Bir yeminin hatırlattıkları;
Ertuğrul dizisini seyrediyorum. Yeğeninin ölümüyle yapılan bir yemin var."Gök girsin, kızıl çıksın" diye...
Bu yeminin geçtiği Ozan Arif'in şiirini hatırladım. Lise ikideydim. Ülkücü hareket şehit veriyordu. Süleyman Özmen, Dursun Önkuzu, şehit edilmişti. Hem de işkenceyle, Pompayla ciğerleri şişirilerek pencereden aşağıya atılmıştı...Acımız çok büyüktü. Ülkücü olduğum yıllardı.
Emperyalist güçler gençleri kendi, milletine, diline, dinine tarihine düşman etmişti. “Kahrolsun Türkiye, Yaşasın Rusya” diye bağırır hale gelinmişdi.. .
İşte bu Emperyalist zihniyetine karşı mücadele etmek, hem okumak, hem pek çok arkadaşın evini geçindirmek için sanayide çalışmak mecburiyeti vardı…Yani vatanın rejimini, değerlerini, geleceğini değiştirmek isteyenler, Vatanın selameti, geleceği için mücadele edenler.Ve verilen şehitler…
İşte o zaman yiğit bir ozan, Ozan Arifin şiiri kasetlerde çalınmaya başladı...”GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN” Yeminimde durmazsam “Gök girsin kızıl çıksın. Bir gün hesap sormazsam Gök girsin kızıl çıksın”...
-- - ××
Eğer kinsiz olursam
Fırsatını bulursam
Merhametli olursam,
Gök girsin kızıl çıksın...
Kaset miydi plak mıydı tam hatırlamıyorum ama sürekli dinlerdik. Dinlemekle kalmaz ağlar, biz de yemin ederdik...
Şu anda 60 yaşına merdiven dayadık. Neler yaşadık, neler gördük, ne hayallerimiz vardı...Türk Milletini çağ atlatıp, süper güç yapacaktık...Dünyaya Türk mührünü vuracaktık... Bu iman inaçla kadrolar yetiştirdik...Ölümlerle eğlendik, şehit olduk ama kinimizi unutmadık...Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletiyle yürekleri ışıttık.Ama Emperyalist güçler baktılar ki ülkücüler büyük tehlike, milli güç her türlü oyunu bozuyorlar, direniş gösteriyorlar bunlara dur, demek lazım. Oyun içinde oyun kurdular…
Önce onları tutukladılar. Sonra kendi adamlarıyla, başlarıyla onlara ihanet ettiler.Ülkücüleri sahipsiz, başsız bıraktılar.Ülkücüler gelişen olaylara ayak uyduramadılar.Gelişen olaylara, hadiselere akıl yormadılar. Kendilerini geliştiremediler. Okumadılar... Entelektüel insan tipi olamadılar ve olamadık. Kültürel, sanat alanlarında yetersiz kaldılar.Kendi üzerinde oynanan oyunları çözemediler. İyi niyetleri, cesaretleri hep kullanıldı.Devlet kadrolarına gelemediler.
Bunu bir fiil Kara Kağan yaptı. Hükümet ortağı olduğumuz yıllarda hak adalet naralarıyla kadrolar ülkücülerin dışında her fikrin yerleştirildiği yerler oldu. Her dönemde ülkücüler horlandı, dışlandı, adam yerine konmadı. Bunu bir fiil kendi arkadaşlarımız yaptı. Bir yere baş olanlar ne garipse ülkücülere sırt döndü. Tanımamazlıktan geldi... Ahde vefayı unuttu…
İşte o zaman Ozan Arif ten "Ülkücü olsun da çerden çöpten olsun" Sözü dillerde dolaşmaya başladı. Bu söz dilimiz ve gönlümüzde karşılık buldu. Ülkücüden başka arkadaşımız, dostumuz, yarenimiz olmadı... Ülkücü ailelerle dostluk kurduk, çocuklarımızı onlarla büyüttük. Bir fanusun içini kendimizi hapsettik. İyi kötü günümüzde, sevincimizde, kederimizde hep yan yana diz dize gönül gönüle olduk. Aynı yöne baktık, aynı yere taş attık. Kendimizi, fikrimizi, çocuklarımızı böyle koruduk.Allaha çok şükür ki davamızdan taviz vermedik. Bir adım geri çekilmedik…
Şu anda ettiğimiz yeminle çevremize bakıyorum.... Düşünüyorum… Yeminimize ihanet mi ediyoruz…Öyle ya Ozan Arife yapılan ihanet başka nasıl izah edilebilir? Seçime bakıyoruz, ülkücüler paramparça. Her partide ülkücü var ama bir partisi yok. Kırgınlık, küskünlük hat safhada. Ülkücü ülkücüye küfrediyor. Bizim gençliğimizde bunun karşılığı farklı olurdu. Kişilik zaafı var; şahsiyet zayıflığı var…
Emperyalist güçlerinin uşağı haline gelen ılımlı Müslümanlar, (Fetönün savunduğu fikir sistemi) şu anda insanlarımızın beynini hükmediyor.Milli kaygısı, milli şuuru olmayan kitleler devlet malıyla, parasıyla şan şöhret içinde yaşayanlar.Kişiliğini dünya malıyla değişenler…Yağcılığı kendine meslek edinenler…Dava adamı değil de adamın adamı olanlar. Bunu da dava adamı gibi gösteren gafiller.....
Kaybeden siz değilsiniz, kaybeden evladınız, torununuz. Çünkü gelecekte yaşayacakları bir vatan, yiyecekleri ekmek, oturacakları bir evleri olmayacak…
Düşman hem içten hem dıştan sarmaya bizi yaşadığımız topraklardan atmaya niyetliler. Atalar Ne der “Su uyur düşman uyumaz".
Ülkücü şahısların değil, davasının adamıdır.Kendi öz kardeşi bile olsa milletine zarar veren bir zihniyetle beraber olmaz. Çünkü dava kişilerin, şahsi menfaatlerin üstündedir.Ülkücü feraset sahibidir. İleriyi görmelidir. Tehlikeyi sezmelidir. Boşuna kurt demiyoruz kendimize...
Türkiye son dönemeçtedir, belki bundan sonra seçimde yapılmayacak.. Belki de bir daha oy kullanmaya ömrümüz vefa etmeyecektir...
Ettiğimiz yeminleri bana göre hatırlama zamanıdır....
HÂLÂ BEN DİYORUM Kİ ; YEMİNİMDE DURMASSAM, EĞER NAMERTEM HESAP SORMAZSAM
“GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN...”