Öğrenciler arasındaki yeni moda sözcüğümüz budur. Ya da paşa gönlün bilir hocam, gör beni göreyim seni!
Eğitim de mizahi bir durumumuz vardır. Biz demiyoruz, anketlerde halkımız diyor, ölçümlerde ecnebiler ya da PİSA diyor, kürsülerde Cumhurbaşkanımız diyor, eğitimden anlayan içinden dışından ne kadar insan varsa eğitimde başarısız olduk diyor. Ama eğitimi yönetenlerin ne afrasından ne de tafrasından bir şey eksilmiyor. Benim oğlum bina okur döner döner yine okur. Ali yazar Veli bozar. Heba edilen nesiller ve gelecek kimsenin umurunda değildir.
Aksiyon ve heyecanın eksik olmadığı Milli Eğitim de alın size yeni bir aksiyon daha! Geçen eğitim yılının ortalarında sofraya getirdikleri ve sofradaki herkesin arkadaş bu pilav çok kötü yenilmez dediklerini ısıtıp tekrar sofraya getirdiler, yerseniz diyorlar. Yemiyoruz arkadaş elinizden geleni ardınıza koymayın diyesimiz var.
Bir aklı selim çıkıp demiyor ki arkadaş bu öğretmenlerle derdiniz nedir? Bürokrasiye, öğrenciye veliye ezdirmekten ne zevk alıyorsunuz? Bırakın öğretmenlerin yakasını; Öğretmenler odasında gelecek kaygısı değil öğrencileri konuşsunlar, projeler üretsinler, karşılıklı gıpta geliştirsinler birbirleriyle uğraşacaklarına cehaletle savaşsınlar, bilgilerini birikimlerini karşılıklı paylaşsınlar. Ne gezer!
Diyorlar ki; Öğretmenlik mağazada çalışmak gibidir, veli -öğrenci müşteri, müdür de mağaza müdürdür.
Yok diyoruz arkadaş öğretmenlik bir sanattır. Sanat sevgiyle, aşkla yapılırsa bir anlam kazanır, inandıramıyoruz.
Öğretmene sanatkar gözüyle bakmasanız onu tezgahtar yaparsınız o zaman tezgahtar bir nesil yetiştirmekten kurtulamazsanız. Herkesin herkesi sattığı bir nesil olur bu geleceğimizi mahvetmek demektir. Sahi siz öğretmeni servis elemanı mı, resepsiyon memuru mu ya da otellerdeki kat görevlisi mi sanıyorsunuz, ondan mı müşteri memnuniyetine kafayı taktınız?
Okulları dükkalığa ya da kolhoza çevirmeyin diyorsunuz, sopalı yöneticiler olmayın, motive edici olun, düşman olmayın dost olmayı deneyin, işine küstürmeyin barıştırın diyorsunuz anlamıyorlar.
Başından beri yanlış iliklenen düğme diğer düğmeleri abuk sabuk bir hale getirdi. Peki eğitimin kalitesini arttırayım, öğretmeni daha çok çalıştırıp verimi yükselteyim esas amaç iken neden bundan bahsetmiyorsun?
Çünkü bu davranış böyle bir sonucu asla ve kata doğurmayacaktır, bilakis var olan başarı oranını da düşürecektir. Siz ağzımdan kuş tutsam da yaranamam, fark etmez sonuç değişmez düşüncesini edinmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu biliyor musunuz? İşte birçok öğretmende bu oluşmaya başladı ve eğitimde bu bakış açısıyla yarı asla iyi olmayacaktır. Öğrencinin velinin değerlendirmesiyle bu iş olmaz. Karşılıklı talepler kaçınılmaz olur.
95 alan öğretmen de 90 alan öğretmen de itiraz edecek. Şimdiden duyumlar alıyoruz Öğretmen Veli ve Öğrencinin elinde oyuncak olacaktır. Onurları, kişilikleri kötü niyetlilerce ayaklar altına alınacak, iki yüzlülük yağcılık, şantaj artacaktır.
Bu uygulama pilot bölgelerdeki öğretmende şimdiden moral ve motivasyonu dip yaptırmıştır.
Türkiye’nin Milli Eğitimin de Fransızca bir kelime olan performans değerlendirmesi denilen bu ucube uygulama; öğretmenlerimiz veli ve öğrencinin elinde adeta oyuncağa dönüştürüyor ve gururlarıyla oynanıyor. Sürekli öğretmen ile ilgili kararlar verilmesi ve bunların sonrada değiştirilmesi öğretmenin zihnini meşgul ediyor işine odaklanamıyor. Öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırılıyor, ayağa düşürülüyor. Sözün özü kazan kazan ya da gör beni göreyim seni galiba bu yönetmeliği çıkartan zatların hayatlarında çok önemli bir yer edinmiştir. Silip atamıyorlar çünkü feda nedir fedakarlık nedir bilmiyorlar, hayatlarında karşılıksız iş yapmamışlar.
Son olarak her yanı ölçüsüzlük kokan bu değerlendirme Milli Eğitimin hayrına değildir. Sizlere tavsiyemiz bir an önce bu yanlıştan dönünüz.