2018-2019 Eğitim Öğretim yılı hazırlığı tamamlandı ve 17 Eylül pazartesi günü tüm ülkede ders başı yapılacaktır. Elbette dün, bugünü ve yarını mukayese edeceğiz. On altı yıldır Eğitimde bir arpa boyu yol alamadığımız herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Bu sonuç sebepsiz ortaya çıkmış değildir. Umarım Bakanlığın yeni yönetimi başarısızlığın nedenlerini doğru tespit edip ona göre reçetesini hazırlar ve artık merhaleler katetme zamanıdır diye yola çıkılır. Nitekim Sayın bakan durumun vahametini ve yıllardır yerimizde saydığımız teyit edecek şekilde “bizim Eğitimde kıyametleri kopartmamız lazım” demiştir.Bundan şunu anlıyoruz ki kaybedilmiş zamanı telafi etmek için var gücümüzle çalışmamız gerekir.
Yeni Eğitim Öğretim yılı başlarken sivil toplum olarak bizler hem katkı sunacak, hem de olup bitenleri gözleyecek, yeri geldiğinde yanlış bulduklarımıza müdahil olacağız. Bugüne kadar sesimiz duyulmadı, umarız Milli Eğitimin yeni yöneticileri olumlu eleştirilerimizi dikkate alır ve buna göre bir yön tayini yaparlar.
Elbette önceliğimiz öğretmenlerimizin saygınlığına gölge düşüren olumsuz davranışlarla mücadele olacaktır. Maddi ve manevi anlamda görevlerini huzur içerisinde yapmalarını sağlamak olacaktır. Bunun için de MEB’in icraatlarının takipçisi olacağız.
Söz gelimi 2017-2018 Eğitim öğretim yılında öğretmen ve idarecilere yapılan yüzlerce saldırı olaylarında bir azalma olacak mıdır?
Artık velilerimiz okullara gelirken buranın bir devlet kurumu olduğunun farkında olacaklar mı?
Öğretmen can güvenliği endişesinden kurtulacak mı?
Okul yönetimlerinin uyguladığı mobing olaylarında bir azalma olacak mı?
Öğretmenler Sendika tercihlerini kendilerini hiçbir baskı altında hissetmeden gerçekleştirebilecekler mi? Müdür odasında öğretmene baskı son bulacak mı? Girdiği sendikadan çıkması istenecek mi?
İl,İlçe,Şube, Okul ve Kurum müdürleri sendikacı gibi mi davranacak yoksa devletin memuru gibi mi davranacaklar.
Öğretmenler Öğretmenler odasında her gün MEB de ki yeni değişiklikleri mi konuşacak, yoksa zümreleriyle nasıl verimli olurum diye fikir alışverişinde bulunup motive olarak mı derslere girecekler?
Bir gün rotasyon, bir başka iş güvencesi, bir başka gün performans sistemi ısıtılıp tekrar öğretmenin önüne getirilecek mi yoksa bu kısır döngü son mu bulacak?
Okulların temizlik ve başka giderleri için devlet bir kaynak ayıracak mı, yoksa idareci ve öğretmeni dilenci yapmaya devam mı edecek.
Öğretmenin veya idarecinin öğrenciye en küçük çıkışı yine soruşturma konusu olacak mı, yoksa disiplin yönetmeliği yenilenip okullara bir disiplin getirilecek mi?
Okullarda yine İHH nın kumbaraları olacak mı, çeşitli dernek ve vakıflar yine öğretmen ve idarecilere talimat verecekler mi? Öğrenciler yine velilerinden izinsiz dersten alınıp şu vakfın bu derneğin toplantısına götürecekler mi?
Eğitim ve Öğretimde içerik mi önemsenecek yoksa formaliteler mi öne çıkacak?
Sonuç olarak bakan değişti, zihniyet değişti ama kadro değişmedi. Hala önceki zihniyet ve önceki kadro iş başındaysa Sayın bakanın zihniyet değişikliği yapması imkansızdır. O halde zihniyet ile birlikte en azından yeni anlayışa direnç gösteren kadroların değişmesi gerekir diye düşünüyoruz. İcraatların ve değişen bir şeylerin olup olmadığının takipçisi olacağız. İyi olması bir arpa boyu değil, bir anda birkaç arşın yol alınması en büyük temennimizdir. Tüm olumlu icraatların sonuna kadar yanındayız, ancak takipçi olmaktan yol göstermekten de asla vazgeçmeyeceğiz!...