Vesayet altında, teslim alınmış, işgal edilmiş bir Milli Eğitim Bakanlığıyla karşı karşıyayız.
Eğer Milli Eğitim Bakanlığı bağımsız olsaydı her atamayı paralel sendika vesayetiyle yapmazdı.
Dernekler ve vakıflar bu kadar eğitime müdahil olamazlardı, iş başında liyakat ve ehliyet sahibi kişiler olurdu.
Eğer Milli Eğitim bağımsız olsaydı bu kadar günü birlik yönetmelik değişikliğine gidilmezdi, on altı yıldır bu ülkede bir sistemin varlığından söz edilirdi. Eğitim de bir arpa boyu yol alınmış olurdu.
Eğer Milli Eğitim Bakanlığı bağımsız olsaydı eğitim kurumlarında Seyit Rıza yı öven, Şeyh Sait’i öven bunları okul dergilerine basıp küçücük çocukların evlerine gönderen bu kadar İlçe ve Okul Müdürü olmazdı. İstanbul’un göbeğinde İlçe Milli Eğitim Müdürü Kürtçe afişler yapıp okullara evlere dağıtmazdı.
Eğer Milli Eğitim vesayet altında olmasaydı adı Milli olan kurum vatanseverlere aleni bu kadar düşman olmaz bölücü, darbeci hainlere bu kadar yol veremezdi.
Ne yazık ki başta Milli Eğitim olmak üzere birçok kurumda iş başına getirilen kindar, nefret dolu yediği halta kılıf arayıcı bir güruh bu ülkenin birliğini, kardeşliğini dinamitlemeye devam ediyor. Efendim kırk yıl önce o onu yapmıştı, yirmi yıl önce şu şunu yapmıştı ben niye yapmayayım gibi son derece bağnaz, ne insanlık, ne din, ne de hiçbir evrensel etik değerle bağdaşmayan sığ, cahilane, aşiret düzeninden kalma bir bakış açısı özgünüz ama devlet bürokrasisinde boru öttürmektedir. Bu boru Amerikalı yabancıların yerlileri katletme borusundan farksızdır. Bu ülkenin zencileri konumuna getirilen, Kızılderililer gözüyle bakılan vatansever evlatlarına hasmane bir o kadar da ahlaksızca bir bakış açısı sürdürülmektedir.
Devlet şeffaflığını yitirmiş kapalı kapılar ardında organize işlere teslim olmuş durumdadır. Son dört yıldır yönetici mülakatlarında açık aleni paralel sendikanın dediklerini gerçekleştiren yapı komisyonlarda cirit atmaya devam ediyor. Ne noter tasdikli belgeler, ne e posta üzerinde verilen talimatlar, ne hakim kararları, ne savcıların tespitleri hiçbiri, ama hiçbiri işe yaramıyor. Bir yiğit çıkıp demiyor ki arkadaş burası muz cumhuriyeti midir, çadır devlet midir? Bu aymazlık, bu pervasızlık neyin nesidir? Üç kıtaya hükmeden bir ecdadın mirasçıları nasıl olur da devleti kendi çıkarları için bu kadar ayağa düşürebilir. Bu cüret nereden ve kimden gelmektedir. Bunlar denilmediğine göre ortada bir bakanlık vardır demek gülünç kaçmaz mı?
Sonuç olarak vatanseverlik fedadır, fedakarlıktır. Eğer bu fedakarlık vatanın ve milletin bekası için ise adı kahramanlıktır. Yok eğer kişilerin, zümrelerin geleceği ise bunun adı ahmaklıktır. Sizlerin devlet bekası diyerek ahkam kesmeniz, hak hukuk gibi usturuplu sözleriniz yalnızca sizi bağlar, çünkü samimi olmadığınızı her icraatınızda gösteriyorsunuz. Biz sizin alandaki iş ve icraatlarınıza bakarız. Yaşadıklarımıza bakarız. Bizim burada gördüğümüz manzara Milli Eğitim Bakanlığı VE-SA-YET ALTINDADIR!....