Türk toplumunun üstün meziyetlerinin yanı sıra ne yazık ki doğu toplumlarında yoğun etkilendiği varsayılan en büyük arızası adam kayırmacılığıdır. Benim adamım bizim adam veya bizden biri anlayışı öteden beri var olan bir anlayıştır. Siyasi parti kendisine oy vereni, Vekil hemşehrisini, cemaat, dernek veya vakıf mensubunu, sendika üyesini bir yerlere getirme gayreti içerisinde olmuştur. İstisnalar hariç bu çarpık gidişe itiraz edilmemiş ve bu gidişat normal görülmüştür. Aslında Nihal Atsız’ın deyimiyle şerefsizce olur olmaz kendi insanını kayırmak masonik bir anlayışın ürünüdür. Çünkü onlara göre önemli kendileridir, millet ve devlet kavramları olmadığı için güçlü oldukları sürece hükümleri olur.
Şimdi gelinen süreç te 2018 Haziranında yayınlanan yönetici atama yönetmeliğinde bugün yani 12 Ocak 2019 tarihi itibariyle küçük bir değişiklik yapılmıştır. Mülakatlar %40 tan %20 çekilmiştir. Bu yıllardır süren çetecilik anlayışının Milli Eğitim de sürmeye devam edeceğinden başka hiçbir anlam içermez. Siz mülakatı %1 e bile çekseniz yine de o mülakatlar da listeler olacak, hüküm sahipleri hükümranlıklarını sürdüreceklerdir. Defalarca yakalanan listelere rağmen bu konuda ısrarcı olmamak MEB i idare edenlerin güçlü lobi ve kulislerin etkisiyle nasıl yelken indirdiğinin açık göstergesidir. Düşünseniz birileri kardeşim ben değil biz diyerek hak kazansın diye güçlü bir emri maruf yaparken ötekisi adeta şerre çağırır şekilde adaletsizlik istiyorum ipler benim elimde olacak diyor ve bu kişilerin dediği oluyor.
Sayın Bakan ve MEB yetkilileri bu mülakat anlayışı sorunludur, ne olur artık tamamen kaldırın. Bu anlayışın birçok sorunu birlikte getirdiğini siz de pek ala biliyorsunuz. İşte bu sorunlardan birkaçı;
Bu anlayışın birinci sakıncası; Mülakatta işin ehil kişilere verilmesi büyük oranda imkansızlaşır.
İkinci sakıncası; Devletin hiyeraşik yapısından ziyade güç önem kazanır, yani kişiyi göreve getiren güç her ne ise bu devlet otoritesinin üstüne çıkmış olur.
Üçüncü sakıncası; Devletin emir ve talimatları yerine onları atama iradesine sahip kişilerin ya da kurumların talimatları daha muteber olur.
Dördüncüsü; Devletin kendilerine tanıdığı imkanları bu kişilere peşkeş çekme eğilimi güçlü olur ve çoğunlukla o kişilerin çıkarları doğrultusunda hareket ederler.
Beşincisi; Devlet bu gücün olduğu yerlerde ast üst ilişkisini kaybeder, bazen ast üste talimatlar verme gücüne sahip olur.
Altıncısı; Mülakat güçlü lobilerin oluşmasına neden olur, öyle ki bu alana dokunulduğu zaman adeta ölüm fermanlarıymış gibi ciddi itiraz ederler, bazen de devleti yönetenleri tehdit etme cüretinde bulunabilirler.
Nitekim geldiğimiz noktada kendilerinin değil eğitimin aşil tendonundan, yanlışı aslında bize yaparsanız değirmen gibi öğütürüz ifadelerine, yaptırmayız tehditlerinde, Mülakatların kaldırılmasını kendilerine yönelik komploymuş gibi birçok tezvirat havada uçuşmaktadır. Tabi ki bu dirençleri yalnızca kendi saltanatlarının ve çıkarlarının son bulmasında kaynaklı olduğunu kendileri de gayet iyi bilmektedirler.
Sayın bakan yapmayın; ucuz tehditlere pabuç bırakmayın. Doğru olanı yapın, milletin menfaat ve çıkarlarını zümrelerin, şahısların çıkarlarından üstün tutun. Millete bir on altı yıl daha kaybettirenlerin vebaline ortak olmayın. Bu son şansımız, eğer birkaç yıl daha kaybedersek ne uzay teknolojileri, yapay zeka ne de robot teknolojileri konusunda ne de her alanda çağı yakalama şansımız olmaz.