatını yaptı ders çalıştı ve bu sınava girdi. Kimi kazandı kimi kazanamadı. 2014 yılında bu sınavda başarılı olanları alıp kapının önüne koydunuz!.. Siz bu davranışınızla üç ayrı ihlal yaptınız. 1-Sınava girip başaranların haklarını devlet gücü eliyle gasp etmiş oldunuz . 2-Bu insanlara devletin güvenilmez olduğu imajını uyandırarak devlete karşı olan güvenlerini sarstınız. 3-Devlette süreklilik esası ilkesini çiğneyerek devlet kültürümüze büyük zararlar verdiniz.
Bunu FETÖ cü yapıya zarar vermek için yaptıysanız o zaman bu yapıyla hiçbir ilgisi olmayan müdürleri neden tekrar göreve çağırmadınız? Yok FETÖ cü yapı değil bölücü örgütle mücadele için yaptık ki bu pek inandırıcı gelmez. Çünkü o günler çözümcülerin altın çağlarını yaşadığı günlerdi. Eğer maksadınız çözüm sürecine karşı olanları devletten temizlemek idiyse bunun hatalı olduğunu şimdi siz de fark etmiş bulunuyorsunuz. Peki neden 2014 te çözüm sürecine karşı olanların haklarını verip tekrar göreve iade etmiyorsunuz? Kaldı ki çoğu çözümcü olan bu müdürlerle çözülmeye karşı nasıl mücadele edilecek sorusu da sorulmalıdır!..
Bu ülkede bir kesim vardır ki günahkarlıkta kendisini aşmış, kul hakkı gasp etme noktasında zirve yapmış, iftira ve çamur atmaktan kalbi kararmış ve binlerce masum insanın mağdur oluşuna seyirci olmuştur. Bu kesimin öncülüğünü yapan bir çete vardır ki adaleti katlederek bu zulmün devam etmesini, bu fitnenin artmasını sağlamak için hala kapı kapı dolaşıp çamur atmaya devam etmektedir.
Efendim Milli Eğitim Bakanı bütün mevcut idarecilerin sınava girmesini istiyor. Akıl sahibi olan herkes biliyor ki en mantıklı çözüm budur. Bakan Bey alan açıyor herkes boyunun ölçüsünü alsın liyakat gelsin diyor. Bunlar nasıl bir akla sahipse yaptıkları propaganda Milli Eğitim de Ülkücü kadrolaşma diye haber yapıyorlar. Doğrusu işte Halep işte arşın. Herkes bu sınavlar girsin çalışan, hak eden kazansın onlar diyorlar ki yok biz sınava girmeden müdürlüğe devam edelim. İşte kadrolaşmada adalet düşmanlığının bir başka örneği!..
Sınava şiddetle muhalefet eden sendika, neden mi muhalefet ediyor? Çünkü onlar için vatan ve millet kavramı sadece arpalık anlamını taşır. Bu kadar üyeyi o ulufe dağıtarak göreve getirdikleri müdürler sayesinde yaptıklarını biliyorlar. Eğer müdürlükler sınavla olursa mevcut iş bilmez müdürlerin çoğunun sınav kazanacak yetenekte olmadığını biliyor ve kadroları kaybedeceklerinin farkındalar. Eğer bunların devam etmesini istiyorlarsa bu demektir ki bu çete Milli Eğitimin liyakatsiz ellerde kan kaybetmesini istiyor. Cehalet artsın, bu ülke karanlığa gömülsün istiyor.
Sonuç olarak; devlette normalleşmeyi istemeyenler devlet kadrolarını kuralsız, ölçüsüz ve ilkesiz bir şekilde peşkeş çekerek devleti zayıflatmaya devam ediyorlar. Çeşitli gurupların savaş alanına çevrilen devlette verimlilik esas alınmadan kadro esas alınıyor, liyakat yok sayılıyor ve tabiî ki devlet kadrolarında adalete olan düşmanlık tam gaz sürüyor!..