Bayramlar birlik ve beraberliğin pekiştiği günlerdir. Ne yazık ki ne milli ne de dini bayramlar da bu şuura vakıf olamadık. Adeta senin bayramın benim bayramım diyecek kadar sığ bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz. Hak; hakka göre değil çıkarlara göre şekillendirilmek isteniyor. Adalet ve hukuk talebi yanlış bir istekmiş gibi yansıtılıyor. Bazı kavramların ve değerlerin dillendirilmesi üzerinize kargoya verilmiş bir zarf gibi etiketlenmenizi sağlıyor. Sokakta kahvede, mecliste, kurumda, köyde, kasabada, düğünde, cenazede siyasi tartışmalar düşmanca yapılıyor. Benim de bir fikrim var demek suç sayılıyor. Tarafgirliğimiz değerlere göre değil şahıslara veya partilere göre oluyor. Ölçüsüzlük tüm hayatımızı sarıp sarmalıyor. Oyunlar kuruluyor, algılar yapılıyor istendiği zaman habbe kubbe yapılıyor, istendiği zaman kubbe zerre olarak takdim edilebiliyor.
Herkes bir değerin arkasına sığınıp istismarını yaparken ilkeli davranmak mumla aranır oluyor. Böyle bir cenderenin içerisinde kalan toplum birliğini, kardeşliğini yitiriyor bölük pürçük hale getiriliyor. İşimize geldiği zaman en çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu zamanlarda diye nutuk atılıyor. Yetmiyor yedi düvelle mücadele ediyoruz deniliyor. Perhiz tutarken lahana turşusu mideye indiriliyor. İyide güzelde yarışmak bir kenara itiliyor, tencere dibin kara benimkisi senden kara deniliyor. Masumca bir talebinize karşı ya siz de yaptınız ya da onlar da yaptı deyip şerde yarışılıyor. İntikam duygusu haktan ağır basıyor. Zulmedene karşı tavır alınmıyor zulme uğrayanlarla uğraşılıyor. Aleni haysiyet cellatlığı yapılıyor, aleni harami gibi hak gaspı yapılıyor. Makama giden yollara dikilen eşkıyalar ve çeteler yol kesiyor haraç alıyor, çetele tutuyor, haksızlığa isyan edenlerin geçmesini engelliyor.
Açık sözlü davranan sözü özü bir olan vatanseverliği asla tartışılamayan kişiler suçluymuş vebalıymış muamelesi görüyor. Nizam isteyenlere, sistem isteyenlere kırk zebani birden saldırıyor. Hukuk derin uykulara dalmışken hukuksuzluk her tarafta cirit atıyor. Haksızlık yapan kul hakkını gasp ederken Allah tan başka kimseye hesap vermem diyerek efeleniyor!.. Şirretlikte öz güveni tavan yapmış yeni bir yaratık türü üremeye başlıyor. Devletin kanunlar önünde herkes eşittir ilkesi geçersiz oluyor ve yeni imtiyazlı zümreler oluşmaya başlıyor. Biz ve onlar kavramı her yerde göze çarpıyor ve yüksek perdeden dillendiriliyor. İlim, ahlak, adalet, fazilet, erdem gibi değerlerin pabucu dama atlıyor bunun yerine aksi kavramlar hızla ikame ediliyor. Milli vicdan hergün biraz daha köreltiliyor, milli ruh paramparça ediliyor ecdat arasında ikilik yaratılıyor tarihi hafızamız allak bullak ediliyor.
Bugün içinde bulunduğumuz ruh hali sağlıklı değildir, arızidir. Bu arızalı ruh halinden istifade edenler vardır, bu durumu fırsata çevirenler vardır. Üzülerek belirtelim ki yozlaşma düşmanlığa dönüşüyor. Düşünebiliyor musunuz bu ülkede bir sendikacı kalkıp üyelerini fareye benzetiyor, bir başkası yüzünüze gözünüze dursun bu kadar para neyinize yetmiyor oturun oturduğunuz yerde diyor. Yetmiyor bir başkası daha dört yıldır size zulmediyoruz bekleyin otuz altı yıl alacağımız vardır diyor. Noter tasdikli belgeler sunuluyor kimseden ses çıkmıyor. Yapılanlar kadrolaşmak falan değil ötekine hayat hakkı tanımamak kadar acımasızca yapılıyor. Devlet kavramını ortadan kaldırılarak yerine aşiret düzenini ikame ediliyor. İçeriden ve dışarıda Devletin ciddiyetine zarar verdikçe alkışlananların varlığı kaygı verici boyuta ulaşıyor.
Sonuç olarak; İki bayramı bir arada kutladığımız bu günlerin kardeşliğe, birliğe vesile olmasını temenni etmekten başka da elimizden bir şey gelmiyor!...