Böyle bir soru sormamızın altında yatan gerçekler vardır. Çünkü kimi İlçe Müdürleri çoktan devlet memuru olduklarını unutmuş bir zümreye, sendikaya, vakfa, derneğe ya da siyasi bir partiye hizmetkarlık yapmaktadırlar. Oysa devlet memurları görevlerini yaparken “renk, din, dil, ırk, mezhep, siyasi düşünce ayrımı yapmadan tüm vatandaşlara eşit mesafede olur” denilmektedir. Peki bizim sayın müdürler bu kurala ne kadar uymaktadırlar? Kendileri uymadıkları gibi emirlerindeki personelin de adeta bu maddeyi hiç saymak için zorlamaktadırlar.
Bunu geçmişte yalnızca idareci atamalarında sergileyen kimi İlçe Müdürleri şimdiler devleti özel bir takım kuruluşların arka bahçesi haline dönüştürmek için can hıraş bir çaba içerisine girmişlerdir. Bize iki ilçemiz ile ilgili gelen duyumlar artık pes dedirten cinstendir. Lise ve Meslek Liselerine gelen ödenekleri nereye hangi mağazaya harcayacakları İlçe Müdürlerince telkin edilmiştir. Bu mağazalarda alışveriş yapılmadığı takdirde haklarında hiçte iyi düşünülemeyeceği beyan edilmiştir. Normal olan okul alım komisyonu kurar, teklifleri alır uygun bulduğu teklife göre satın alma kararı verir. Buna İlçe Müdürü niçin karışıyor acaba? İster istemez aklımıza geliyor, acaba bu müdür beylere bir emir mi geldi, yoksa kendilerine bir döner sermaye mi oluşturdular, diye.
İlçe Müdürleri son dönemlerde özel bir takım vakıf ve derneğin pazarlama elemanı gibi çalışmaktalar. Son günlerde yine bir ilçemizde dağıtılan öğretmen el kitabı içindeki hataların çokluğu nedeniyle gelen tepkiler üzerine toplatılmıştır. Ancak bu vakıf el altında aynı kitabı birçok öğretmene ulaştırmış ve İlçe Müdürleri buna göz yummuşlardır.
İlçe Müdürleri yardım kampanyalarına diğer sendikaları dahil etmeyerek yalnızca yandaş sendika ve İHH gibi kuruluşlarla ortak kampanyalar düzenleyerek sendikalar dolaysıyla öğretmenler arasında ayrımcılık yapmaya devam etmektedirler.
İlçe Müdürleri son dönemlerde servisçi ve tedarikçi gibi çalışmaktadırlar. Okullarda faaliyet gösteren birçok özel vakıf ve derneğin toplantılarına okullarda öğrenci toplayıp göndermektedirler. Ders saatleri içerisinde idareciler aranmakta şu vakfın şiir dinletisi, bu vakfın kitap söyleşisi, o vakfın tiyatro gösterisine ya da şu siyasetçi gelmiş öğrencileri gönderin gibi yoğun bir trafik içerisine girmişlerdir. Bütün bu olup bitenler göstermektedir ki Türkiye de Milli Eğitim mevcut yapısıyla eğitimi bir yere taşımak gibi bir tasa içerisinde değildir. Bütün gayretleri birilerine yaranmak Milli Eğitimi dernek ve vakıflara peşkeş çekmektir.
Birçok İlçe Müdürü yukarıda saydığımız bize göre yasa dışı faaliyetleri yapmaktadır.
Peki niçin bu anlayışa itiraz ediyoruz?
Çünkü bizim anlayışımızda devlet seksen milyon vatandaştan vergi aldığına göre, her vatandaş askerlik yapmakla mükellef olduğuna göre, devlet kimsesizlerin kimsesi olmak zorunda olduğuna göre, insanı yaşat ki devlet yaşasın biz de bir felsefe olduğuna göre ve adalet töredir, töreye uymak keyfiyete bırakılamayacağına göre buna uymayanların devleti aşındırdığına itibarsızlaştırdığına inanıyoruz. Çünkü vatandaşta devlet şu zümrenin şu vakfın veya derneğin babasının çiftliğidir gitsin devlet için onlar savaşsın fikrini yerleştirirseniz devletin ikbal ve istiklalini tehlikeye sokarsınız. İşte bu vakıflar ve dernekler babamızın dahi olsa madem sivildirler sivilliklerinin gereğini yapsınlar. İlçe Müdürleri madem devlet memurudurlar onlar da devlet memuruna yakışır şekilde tarafsız olarak görev yapsınlar. Kendilerine yakın olmayan vakfı veya derneği hiçbir şekilde muhatap alınmazken iktidar referanslılara ardına kadar kucak açmak devlete güvensizliği arttırmakta ve ne yazık ki bu tavırla hergün biraz da daha devlet ebed müddet anlayışından uzaklaşılmaktadır.
Sonuç; herkes işini yasalar çerçevesinde yapmalıdır, kimse şahsi çıkarı için devletin itibarını zayıflatmaya yeltenmemelidir.