İnsanın sevdası olmalı, uğrunda ölebileceği. Şerefle, haysiyetiyle, yaşantısıyla kendine örnek olacak. Töre gereği hüküm verecek, diz vurup, racon kesebileceği…
Göğsünü kabartarak beni ben yapan, şuur veren bu sevdadır, diyebileceği . Haksızlık karşısında susmayan bir dil, zulmün karşısında bükülmeyen bilek olabilecek
Arkadaşı dost bilip, sırtına rahatça yaslayabilmek, evladını ona emanet edebilmek.
Yolda yoldaş, yoldaşının canını aziz bilmek, derdi olduğunda dertlenmek, çare bendeyse hemen yardımcı olmak.
En mahrem, kimseye anlatmadığın sırları paylaşıp, akıl sormak. Akıl vermek. Sohbetiyle gönlün temizlenmesi, berrak akan yayla çeşmeleri gibi yüreğin çağıldaması, dolup dolup taşması.
Cinsiyete göre değil de cesarete, yüreğe göre kişinin değerlendirilmesi
Emperyalist düzende ne zor, bulunmaz bir sevda ve arkadaşlığı anlatıyorsun, Şerife hoca demeyin.
Bu düzende, bizim böyle sevdamızı yürekte yaşattığımız arkadaşlıklarımız var. Biz buna Ülküdaşlık diyoruz.
Kırk sene önce yolumuz, Atatürk Eğitimde kesişti. Bir döneme damgasını vuran mücadelemiz.
Kırk sene sonra ak saçlı, aksakallı olarak buluşmalarımız.
Benim, Denizli, Akçay son olarak ta Alanya buluşması.
Ev sahipliğini Cahit Kocabeyoğlu, Ali Suat Arancı ve benim yaptığım buluşma..
Can cana yürek yüreğe duygu yoğunluğuna, hatta duygu seline boğulduğumuz saatler. Beraber dolu dolu geçen üç gün
Hele hocalarımızın katılımı. Bizden fersah fersah önde olan, Sakin Öner, Hasan Köksal, Yakup Orhan’ın bizimle beraber olması bizi hakikaten mutlu etmiştir
Bir fani daha ne isteyebilir ki..
Mala, mülke hiç tamahımız olmadı, Bizi diğer fikirlerden, cemaatlerden, tarikatlardan ayıran en önemli özelliğimiz budur.
Mazi şeref ve şanla doludur, Şehitler bizim kutup yıldızlarımızdır. Onlara hiç ihanet etmedik.
Tanrı dağında inşallah buluştuğumuzda davanız davamızdı, ölesiye kadar lekelemedik, diye hesap vereceğiz bu bizim için en büyük mutluluk olacaktır..
Ayrılığın hicranı sararken, gelecek seneyi iple çekmek. Hayaller kurmak, planlar yapmak.. Dünü düşünüp, geleceğe umut bağlamak, ip atmak..
Tespih alıp, ya sabır çekmek..
Zannetmiyorum ki başka bir topluluk bunları yapabilsin. Mümkün değil..
Domino taşları vardır, yerimi sevip, işlevi olan öyle bir güzellik, düşünün.
İçimizde şairlerimiz var, Yüreğimizi yıkayıp temizleyen, bizi havalarda uçuran...
İçimizde değişik partilerde siyaset yapan arkadaşlarımız var ama biz toplantı yerinin kapısından girince, ona sarılıp, hoş geldin deyince her şey biter, mazi başlar...
Hocalarımızın heyecanını görür, kalitesini, zihnimizin en kılcal damarlarına kadar hissedince, kendimizin Ne kadar boş olduğunu hissederiz... Hep hocalarımız anlatsa biz dinlesek deriz..
Ne mutlu bir gurubuz ki böyle hocalardan feyz aldık, dava şuuru nedir, öğrendik..
Nasıl yaşanır, mücadele edilir belledik...
Atalar ne demiş; Ulular köprü olsa üstünden geçme..
Geçmek mümkün mü, ayaklarına, türap olsak paspas olsak o hak ödenir mi?
İşte Türk İslam ülküsüne gönül vermek böyle bir duygu....
Arkadaşları otele bıraktık, dinlenme vakti gelince biz de Cahit Kocabeyoğlu’yla evlerimize dönüyoruz, yolda değerlendirme siyasi olarak) yapıyoruz...
Cahit hocam, toplumun bozulmasından, kalitesizliğinden bahsedip artık bıktım, yoruldum hocam dedi..
Ben de Cahit hocam, Hocalarımıza baksana bu yaşta koşturuyorlar mücadele ediyorlar onlara bakarak bizim yorulmaya hakkımız yok, yola, mücadeleye devam dedim....
Gerçekten de yılmak, usanmanın olmadığını hocalarımız bize öğretiyor, belletiyor.
Minibüs içinde, Alanya'ya gezmeye çıktık, bizim minibüs tam cazgır tayfa... Özel bindik, seçme yani..
Halit Dalar, Niyazi Bektaş, Mehmet Başer marşlar, şarkılar, türküler gırla gidiyor..
Aynen okul kantininde söylediğimiz gibi.. Bir ara yorulduk sohbet başladı. Konusu sevda, hanımlarına duydukları aşk, okulda yaşanılan sıkıntı..
Halit Dalar , (namı diyar Arap) Nişan tarihi belirlenmiş, nişanlısı haber gönderiyor nişanı erteleyin işim var gelemem diyor, sebebi hapishanededir... Söyleyemiyor...
TC Niyazi Bektaş( Namı diyar gaddar) ise Semiha'nın yoluna intihar etmeyi düşünüp çatıya çıkıyor, Semiha ya geliyor, arkadaşlar o da bana ne bırakın atlasın diyebiliyor..
Hem neşeli hem hüzünlü hikayeler. Kurşunların önünde dans etme, maceraları Daha neler, neler hangi birini anlatayım, dostlar... Bazıları da benim hayalimde kalsın.. Aklıma gelince kirpiklerimden aşağıya gözyaşım aksın, diye.
Ülkü devleri can bozkurtlar, Asenalar her ayrılış hicran oluyor yüreğimde...
Konuşmamda da belirttiğim gibi, Tarih bizim hakkımızda hükmünü verirken "öyle bir nesil geldi, geçtiği, zulme adaletsizliğe, haksızlığa boyun eğmedi, Komünizmi yıktı, Kapitalizme geçit vermedi iltifat beklerken, darağacına, hapishanelere, işkencelere gönderildiler ama yine de onlar devletlerine küsmediler, ölesiye kadar vatanı, bayrağı, milleti için ölümü göze alarak çalıştılar , savaştılar, mücadele ettiler.
Milleti onları anlamadı, Onla da bizi anlasınlar diye beklemiyor çünkü alacak o kadar hakları var ki....Helal eder miyiz bilmiyorum?
İŞTE HERŞEYİ KONUŞTUKTA BUNU KONUŞMADIK.....