Mevlana, 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisindeki horasan'ın Belh şehrinde doğmuştur. Mevlana'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginler Sultanı" unvanı almış olan Hüseyin Hatibioğlu Bahaeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emir'i Rukneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Mevlana hazretleri hac farizesini yerine getirdikten sonra, dönüşünde Şam'a oradan Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri ve Niğde yoluyla Karaman'a gelir. Bu sırada Konya Selçuklu Devletinin başşehridir. Konya ilim ve sanatçılarla dolup taşmaktadır. Selçuklu Devleti Hükümdarı Alaeddin Keykubad Mevlana'yı Konya'ya davet eder. Mevlana bu daveti kabul ederek 3 Mayıs 1228 yılında Konya'ya gelip yerleşir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, insan düşüncesini olgunlaştıran, İslam ulamasının fikir alemini, inanç kurallarına, ruh, akıl ve hoşgörü içinde ulaşan, insan oğlunu, ahlaki, dini, ilmi ve akıl yoluyla ilerleterek yeni ufuklar oluşturan, istisnai bir varlıktır. Yol gösteren bir ışık, benliğimizi ısıtan bir güneştir.
Bugüne kadar gönüllerde var olmayı başaran ve bundan sonrada var olmaya devam edecek olan bu veli, bir kutup yıldızı, pirüpak, kamil insan, büyük şair gibi vasıflarla vasıflandırılan bu büyük insan hepimiz için bir rehberdir. Gönlümüzde taht kurmuş bu güzel insan aşkın kendisidir, sadece aşkın kemali olmayıp, tüm güzelliklerin timsalidir.
Onun insanlık alemime en büyük mesajı aşk, sevgi ve birliktir. O büyük bir veli kimliği ile gönüllerde taht kurmuş, bir pir, bir mürşit olarak kalpleri kazanmış, bir bilge kişi olarak insanlığın aklına hükmetmiş, gönülleri temizlemesini öğretmiştir.
Bu nedenledir ki Mevlana'yı tanıyan her kim olursa olsun yücelmiş, onun yolunda yürüyen herkes kemale, sevgiye, bilgeliğe, hoş görü ve güzel ahlaka kavuşmuştur. O ki hiç bir şeyi inkar etmeyen ama her şeyi birleyen, bütünleştirip sevdirendir. O insanları bir birinden farklı görmeyen, çünkü o her şeyi Allah'ın zuhuru ve tecellisi olduğunu bilir. Bu nedenledir ki bu bildiklerini insan gönlüne yansıtır.
Mevlana büyük ve güzel bir insandır. Tek başına bir sistem ve bir düzendir. Ahlakı, ilmi, hikmeti, sevgisi aklı, tavrı, idraki, davranışları ve her şeyi ile yüceliği öğreten bir hal abidesidir. Aşkın ve aklın en yüksek öğesi ve gerçeğidir.
"İnsan yaratılmışların en şereflisidir" düsturuyla her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklayan Hz Mevlana sevginin, barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün sembolüdür.
Yaşamını " Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlana ölüm gününü veya gelin gecesi manasına gelen " Şeb-i Arus" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.