Bugün Türk toplumunun en büyük kaybı zıtlaşmak ve intikam almak üzere kurgulanmış bir görüntü vermesidir. Bu yüzden siyaset ötekisini yenmek için bir mevzidir. Çünkü güç oradadır. Belki ceplerimizi belki de makam hırslarımızı tatmin etmek için devlet adeta bir vasıta olarak kullanılmaktadır.
Yüce Allah iyilikte yarışın hayır işlerinde yarışın diye emir buyurduğu halde gücü eline alan bunun tam aksine adeta şerde yarışmayı sürdürmektedir. Özellikle devlette kümelenmede, kadrolaşmada benim adamım benim partilim, cemaatim, vakfım, sendikam adını ne koyarsanız koyun tüm hızıyla sürmektedir. Bu anlayışın millete ne kaybettirdiğini hesaplamadan hesapsız kitapsız bu icraatın yegane dayanağı ONLAR DA YAPTI YA!..
Aslında bu anlayış devletin kurumsallaşması ve ciddi işlemesinin önünde en büyük engeldir. Benim bürokratım önce benim işimi hal eder. Hastahanede, okulda, emniyette, vergi dairesinde hülasa her yerde bana ayrıcalık tanır. Gittiğim zaman veya selam götürdüğüm zaman etrafımda dolanır. İhalede beni kollar, talip olduğum zaman bana öncelik tanır ve işimi kolaylaştır. Ben merkezli anlayıştan başka bir şey değildir. Bu anlayışta devleti bulamazsınız, milleti bulamazsınız, adaleti hiç bulamazsınız, hele hele burada liyakat ve ehliyetin hiç yeri olmaz.
Bunun yanlışlığını her anlattığımızda koca koca adamlar; bakanlar, valiler, Belediye Başkanları koro halinde bu nakaratı tekrar etmekteler. İşte bu sapkın anlayış ayağımıza paranga olmaya devam etmektedir. Son yerel seçimlerle birçok büyük ilin belediye başkanlığını alan muhalefet aynı tavır içerisinde olur mu, büyük ihtimalle “ONLAR DA YAPTI YA” diyecekler. Sızlananlara sıradan vatandaşın cevabı ise men Dakka duka olacaktır. Ya da etme bulma dünyasıdır deyip bu hoyratlık onaylanacaktır.
Eğer aklı hür vicdanı bir şekilde düşünüp millet menfaatini merkeze alırsanız bu aklın akıl olmadığı bu yolun yol olmadığını kolaylıkla anlayabiliyoruz. Devletin sürekliliği ve devletin var olması gerekli olan ahlakına uygun olmayan bu anlayış artık bırakılmalıdır. Bunun için işe almalarda şeffaflık, görevde yükselmelerde şeffaflık ve hizmette şeffaflık esas alınmalıdır. Benim adamımdan ziyade faydalı olana, üretene yönelmelidir.
Denilebilir ki yapanların yanına kar mı kalsın? Hayır kar kalmasın ancak çalışanı tedirgin edecek iş ve işlemlerde bulunmakta ne vicdani ne de ahlakidir. Elbette üst bürokrat değişir değişmesi de gerekir. Ancak bunun yansıması daha aşağılara kadar uzanmamalıdır. Hatta bu üst bürokratlardan da işin ehli olanlar kalmalıdır ki kurumsal hafıza bir anda yok olmasın. “ONLAR DA YAPTI YA” demek yerine yani yanlışta yarışmak yerine doğruda yarıştığımız gün emin olun ki çok daha hızlı mesafe alırız.
Sonuç olarak; Ekonomi toslar başkasını suçlarız, eğitim çuvallar başkasını suçlarız, dış politikada işler iyi gitmez başkaları, belediyeler borç batağına saplanır başkasını suçlarız. Ancak dönüp kendimize hiç mi hiç bakmıyoruz. Ben kimlerle nasıl yürüdüm. Bu eğitimde, ekonomide, dış poli,tikada, belediyede kiminle ya da kimlerle çalıştım. Bunlar gerçekten işlerini iyi yapmış olsalardı durum farklı olur muydu, olmaz mıydı? Bu konuda biraz tefekkür etmeliyiz ve “ONLAR DA YAPTI YA” anlayışından bir an önce sıyrılmalı şerde değil hayırda, kötü işlerde değil iyi işlerde yarışmalıyız. ONLAR DA YAPTIYSA YANLIŞ YAPTI, SİZ DE YAPARSANIZ YANLIŞ YAPARSINIZ!...