Bizim yaşımızdaki ülkücüler pek çok kongreye gitmiştir. Kongre, kurultaylar bizim vazgeçilmez güzelliklerimiz, değerlerimiz, birlik, beraberliklerimizin, neşemiz, sevincimiz, ruhumuzun yenilendiği, geleceğe umut bağladığımız toylarıdır.
Umut bağladığımız, ilerlemesi, gelişmesi, iktidar olması için her türlü fedakârlığı yaptığımız halde başarısız olan: MHP. Yeter artık kurultay yapın hesabını verin niye başarısızsınız serzenişleri, kurultay yapmayarak, hadi yolunuz açık olsun ne haliniz varsa görün diyerek ülkücüleri partilerinden teker teker uzaklaştıran, davasına ihanet eden, iradesini başka bir partiye satan Bahçeli ve teşkilatı…
Yeni kurulan bir İYİ PARTİ ve yeniden teşkilatlanan ülkücüler iktidar olmak için kolları sıvadılar. Her partiden, her düşünceden arkadaşlarla vatanı yüceltmek için kurulan birliktelik ve kongreye gidişimiz görülmeye değerdi…
Kongre tarihimiz 1 Nisan, şaka yapar gibi… İçimden birileri şaşırıp, ağızları açık kalacak düşüncesi oluştu… Gece yarısı yola çıkılacak, erken salona girilecek, dışarda kalmayalım telaşesi içerisinde tatlı heyecanlar yaşadık. Çok heyecanlıyım içim kıpır kıpır Hâlbuki bu yaşa kadar bir çok kongrelere gittim. Son gittiğim kongre Koray Aydın’ın Devlet Bahçeli’ye karşı verdiği mücadelede kaybettiği kongredir… Arkasından yapılamayan, kabul edilmeyen kongreler…
Arkadaşlarımızla bindiğimiz minibüsümüz hareket ettik. Minibüsümüzde her yaştan arkadaş var. Özellikle gençler var. Mücadelemiz umudumuz, geleceğimiz, mücadele amacımız gençlerimizin geleceklerinin garanti altına alınması içindir.
Akşener’in bir konuşmasında gençlere hitaben “Bizim size ihtiyacımız var, siz bizim umudumuzsunuz” söyledikten sonra gençler de bu hitaba marşlarla karşılık vermişlerdi. Bizde gençlerle birlikte Marşlara başladık. Adettir ülkücü varsa, yolculuk ediliyorsa marş söylenir… Böyle büyüdük. Böyle yaşadık. Çocuklarımızı ve torunlarımızı böyle büyüttük….
“Kürşat’ın narasıyla çıktık Tanrı Dağından
Ruhumuzu kandırdık, Orhun’un kaynağından
Bu kaynaktan içenin yürekleri tunç olur
Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur.”
Gençler bilmeseler de bizim nakarat bölümlerine katıldılar. Zaman ilerlemiş uyumaya çalışıyoruz ama zihnimde korkunç sorular. Kongre nasıl olacak? Kalabalık olur mu? Bu kadar baskı varken insanlar gelirler mi? Gelebilirler miydi? Sorular sorular, beynime kıymık batmış burgu gibi zorlayan sorular…
Gözümü açıyorum, Ankara’ya girmişiz arabayı park edecek yeri arıyoruz. Önümüzde peş peşe giden minibüsler var, işte o zaman güven geldi bana. Kongremiz güzel olacak dedim. Şafak atıyor, güneş yavaş yavaş yüzünü gösteriyor, ezan okunuyordu. Rabbime dua vaktiydi… Millet, memleket, bayrak, evlatlarımız, torunlarımız için dua vakti…
Kongre salonunun yolunda yüzlerce kişi koşar adımlarla ilerliyordu… Davul zurnaların çalındığı mis gibi simitlerin koktuğu uzunca yol… Umuda, sevgiye, birliğe, dirliğe giden yol…
Saat 06:00’ı gösteriyor, polis noktalarından yüzlerce kişi kadın erkek salona girmeye çalışıyor, acele, telaş, heyecan kaplı yürekler… Namık Kemal ne diyor:
“Zalim olsa ne rütbe bi perva (zalim ne kadar pervasız olursa olsun)
Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız ( zulmün binasını biz yıkarız)
Merkez-hake atsalar da bizi ( yerin dünyanın merkezine atsalar da bizi)
Küre-i arzı patlatır çıkarız (yer küresini patlatır çıkarız)”
Mısraları aklıma geldi, dilime takıldı. Bu salonda küreyi arzı patlatıp, çıkacaktık. Görünen buydu…
Salonun üçte biri doluydu girdiğimizde. Saat 08:00’da salonun tamamı dolmuştu. Kapılar kapanmıştı. Nasıl bir doluluk, geçecek yerlerde, aralarda da kadınlar, çocuklar kartonları koymuşlar, oturuyorlar…
Bizim gurup toplu oturdu. Ayırdığımız yerlere de, İstanbul Atatürk Eğitim’den arkadaşlar geldi. Başta Mustafa Telli, Halit Dalar, Hülya Dalar ve Asım Yıldırım olmak üzere Müdürümüz Namık Özer Erdoğan ve birçoğu… Dostlar buluşması… Yüreklerin kaynaşması, hatıraların, mazinin beyne, yüreğe hücum etmesi... Sunucular gayet profesyonel... Yeni Şarkımız çalmaya başladı…
“Gözleri yıldız gibi,
Kaşları hilal, sanki Mustafa Kemal bizim çocuklar
Gözleri yıldız gibi, kaşları hilal evladı Fatihan derler, ADI MERAL”
Ardı ardına gelen müzikler, şiirlerle, zamanın nasıl geçtiğini anlamadık…Akşener’in çıkışı, yer yerinden oynuyor... Gösterilen sevgi seli… İşte lider diyorsun, Başbuğ’dan sonra ısındığımız, sevdiğimiz, güvendiğimiz Akşener.
Elinde oyalı yazmalar, yemeniler var. Konuşmasını kendisine hediye edilen yemenilerin sahiplerine teşekkürle başladı. Kadın partisine vurgusu, gençlere olan güveni, Atatürk’e sahip çıkması, tarih şuuru görülmeye değerdi… Tayyib’e rest çekmesi… Söylenilmesi gerekenlerin yiğitçe haykırılması, çekinmeden söylenmesi bir başka durumdu... Bakıldığında samimi, riyasız, yalansız bir başkan olduğunu kolayca görebilirsiniz... Abartmadan, eksik noksan söylemeden tam tamına bir parti genel başkanı böyle olmalı diyorsunuz.
Artık umutlarımız yeşeriyor. İçimizde kadük kalan duygularımız ifade ediliyor. Vatan inşallah selamete çıkacak. Zulümler son bulacak. Milletin yüzü gülecek.
Biz ülkücüler senelerdir umut içinde yaşadık. Umudumuz iktidar olmaktı. Türk Milletini karnı tok sırtı pek millet haline getirmekti. Milletimizi muasır milletler seviyesine çıkaracaktık. İlimde, irfanda, sanatta, teknolojide Batı’yla yarışır hale getirecektik. Turanı kurup, Nizam-ı Alem ideallerini gerçekleştirmekti… Hep bekledik bekledik ve bekledik…
İşte bu ideallerimiz, davamız düşmanı harekete geçirdi. Seksen İhtilaliyle iplere, zindanlara, sürgünlere gönderildik. Ülkücü hareketin lider kadrosu, fikir adamları, birer birer yok edildi... Can havliyle Bahçeli’ye sarıldık... Başbuğ’un emanetini taşıyacak, davamızı devam edecek sandık. Maalesef sükûtu hayale uğrayarak sırtımızdan hançerlendik. Truva atı olduğunu geç anladık. Ömrümüzü heba ettik.
Yeni bir parti kurup, her idealden, siyasi görüşten kişilerle yola çıktık. Kuvayı Milliye ruhu oluşturduk. Türk Milleti bizi anladı. Kendi kaderinin AKŞENER’İN elinde olduğunu gördü. İYİ PARTİ’YE sahip çıktı. Akın akın azıklarını çantasına koyarak ANKARA’YA koştu. Mustafa Kemal’in şehrinde, Cumhuriyet’e, Akşener’e sahip çıktı… İşte bu duygular içinde kurultay gerçekleşti. Arif Nihat Asya’nın şiirindeki gibi:
“ Yeryüzünün göbeğinde
Kuruldu kurultayları
Günleri sönmek bilmedi
Yere düşmedi ayları,
Onlardan kaldı bu toprak
Biz gezip tozmayalım mı
Yabanlar kıskanır diye
Destan da yazmayalım mı”
İşte dostlar bu kongreyle destan yazdık ANKARA’DA… YABANLAR NE KADAR KISKANIRSA KISKANSIN TÜRK MİLLETİ ÜLKÜCÜLERİN LİDERLİĞİNDE CUMHURİYETE, DEMOKRASİYE, İNSAN HAKLARINA, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE SAHİP ÇIKMIŞTIR.
VE HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAKTIR!