EĞİTİM GİBİ BİR DERTLERİ YOK!..
Milli Eğitim Bakanlığı yapması gereken işleri bırakmış ya siyaset yapmak peşinde, ya da öğretmenle uğraşma derdindedir. Her gün bir ilçede öğretmen-veli hatta kimi yerlerde öğrenci toplayarak siyaset dersi verenler bunun yarısı kadar eğitime kafa yormuş olsalardı bu alanda bu kadar geri düşmezdik. Öyle bir noktaya geldik ki işi bilmeyen bir veliyi artık malum eğitimin içindeki dernek ve vakıfların özel olduğuna inandırma şansınız yoktur. Bu malum dernekler ve vakıflar devlete ait algısı öğrencisinden velisine herkeste oluşmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı bunları düzeltip eğitimi vesayetten kurtarmak yerine öğretmenle uğraşmayı kendisine görev edinmiştir.
Öğretmen yarınından umutsuz, ne olacak endişesi taşıyor bakanlık yetkilileri ise her gün yeni çıkışlar yaparak kafa meşgul etmeye devam ediyorlar.
Şimdiye kadar iş güvencesi, rotasyon ve performans değerlendirmeleri ile ilgili onlarca farklı açıklamalarda bulundular.
26 Ekim 2016 da-Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, uzun süredir gündemde olan öğretmenler performans kriterleri uygulamasının önümüzde ki günler de başlayacağını söyledi. Bu sistemi bu yıl uygulamayı düşünüyoruz, dedi.
Bakan bu açıklamayı yaparken ötede iş güvencesi ile ilgili bir başka açıklama yapılmaktadır.
21 Şubat 2017-Çalışma Bakanı 657 Sayılı Kanun kapsamında iş güvencesinin tapulu mal gibi olmasının yanlış olduğunu ifade ederek “ Yılların getirdiği kıdemle, birikimle bunu ölçmek doğru olmaz. Bunda da ısrarlı güvence diyorsak kamu da beklediği hizmeti alamaz. Mesleklere göre beş yılda bir kendini çek eden bir sistem olmalı, dedi.
Başbakana aynı soru sorulunca daha farklı cevap veriliyordu.
11.Mart 2017-Bunlar nereden çıkıyor, böyle bir şey yok. Yani bir kere memur güvencesi anayasada var, anayasanın bu maddesi de yerli yerinde duruyor, herhangi bir değişiklik yok. Yani başbakan çalışma bakanını yalanlıyordu.
Son olarak Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz Ataşehir Öğretmen evinde bir açıklama yapıyor.
25 Mart 2017-Önümüzdeki dönemde öğretmenlerimize bir performans kriteri getirmek istiyoruz. İstiyoruz ki öğretmenlerimiz birbirlerine bir derece, bir not versin. İstiyoruz ki bütün veliler öğretmenlere bir ders, bir derece, bir not versin. İstiyoruz ki bütün öğrencilerimiz versin."
Bütün bu gel gittiler gösteriyor ki; Milli Eğitim Bakanı dahil hiçbir öğretmen amirlere yani Okul Müdürü ve İlçe Müdürlerine güvenmiyor. Yine Çalışma Bakanı da benzer bir güvensizlik içerisindedir. Memura güvenmiyor, amire güvenmiyor. Çünkü kendileri de biliyorlar ki bu amirler siyasi tercihle bu koltukları işgal etmektedirler ve liyakata göre orada değiller.
Sonuç olarak; 16 Nisan a kadar hiçbir hükümet yetkilisi gerçek niyetini açıklamayacaktır. Birinin söylediğini ötekisi yalanlayacaktır. Kafa karışıklığı devam edecektir. Ancak hiçbir Allah’ın kulu eğitimde güzel şeylerin olacağı hayalini kurmamalıdır. Çünkü buraya bilimsel bakılmıyor. Seçmen ve oy potansiyali olarak bakılıyor. Aksi bakılmış olsa önce fikri hür vicdanı hür nesillerin yetişeceği programlar hayata geçirilirdi. Böyle bir yaklaşım beklemek ham hayaldir. Eğitim bu ülkede dernek=vakıf=siyaset olarak görülüyor. Bu anlamda yaptıkları yapacaklarının teminatıdır!...Velhasıl mesele rantiye meselesidir eğitim meselesi değildir, öyle bir dertleri de yoktur!..