Milli Eğitim Bakanlığı Milli istihbarat değildir, onun gibi doğası gereği gizli iş yapamaz.
Belki hatırlayanınız vardır. 1982 yılında Örsen Öymen’in köşesinde kaleme aldığı YALTA adlı bir yazısı vardı. Bu yazıda Rusya, İngiltere ve ABD nin kapalı kapılar ardında Yalta da yaptığı toplantılarda dünyayı nasıl paylaştıklarını yazıyorlardı. Demek oluyor ki gizli kapaklı yapılan her işin altında bir çapanoğlu vardır.
Haziran ayında süreci başlayan ve Eylül de sonuçlanan yönetici atama süreci özelde İstanbul da genel de tüm Türkiye de kapalı kapılar ardından yürütüldü. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı şeffaf yönetim için genelge üstüne genelge yayınlıyor. Aynı tarihlerde Başbakanlık Etik Kurulu Ankara da sivil toplumu topluyor ve devlet yönetiminde şeffaflığın bir etik değer olduğunu üstüne basa basa anlatıyordu. Benim de katıldığım bu toplantıda hocaların anlatımları tamamen kulağa hoş gelen herkesin altına imza atacağı türden adına evrensel dedikleri konulardı. Peki bir yaptırımı var mı? Ne yazık ki yoktur. Bu kurul da diğer kağıt üzerinde kalan kulağa hoş gelen sözlerden nutuklardan farklı değildir.
Etik değerleri ve kendi yayınladıkları genelgeleri yine kendilerince yok sayan bir anlayış ancak kendisinden kuşkusu olan kurum ya da kişilerin uygulamaları olabilir. Rahmetle andığımız Kamuran İnan telefon dinlemelerinde bir çıkış yaparak kişisel ve mahrem dinlemeler dışında ey devlet benim telefonlarımı istediğin kadar dinle ve duyduklarını kamuoyuyla paylaş. Çünkü benim abdestimden şüphem yoktur demişti.
Ey Milli Eğitim Bakanlığı senin abdestinde şüphen yoksa neden şeffaf olamıyorsun.
Herkesin mülakatta aldığı puanları neden açık ilan etmedin? Etmedin çünkü biliyordun ki paralel yapıya tanıdığın ayrıcalık ortaya çıkacaktı!
Diyelim ki mülakat puanlarını ilan etmedin bu çekincen vardı. Peki atamaya esas puanları neden ilan etmediniz? Bunu da paralel yapının karışmasından korkarak mı yayınlamadınız? Yoksa TES ne eder yapar yine listeleri bulur ve afişe eder diyerek mi korktunuz? Sonuç bile ilan ederken açık ve şeffaf olamadınız? Kapalı kapılar ardın ne yaptınız ne ettiniz orasını ancak Rabbim bilir. Fakat noter tasdikli belgelerin havada uçuştuğu buna rağmen devleti yönetenlerden bir tek itiraz dahi gelmediğine göre birileri sizlere “Yürüyün Aslanlarım kim tutar sizi” demiştir. Yoksa bu ülkede bu kadar üç maymunculuk oynanamazdı.
Şahsi çıkar ve beklenti içerisinde olmadan hiç olmazsa dengeli ve adil iş ve işlemlerin yapılması öteden beri arzumuzdur. Bunu yok sayan ve ağzıyla itiraf eden paralel yapının başkanları açıkça arkadaş daha dört yıldır biz size zulmediyoruz otuz altı yıl alacağımız dediklerine göre devleti devlet bürokrasisi yönetmiyor demektir. Bunun başka izahı yoktur olamaz. Tıpkı FETÖ olayında olduğu gibi ikame edilmiş bir sivil toplum bürokratları idare ediyor demektir.
Sonuç olarak; Kimi yönetici adayları ilanları geç yayınlamalarının nedeni paralel sendika lehine bir takım düzenlemeleri yapmak içindi diyor. Bu kadar şeffaflıktan kaçınırsanız zan altında kalmanız da kaçınılmaz olur. Ancak ayıp ve günah işler gizli yapılır bilirsiniz. Eğer ayıp ve günah işlemiyorsanız şeffaf olmak size bir şey kaybettirmez bilakis sizi yücelttir. Ben devletime aybı da günahı da yakıştırmam. Milli Eğitim Milli istihbarat değildir! Şeffaf olmak zorundadır.