Kamu çalışanları devlet adına işleri yürüten emekçilerdir. İşlerini ne kadar gelecek kaygısından uzak sadakat içerisinde yaparlarsa o derece verimli olacakları tartışmasızdır. Ne yazık ki kendilerini düşündüren ve enerjilerini büyük oranda yok eden bir değil birden çok neden yaratıldı. Yaratıldı diyoruz çünkü geçmişte bu konular konuşulmazdı.
Memurumuza gelecek kaygısı taşıttıran neymiş diye sorarsanız;
Öncelikle iş güvencesi diye başlarım. Sayın başbakanın dile getirdiği gibi “Memuru sözleşmeli yaparım ve istediğim yere gönderirim” açıklaması mevcut hakların memurun elinde alınacağı işaretiydi. Üzerine bir de Milli Eğitim Bakanının Şırnak ta sözleşmeli öğretmenlerle ilgili yaptığı “Ya eşiniz ya işiniz” mealindeki açıklamaları ister istemez memurda yarın endişesini arttırdı. Çünkü bu bakış açıları bizlere kamuya özel sektörü hakim kılma girişimi olarak yansımaktadır.
Elbette kamu çalışanlarını huzursuz eden sorun bunlarla sınırlı değildir. Performans değerlendirmeleri ile ilgili getirilen ölçüler bir acziyet ifadesi olarak karşımızda durmaktadır. Rotasyon söylemleri her gün farklı ortamlarda dile getirilmekte ve bu da ayrı bir huzursuzluğa neden olmaktadır.
Özellikle Belediyelerde sosyal denge sözleşmesi adı altında yapılan sözleşmeler kamu çalışanlarının bir kısmını adeta mağdur edecek mekanizmaya dönüşmüş belirli sendikaya mensup olmayanlar adeta cezalandırılmıştır.
Kamunun neredeyse tamamında belirli bir düşünceye ya da sendikaya mensup değilsem ağzımdan kuş tutsam bir yere gelemem anlayışı hakim olmuştur. Bu yüzden çok farklı alanlarda birikimli kişiler sinmiş, köşeye çekilmiş, atalet içerisinde bir köşede beklemektedirler. Kamunun yararına kullanılabilecek tecrübe ve birikimleri ne yazık ki heba olup gitmektedir.
Yetkililerin sürekli şu kadar büyüdük açıklamaları doğal olarak kamu çalışanlarını da bir beklenti içerisine sokmaktadır. Ülkemizin refahı yükselirken buna en büyük katkı kamu çalışanlarından geldiğine göre neden hala kamu çalışanı emekli olunca açlık sınırında bir maaşla yetinmek zorundadır. Ya da neden toplu görüşme masalarında her zaman olduğu gibi enflasyonun altında bir zama mahküm edilmekte, memur neden büyüme ve refahta payına alamamaktadır. Bu konuda yetkililerin yapacağı çalışma var mıdır?
En büyük bir başka sorun ise üst bürokraside liyakatsiz kişilerin aldıkları yanlış kararların neticesinde çıkan olumsuz ve başarısız neticelerinin faturasını memura kesmektir. Bu gerçekten önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Liyakatsizliğin her alana egemen olduğu bir vasatta başarı beklemek elbette mümkün değildir..
Emir Temur’un dediği gibi “vezirler devlet sarayının sütunlarıdır” memur sütun olmasa da o sütunların ayakta durmasına katkı sunan mermerleridir ve harçlarıdır. Devlet memurlarının daha verimli olmasını istiyorsa bu kafa karışıklıklarını acilen gidermeliyiz.
Sonuç olarak; yeni bir döneme giriyoruz ve yürütmenin başı kim olursa olsun geniş yetkilere sahip olacaktır. Araştırmalar göstermiştir ki kamu çalışanları ne kadar gelecek kaygısından uzak ve huzurlu olurlarsa kamuya katkıları da aynı oranda artmaktadır. Memuru için gelecek kaygısından uzak bir dönem olsun dileğiyle!...