Osmanlının son dönemlerinde dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda yedi düvele karşı verilen savaşlarda her şeyini kaybeden bir ülke olarak düştüğümüz durumdan nasıl kurtulmamız gerektiğinin anlaşılması gerekir. Kapitülasyonların Osmanlıyı ne hale getirdiği düşünüldüğünde, yapılması gerekenleri düşünen ecdadın tavsiyesi ile oluşturulan ve okullarda kutlanılarak genç dimağlara nakşedilen bir etkinliktir.
Bir milletin bağımsız olabilmesi, ülkenin üzerinde yaşayanlara mutlu bir hayat sürebilmesi, başkalarından bir şeyler dilenmeksin ayakta durabilmesi için halkın istek ve ihtiyaçlarına cevap verecek malların üretilmesi gerekmektedir. Ayrıca üretime orantılı olarak insanların çocuklarının nafakasını temin edecek bir gelir elde etmesi içinde çalışacağı iş yeri bulması gerekmektedir.
Üretilenleri satarak daha fazla gelir elde edip, yeni üretimleri planlamak, tutumlu davranarak kazanımlarımızı hal vurup harman savurmamak, birikimleri birleştirmek suretiyle yeni yatırımlar gerekmektedir. Bu anılanların gerçekleştirilmesi içinde insanlarımızı başkaların üretimlerine hayran bırakmaktan aynısı üreterek çocuk yaştan itibaren bilinçleştirmek gerekmektedir.
Her türlü olumsuzluğu yaşayan, fakrı zaruret içinde küller arasından yeni bir Türk Devletini oluşturan Atatürk 1923 yılında İzmir İktisat Kongresini toplayarak, yurdun bağımsızlığının korunmasının yerli mallarının üretilmesinden ve kullanılmasından geçtiğini deklare eder. Bu sözler zamanla okullarda yerli malları haftası olarak 1946 yılından itibaren kutlanmaya başlar.
Bu haftanın özellikle okullarda kutlanmasının amacı, genç dimağlara yerli malı tüketimi bilincini yerleştirmektir. Tutumlu olmanın, yatırım yapmanın önemini kavratmaktır. İnsanların parasını, malını, eşyalarını, zamanını, sağlığını korumak ve dikkatli kullanmasını sağlamaktır.
Geçmişte okullarda kutlanan bu haftada, yetiştirilen ve üretilen ürünler okullara getirilirdi. Bunlardan yenecek olanlar ortaklaşa yenilir, yenmeyecek olanların neden üretildiği anlatılarak üretimin önemi anlatılırdı. Ülkemizde üretilen malların nerelerde üretildiği, üretilmenin yanı sıra insanların bunlar sayesinde nasıl geçimini sağladığı da öğretilirdi.
Zamanla böyle bir haftanın kutlanmasına son verilmiş, son veriliş nedeni olarak da dünyadaki globalleşme olduğu söylenmiştir. Böylesine süslü söylemlerle insanlarımız geçmişteki kapitülasyonlara benzer bir döneme hazırlanmıştır. Önce yerli mallarının adları unutturulmuş,sonrası yabancı patentli malların adlarına yerli isimler konarak benimsememiz sağlanmıştır.
Şimdilerde ise Cumhuriyet dönemimizin tüm fabrikaları özelleştirme adı altında peşkeş çekilerek yıktırılıp, yerlerine AVM'ler yaptırılmış. Zenginler başka ülkelerin mallarını pazarlamak üzere Dsipütörlükler almış. Ülke montaj sanayi ile yetindirilir olmuştur. İnsanlar işsizlikten dolayı evine ekmek götüremez duruma düşürülerek açlığa mahkum edilmiştir. Sadece sanayinin çökertilmesiyle kalınmamış ziraatta felç edilerek dışarıdan saman dahi ithal eder hale getirilmiştir.
Halk zevke sefaya alıştırılarak harcamalar çoğaltılmış, insanlar yabancı bankalara pazarlanarak kredi bataklığında boğulur duruma düşürülmüştür. GDO'lu ürün ihracatıyla hastalıklar artırılarak hastaneler marazlı kişilerle doldurulmuştur. Alınan ürünlerin montajı yapılarak geriye satılmasıyla ticaretin arttığı yalanlarıyla insanlar kandırılırken dış açık her gün biraz daha büyütülmüştür.
Bu da bize göstermektedir ki, Osmanlının dağıldığı döneme doğru hızla ilerlemekteyiz. Gereken tedbirler alınmadığı takdirde yarınlarda karşılaşacağımız bir ambargo sonucu aç ve açıkta kalacağız demektir. Kazanılmayan paraların dışa akımıyla birlikte oluşan dış borçların ödenememesi durumunda bedelin geri dönüşü olmayan ödemelerle kapatılacağıdır.
Her alanda olduğu gibi bu alanda da halkın kendisine dönerek, oluşmaya başlayan bu duruma dur demek için gerekenleri yapması gerekmektedir. Dilerim geç kalmayız. Görülen duyarsızlık ise hiçte iyiye delalet değildir.