Sayın Başbakan açıklama yapmış. Memurun iş güvencesinin teminatı benim diye. Bunu bir okulun öğretmenler odasında anlatınca öğretmen arkadaşlardan biri, peki Sayın Başbakan’ın iş garantisi var mıdır, diye sordu. Tabi ki bu cevabın ardından öğretmenler odasında kahkahalar eksik olmadı. Bize göre de iş garantisi yoktur.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ Erzurum Kamu Sen il binasını ziyaret ederek şu açıklamayı yapmış. Efendim sendikal ayrım asla hoş görülemez. Bu şekilde hareket eden olursa hemen bize haber verin. Sayın Akdağ’ın iş garantisi var mı yok mu onu bilmiyoruz. Ancak Sağlık Bakanlığında ki kadrolaşmanın Milli Eğitim den aşağı kalır hiçbir yanının olmadığı herkesin malumudur. Üstelik sendikayı bile aşarak belirli bir cemaat yapılandırılması olduğu basında sıkça yazılmaktadır. Peki Sağlık Bakanı ayrım yapanlardan hesap sorma işini nereden ve kimden başlatmalıdır?
Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz da diyor ki eskiden bakanlar bürokratlardan yaka silkeleyip istifa ediyorlardı. Kesinlikle doğrudur. Çünkü eskiden bürokrat devlet adamı siyasetçi de siyasetçiydi. Sonuçta bürokrat yetişmiş konusunda yetkin ve uzmandı. Bakanlık hakkında zerre kadar bilgisi olmayan bakanın yanlışlarına karşı çıkıyordu. Sayın İsmet Yılmaz bunu söylerken bana öyle geliyor ki kendi müsteşarının bir önceki bakan döneminden kalma olduğunu unutmuş. Bir de bugün için bakan hangi yetkilere sahiptir bilen beri gelsin. Müsteşar veya bürokrasi hazırlıyor bakan sadece onay veriyor. Yani geçmişin hatalarını söyleyen Sayın Bakan lütfen bir de aynaya bakın diye sormak lazımdır.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir diyorlar. Devlet kadrosun dışında kalanların nasıl zenci ya da Kızılderili muamelesi yapıldığını, sendikal ayrımcılığın nasıl tavan yaptığını bilmeleri pek mümkün değildir. Gelin bir de yakından görün. Nasıl ki asker içeri atılırken intihar eden ya da kahrından ölen varsa aynı durum Milli Eğitim, Sağlık, Diyanet ve diğer kurumlarda da yaşandı. Sendikalarda listeler hazırlandı mülakat komisyonların verildi. Bunlar yakalandığı halde hukuk adına hiçbir icraat yapılmadı. Mahkeme kazanan kişilerin hakları iade edilmedi. Tekrar mülakat salonlarında sahneler kuruldu, perdeler takıldı tiyatrolar oynandı. Vicdanlı, devleti bilen bürokratlar ya susturuldu etkisiz hale getirildi ya da görevlerinden alındı. Bürokratik vesayetle savaşıyorum diyenler sendikal vesayeti görmemezlikten geldiler. Sendika azdıkça her işe karışır oldu.
Sonuç olarak Başbakan’ın, Sağlık Bakanı’nın, ya da Milli Eğitim Bakan’ın söylediklerini vatandaş ciddiye almıyor. Neden mi? Çünkü kendileri nin söyledikleri bir temenni de ya da gaz almaktan öte gitmiyor. Sayın Cumhurbaşkanı iş güvencesi konusunda açıklama yaparsa ya da artık sendikal ayrım olmayacak derse bu önemli ölçüde rahatlatıcı olur. Diğer açıklamalar hükümsüzdür.