Ordu Valisi öğretmeni üzmeyin diye bir açıklama yapmış. Bu hassasiyetinden dolayı Vali Seddar Bey’e teşekkür ederiz. Aslında her mülki amirin bu düşünce de olması gerekirken biz bir valinin açıklamasını olağanüstü bir açıklamaymış gibi algılıyoruz. Çünkü 24 Kasım haricinde Bakanlar dahil öğretmene yönelik güzel sözleri duymayalı bir hayli zaman olmuş. Sayın Valim sizi temin ederiz ki son yıllarda Milli Eğitimde sürekli bir heyecan, sürekli aktif gündemler, gündem yoksa suni gündem yaratmalar yığınladır. Öğretmenin enerjisini, heyecanını bir türlü eğitim ve öğretime motive edemiyor ve yeni şeyler ortaya koymaya yönlendiremiyoruz. Yandaşlığın doğurduğu çekişmeler, ben olmazsam ya da adamım olmazsa asla düşüncesi tüm eğitim camiasına hakim. Hiçbir kriter yok başarılı öğretmen küstürülüyor başarısız öğretmen şımartılıyor. Olması gereken başarının takdir edilmesi yıllardır rafa kaldırılmıştır, bunun yerine başarısızlığın takdir edilmesi ikame edilmiştir.
Akşam yatılır sabah kalkınca milyonları ilgilendiren bir konuda karar verilip değişiklikler yapılıyor. Öğretmen şaşkın, öğrenci şaşkın veli şaşkın. Herkes bir bildiği vardır moduna girmiş. Ne gariptir ki değiştirirken alkışlanılır, değiştirdiğini değiştirdiğinde alkışlanır. Değiştirdiğinin değiştirdiğinin değiştirdiği de alkışlanır. Çünkü algı kuvvetlidir. Algının çekim gücünden kurtulamayan, düşünme zahmetinde bulunmayan, mukayeseyi sevmeyen, balık hafızalı bir toplum haline getirilmemizin neticesi midir, bilinmez!.. Ancak bir gerçek vardır ki köklü değişim olarak takdim edilen her girişimden sonra mağdur edilen milyonların taleplerine kulaklar tıkanmaktadır.
Asla eleştiri kabul etmeyen benim yaptığım doğru, siz bir şeyden anlamıyorsunuz diyen malum yapılara mensup olmayan herkesi dışlayan bir anlayışla yönetilen Milli Eğitim yaz boz tahtası olsa çoktan eskimiş çöpe atılmıştı. Her yönetmeliğin orasına burasına neşter vuran, bozulan yüzünü botoksla düzeltmeye çalışan, botoksun bile dikiş tutmadığı zaman silikon kullanıldığı ve bunların da patladığı günler yaşıyoruz dersek abartmış olmayız.
Bu durumda Milli Eğitim Bakanlığı Pedagoklukdur dersek abartmış olmayız. Neden son on beş yılda onlarca yönetmelik değişir diye kafa yormak lazım. Neden Milli Eğitim Bakanlığı kanunla görevden almalara başvuruyor diye düşünmek lazım. Dün çıkarttığını altı ay sonra neden çöpe attığını düşünmek lazım. Neden lise eğitimi zorunlu olduğu halde öğrenciler Açık Öğretime yönlendiriliyor diye düşünmek lazım. Neden TEOK, LYS bir gecede tartışmaya açıldı diye düşünmek lazım. Neden milyonlarca ders kitabı toplatıldı, neden milyonlarca sayfa yırtılıp çöpe atıldı diye düşünmek lazım. Neden kurumlara yönetici atamada mahkeme kararları uygulanmıyor diye, neden merkezi sınavlara cesaret edilmiyor diye düşünmek lazım. Bu ve benzeri yüzlerce gelgiti sorguladığımız zaman ortaya bir gerçek çıkıyor.
Bize göre bu durum idarecilerin, en azından bazılarının yetişme tarzlarından kaynaklanıyor. Sürekli baskılanarak öz güvenden yoksun yetiştikleri için makam koruma refleksleri geliştiriyor ve makamlara sıkı sıkıya yapışıyorlar.
Öz güven eksikliği yaşayan insanlar kendilerini ispat için bir şeyler yapmaya çalışmaktalar. Bilgi birikimleri yetersiz olduğu için de ellerine yüzlerine bulaştırmaktan kutulamıyorlar. Bir başka sorun ise ezikliği gidermek için göze girme aferin alma arayışıdır.
Sonuç olarak; Bu karmaşayı yaratanlar sorunlu bürokratlardır. Önce sorun yaratılıyor; sonra da kendilerinin yarattığı soruna çözüm aranıyor ve bu sorunlardan Milli Eğitim de aksiyon ve heyecan bitmiyor.