Öğretmen gelecek kaygısına düşmekten eğitim ve öğretime odaklanamıyor, Her gün karşılaştıkları yeni durumla bakı altına alınıyor. Bu durum son birkaç yıldır ki daha da gün yüzüne çıkmaya başladı. Kimse umurlarında değil ben istediğimi yaparım havasındalar. Eğitimin kalitesi boş verilmiş, öğrenciler boş yetişmiş bana ne bundan diyecek kadar bencilce bir yönetim anlayışı vardır. Ali yazar Nabi bozar, Yusuf yazar , Atıf bozar. Nabi yazdığını bir süre sonra yine bozar, o bozmasa Yusuf bozar. Velhasıl bahar gelir havalar ısınır, arı vızıldar, küp suyunu çeker azar azar. Kafasında bir sürü problemle kara kara düşünen öğretmen olur. Bakanlığımız da bir elimde ayna bir elimde cımbız, umurumda mı dünya diyerek olup bitenleri keyifle izler.
Kardeş siz 4+4+4 dediniz sınıf öğretmenlerinin en azında hizmet puanı düşük olanların bir kısmı acaba ben ne olacağım telaşına düşmedi mi? Öğrencilerinden ve sınıfından ziyade bu konuyla yani haklı olarak geleceğiyle kafası meşgul olmadı mı? Peki gelecek kaygısı taşıyan bu öğretmenden nasıl verim alabilirsin, (verim umurunuzdaysa)?
Tam bunu savurduk derken branşlara yan alan geçişi başlattınız, bu kez de branş öğretmenleri isyan etmedi mi, ne oluyoruz norm fazlasına düşeceğiz ders saatlerimiz azalır diye endişe duymadılar mı? Bu endişeleri taşıyan öğretmen nasıl verimli olabilir.
Bunu savurduk derken ben de akıl çok diye hop rotasyon söylentileri ile binlerce öğretmeni tedirgin etmiyor musunuz? Tam evimi aldım, çocuğumu iyi bir Anadolu Lisesine yazdırdım veya Özel Üniversiteye yazdırdım diyen bütün öğretmenler kaygı duymaya başlamadılar mı? Gelecek endişesi taşıyan öğretmenler odasında bu konulardan başka bir şey konuşmayan öğretmen nasıl başarılı olabilir?
Fren patlak, durmak bilmiyorlar. Bu kez de pardon dediler. Yanılmışız 4+4+4 değilmiş kastımız. 4+1+3+4 esas uygulamak istediğimiz budur. İlkokuldan sonra bir yıl hazırlık yabancı dil okutacağız diyerek damdan düştünüz mü? Yeniden birçok branş öğretmenini aldı mı bir tedirginlik. Puanım azdır norma fazlasına düşeceğim diye uykuları kaçtı mı? Şimdi kafasını sürekli karıştırdığınız öğretmen nasıl başarılı olabilir?
Yetmedi tabi ki kırk türbeye giderek dua ettiğiniz, o da yetmedi kırk türbenin kırkında da birer mum yakıp aradığınız dünyanın en nadide taze fidan müdürlerinize öğretmenlere puan verme yetkisini verdiniz mi? Bu zatların Müdür olmak için ne kadar eğildiklerini, ne kadar el etek öperek geldiklerini bilen bir öğretmen nasıl bunların değerlendirmesinden rahatsız olmaz ki? Bu eşyanın tabiatına aykırı değil midir? Bize öğretilen öğretmenlik mesleği ile hakimlik mesleği eş değer görevlerdir. İkisi için de vicdan gereklidir. Zerre kadar vicdandan nasiplenmeyen tamamen ideolojik gelen müdürlere kim neden güvensin. Şimdi öğretmen geleceğinden endişe duymaz da ne yapar. Bu endişeleri duyan öğretmen nasıl verimli olabilir?
Sonuç olarak sadece birkaçını yazdığım tamamen despotizm kokan ve eğitimin en büyük paydaşı olan öğretmenin kafası bu kadar karışık iken, kendisini bu kadar baskı altında hisederken nasıl verim alabilirsiniz? Bir yandan malum yandaş sendikanızın politbüro görevini üstlenmişken öte yandan sizin öğretmeni gelecek kaygısıyla baş başa bırakmanız hangi akla hizmettir? Bu baskılama aslında eğitimi baskılama hatta geriletmekten başka hangi amaca hizmet eder?