Hayırdır? Ne olmuş deprem olunca? Deprem zamanı bilinmeyen Allah'ın gönderdiği bir felaket değil mi? Öyleyse yapılacak bir şey yok. Ölenleri Allah rahmet etsin, yaralılara şifa versin, neler unutulmadı ki bunlarda unutulmasın. Elbet bu günlerde geçer bunlarda unutulur. Acısı olanlarda acısıyla yaşaya bilirse yaşar. Önemli olan ABD seçimleri hiç öyle olmasa siyaset ve medya dünyamız oraya kilitlenir miydi. Haksız da değiller, bundan önce olan depremler hatırlanıyor mu ki bu unutulmasın, nasıl olsa yensi olur işte o zaman olacak depremde tekrar depremi hatırlarız. Olacak yeni depremlerde o anlı şanlı medyamız hamaset dolu duygularla yüklü yandaş deprem bilimcileri ve siyasileri ekranlarına çıkarır şovlar yaptırarak halkın gazını alırız. O nedenledir ki İzmir depremini unutun, konu kapanmıştır.
Deprem sonrası bakıyorum da, her deprem sonrasında olduğu gibi vatandaşlar depremzedelere yardım için adeta bir biriyle yarışıyor. Buna karşılık insanlıktan nasibini almayan bir kısım mahlukat ise gelen yardımları çalıp satıyor veya evine taşıyor. O mahlukattan bazıları ise depremzedelerin veya onlara yardım edenlerin eşyalarını çalmakla meşgul. Neden diye düşününce hırsızlığın bir suç olmadığı ülkemde anlı şanlı yargıçlarımızın polisin yakaladığı bu mahlukları yeni hırsızlıkları için salı vermeleri. Öyle bir ülke haline geldik ki başka ülkelerin hırsızları bile görevlerini icra edebilmek için benim ülkeme gelmeye başladılar varın gerisini siz düşünün.
Yardım dedim de! Garip guraba yardım için yarışırken vergi borçları silinen ve yedi sülalemize küfreden yandaş müteahhitlerin adı nedense oralarda hiç geçmiyor. Sadece onlar mı, hani şu kamu yararına denerek devletten beslenen üzerlerinden para transferleri yapılan dernek ve vakıflarda yoklar. Bu kuruluşların kankaları olan tarikat ve cemaatlerde oralarda yoklar. Bizim kanımızı emen iliklerimizi sömüren bu geneler, zor zamanlarımızda yanımızda olmayıp da ne zaman yanımızda olacaklar? Doğru ya bunlar siyasi ve dini sömürü aracı olarak kullananlar olarak varsa yenecek bir şey onları yemeye gelirler. Daha sonrada bir kenarda geğirerek ve tıksırarak göz yaşları içinde doğruluktan, imandan ve yardımlaşmadan bahsederler. Bunları yaparken besili tosuncuklar gibi önüne gelen kız, erkek ve küçük, büyük demeden saldırarak tacizlerde bulunurlar.
Siz ey meşhur müteahhitler! İnsanların alın teriyle biriktirerek oluşturdukları birikimlerini elinden alarak çürük binaları satarken hiç mi Allahtan korkmazsınız? Tabi denetim yok, denetim için gelene de çaldığımdan pay ayırır garibanı da kazıklar o paraları da barda pavyonda yerim diyorsun değil mi? Vallahi de billahi de yiyemezsin, gırtlağına oturur nefesin kesilerek geberir gidersin. Bir metre yer kazanma uğruna binanın alt kolonlarını kesenler, o bina seninde başına çöker kazandığından çok kaybın olur. Çürük binalara sağlam raporu verenler, binalardan çalınan malzemeleri görmezcilikten gelerek sağlam raporu veren denetim elemanları, unutmayın ki bir gün senin oturduğun binada depremden nasibini alarak başına çöküp canından ve canından çok sevdiklerinden ebedi ayrılmaktan kurtulamazsın.
Oy uğruna her kılığa giren belediyeler ve siyasi partiler size ne demeli? Deprem konusunda siz diğer sayılanlardan en hafif tabiriyle daha çok kusurlu ve hatalısınız. Binanın dayanıklılığına bakmadan o yapıya nasıl iskan raporu verip suyunu, elektriğini ve doğal gazını bağlarsınız? zaman zaman bu binaların durumu nedir diye neden denetlemezsiniz? Çürük raporu olan ve kolonları kesilmiş binalarda oturulmasına göz yummanızın sebebi nedir? İktidara gelmek için her türlü vaatte bulunanlar, gelemeyince iktidarın koltuk değneği olmayı içinize nasıl sindirirsiniz? sizin çıkarlarınız mı yoksa makam mevki için kapısına gidip yalvardığınız bu ülkenin olmazsa olmazı vatandaşın yaşam hakkımı hiç düşünmezmisiniz?
Ülkede her şeyi uçurduğunu söyleyen iktidar ya size ne demeli! Yoksa bu binaların uçurulması damı sizin eseriniz? Öyle ya imar affı çıkarır paraları toplarsınız ama çıkardığınız yönetmelikle parasını aldığınız çürük binaların mesuliyetini bina sahibine yıkarsınız. Geçici deprem vergisi çıkarır, bilahare kalıcı hale getirir nerelere harcadığınızı vergiyi aldığınız insanlardan kaçırırsınız. Çıkarılan değişik aflarla çürük bina yapanları ve onları denetleyenleri affeder ve işlerine devamına izin verirsiniz. Deprem olunca yıkıntıların başında hamasi nutuklar atılıp kısa zamanda unutulmalarını sağlayarak gelecek yeni depremler için gerekli önlemleri almazsınız. Toplanma alanlarını yerleşim veya alış veriş merkezlerini yapılmasına açarak depremden kurtulan halkın farklı şekilde ölüme mahkum edersiniz. Şayet eleştirenler olursa önce küçük ortak yetmezmiş gibi büyük ortak tarafından hakaretlerle susturmaya kalkar, yetmediği yerde hak mahrumiyetine yönelirsiniz. İşte benim ülkem, işte bizim yönetim şeklimiz, işte bizim yaşam hakkımız, işte bizim adalet anlayışımız.