Severiz kahramanlık yapanların kahramanlıklarını anlatarak kahraman olmayı, Överiz imanlı olanı kendimiz imandan bi haber, yahut seveni severiz kendimiz sevgiden nasipsiz!..
Her yıl olduğu gibi 18 Mart Çanakkale Şehitlerini yine anıyoruz. O duygu bizde varmış hissi uyandırırız. Sanki görev verilse her birimiz bir Yahya Çavuş bir Seyit Onbaşı, bir Mustafa Kemal oluveririz bir anda. Makam neymiş mevki neymiş, para pul, ana bacı bir anda vazgeçeriz ne varsa bizden yana, sevdanın en büyüğü duruyorken, şehit olup sevgililerin en sevgilisiyle buluşmak varken!.. Neymiş çocukların geleceğini düşünmek, lüks makam araçlarıyla volta atmak, amir olmak, müdür olmak, daha da yükselmek için iki büklüm olmak, değer mi bunlara!
Gerçekten mi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Belki çok azımız için gerçekten de böyledir, ancak emin olunuz çoğumuz için masal!.. Çoğumuz ne Çanakkale ruhundan haberdarız ne de o ruhun kaynağından. Unuturuz hem de çok çabuk, unuturuz başımıza gelen musibetleri, belaları!.
Daha üç gün önce elin alçağı camileri tararken Türk diyordu Müslüman deyince Türk’ü hatırlamamız gerektiğini en vahşi metodlarla bizlere haykırıyordu. Ancak hala Türküm demeyi kabahatmış gibi gören bizim de içimizde cahillerimiz var. Hala milletini sevmeyi kafatasçılık, faşistlik görenler ve milli şuurun verilmesinden rahatsız olacak kadar zavalılaşmış eğitim çalışanı, diyanet çalışanı dindaşlarımız var.
. Bilmezler ki milli şuur lazım olunca bakkaldan satın alınacak bir meta değildir, bir ahlak, bir duygu, bir his, yaşanacak bir haldir. Tıpkı ahlak gibidir ya vardır ya da yoktur, ikisinin ortası olmaz. Bilmezler ki bir günde vatansever bir başka gün vatan düşmanı olunmaz. Bilmezler ki milli şuur bir mayadır, uzun süre yoğrulmadan olgunlaşmaz. Bilmezler ki hem çıkarcı; hem feda ruhlu olmak aynı bedende bulunmaz.
Firdevsi Şehnemayi yazarken otuz yıl çok çalıştım ancak hem Farsçayı hem de Acemi dirilttim diyordu ve bu kitapta olabildiğince az Arapça kelime kullanıyordu. Çünkü Acem’in Araplaşması ona göre ölmesiyle eş değerdi. Kendi kültürünü ve milli kimliğini muhafaza etmek adına verdiği otuz yılıyla gurur duyuyordu. Bizlerde hem milli kimliğimizi hem de manevi kimliğimizi birlikte yaşatmak mecburiyetindeyiz. Birine az birine çok emek vermek değil, ikisinin de yaşatılması için çaba sarf etmek zorundayız.
Şunu biliniz ki; Çanakkale Şehitlerini anmak ancak aynı ruha sahip bir nesil yetiştirmekle mümkündür. Yoksa ne bugünümüz ne de yarınımız güvende olmaz. Özellikle siz on binlerce gencin geleceğini elinde tutan vakıflar, dernekler, cemaatler ve bunların geleceğimize tahakküm etmesini isteyen ekabirler!.. Eğer elinizdeki gençleri Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletiyle donatmasanız öncelikle ümmete büyük bir ihanet yaptığınızı unutmayın. Şundan emin olun ki Türklük şuuru almayan hiçbir genç Alp olamaz, yalnız eren olmakla da asla kazanılamaz..
Sonuç olarak; her zaman birilerinin bize kim olduğumuzu hatırlatmasına gerek yoktur. Biraz da biz kim olduğumuzun farkına varalım! Bu hepsinden evladır!..