Milli Eğitimin ahvali genelde ne ise İstanbul da ortalamanın biraz daha üstünde karmaşıktır. 2009 yılından dan sonra bir süre malum darbeci cemaatin rüzgarı esiyordu. 2012 yılında bu rüzgar Eğitim Bir Sen’in eline geçti. Bu dönemde de üç ayrı eğilim Milli Eğitimde güç savaşları başlatmış oldu. Biri cemaatin uzantıları, ötekisi Kürtçü bölücü yapılarla iç içe İslami radikal guruplar bir diğer gurup ise milli hassasiyeti olmayan Osmanlıcılık yapan guruptu. 2014 yılında ise sendika tamamen hükümran oldu, cemaat bu süreçte dışlandı bunun yerine dernek ve vakıflar at koşturmaya başladılar Doğu ve Güney Doğuda Kürtçü gurup hakimiyetini sürdürmeye devam etti.
Bizler Milli Eğitimin başında birileri var aldatmalarıyla kendimizi kandırmaya devam ederken oradakilerin birer suret oldukları kendilerince defalarca itiraf edildiği halde bir türlü devletin düşürüldüğü bu durumu kabullenemedik.
Kendisini ziyaret ettiğimiz İl Müdürüne siz mülakat yaptırıyorsunuz ancak bizim arkadaşlar bunun bir tiyatro olduğunu düşündükleri için katılmak istemiyorlar. Peki ne yapmamızı istiyorsunuz diye sorunca şu arkadaşları da komisyonda görevlendirin bir nebze olsun diyelim ki adil olacaklar gidin mülakatlara katılın. Olur diyen müdür bey listeleri yapıp onaylayınca kıyamet kopmuştu. Yukarıdan telefon sen il müdürüsün ama bu işlere karışma. Bizzat sendika komisyonları oluşturmuş ve mülakat sonuçları Bakırköy İlçesinde ele geçirilen torpil listesiyle belgelenmişti.
Müdür Bey kusura bakmayın elimden bir şey gelmiyor demişti demesine de atamadan sorumlu Şube Müdür H.Y gayet pişkin bir şekilde biz adaletli bir mülakat yaptık demişti. Son ziyaretimizde Müdür Bey’in nasılsınız sorusuna iyiyiz dediğimizde bize rağmen iyi misiniz diye cevap vermişti?
Bir sonraki İl Müdürümüz Ö.F.Y göreve başladığında kendisine hayırlı olsun ziyaretinde bulunmuş ve sıkıntılarımızı paylaşmıştık. Tarihçi olması hasebiyle devlet kültürümüzü ve adabını konuşmuştuk. Bir gurup devşirmenin koca İstanbul İl Milli Eğitimini yönlendirmeye müsaade etmemelerini ısrarla talep etmiştik. Liyakat ve ehliyetin esas alınmasını ısrarla istemiştik. Müdür Bey bu talepleri haklı bulmuştu. Her mülakat döneminde görevlendirilen İlçe Müdürleri ve Şube Müdürlerini adil olmaları yönünde ısrarla uyardığını söylüyordu. Ancak mülakat sonuçlarında yine sendikanın ağırlığı bütün çıplaklığıyla ortada duruyordu.
Sendikanın malum başkanlarında T.Y. diyordu ki siz kırk yıldır bizi devletten uzaklaştırdınız. Son dört yıldır biz sizi uzak tutuyoruz daha otuz altı yıl alacağımız vardır. Yine noter onaylı sendika listeleri mülakatta firesiz geçiyordu. Müdür Bey alan işgal altında kardeşim kimi mülakat komisyonuna yazsam hepsi sendikadan talimat alıyor. Ancak buna rağmen ne görevlendirme sayılarında bir azalma oluyordu ne de 76. Maddeden atamalardan bir azalma söz konusu oluyordu. Şube Müdürlüğü sınavları yapılmış mülakat beklenirken yalnızca İstanbul’a On beş şube müdürü atanıyordu. Bizler bütün gücümüzle Milli Eğitimi bu çıkmazdan kurtarmak isterken birileri ısrarla çıkmaz sokaklara sürüklüyordu.
Sonuç olarak İstanbul’a yeni bir İl Müdürü atandı. Eğer aynı kadrolarla yol almak isterse diğer İl Müdürleri gibi yolda kalıp adını yetkisiz ve etkisiz müdür olarak duvarlara yazdıracaktır. İstanbul’a ve Türk Milli Eğitimine de hiçbir katkı sunamayacak kuşkusuz ona da oturduğu makam mülk olmayacaktır. Yok efendim bir şeyler yapmak istiyorsa önce diğerlerine iş yaptırmayanlardan başlayarak bir temizlik yapmalıdır!...